Sen Ay'dın, ben Güneş ɸ 16

77 17 1
                                    

Dima'nın sarı uzun saçları Yosun'un omuzlarına düştü. Sadece boş gözlerle onun gözlerinin içine bakıyordu. Ne yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Nasıl bu hale geldiğinden de. Bedeninin ağırlığını bedenine verirken Dima eliyle Yosun'un yanağını okşamaya başladı. Çıplak tenleri birbirine değdikçe ürperiyor, yaptığı bu iğrenç şeyden kaçmak istiyordu. Dima'nın dudakları Yosun'un dudaklarını bulunca ölü bir insandan daha ölü, bir kukla misali karşılık verdi. Öpüşlerinde hiçbir duygu kırıntısı bile yoktu. Boş ve sadece yapılmak için yapılan bir eylemden farkı yoktu.

Dima, Yosun'un üzerinden kalkınca yatakta doğruldu. Ayaklarını yataktan aşağıya sallandırınca parmak uçları seramik zemine temas etmesiyle ürperdi. Belki de günler sonra ilk defa bir şeyi hissediyordu. Yatağın üzerindeki çarşafı etrafında sarmalarken tamamen yatakta çıplak kalan Dima'ya bakmamak için çaba gösteriyordu. Yaptığı bu ihanetin hiçbir açıklaması yoktu. Olmayacaktı da. İki vampir arasında kalan ve kalmak zorunda kalan bir sırdan ibaretti bu. Dima doğrularak Yosun'un yanına uzanınca Yosun irkildi. Omuzlarına bıraktığı birkaç öpücük içindeki his dünyasını uyandırmaya bile yetmiyordu. Öpüşlerine devam ederken boş gözlerle pencereye bakıyordu. Yosun'u kendisine çekti.

Gözlerini yaş içerisinde açarken Atlas'ın kokusu burnuna geliyordu. Sadece ağlamak istiyordu; vücudunu kirlettiği için, en çokta Atlas'a ihanet ettiği için. O bunu bilmese bile ona sonsuza dek bağlı kalacak bir aşk besliyordu. Bu kadar temiz bir aşkı hak etmiyordu. Hıçkırıklara boğulurken Atlas duyduğu sesle endişeli bir şekilde uykusundan uyandı. Elleriyle gözlerini kapattı, sırf onu bu şekilde görüp de nedenini sormasın, niye ağlıyorsun demesin diye.

"Bu kabustan ne zaman uyanacağım?" dedi Yosun boğuk sesiyle.

Atlas Yosun'u kendisine çekerek sıkıca sarıldı. Belki de şuan için söyleyebileceği hiçbir şey yoktu. Bir şeyler söylese bile bunun açıklamasının yapabilir miydi, bilmiyordu. Lanet olsun ki bilmek bile istemiyordu! İçinde büyüyen korku ve kendisine duyduğu tiksinti her zaman onunla olacak, onunla kalacaktı. Yaptığı o iğrenç şeyin tek bir açıklaması bile yoktu. Biri a dese bile bir başkası b diyecek ve açıklamalar bu şekilde devam edecekti. Çünküler ve keşkeleri geride bırakalı çok olmuştu. Peki yaptığı bu çirkin şey için bir şey kazanmış mıydı? Koskocaman bir hiç kazanmıştı. Kendi benliğine ihanet eden ve kendini kirleten kraliçeden başka birisi olamamıştı.

"Şşt, sakin ol. Ben yanındayım." dedi Atlas şefkatli ses tonuyla.

Ve bir kez daha ağladı, hak etmediği şefkat ve bu muhteşem aşk için. Bir kez daha ağladı, kollarında ölmeye hazır olduğu bu adam için. Ve bir kez daha ağladı, yaşanan ve yaşanılacaklar için. Güçlü durması gerekiyordu. Her şeye rağmen dimdik durması gerekiyordu. Lekelenmiş bir geçmişten başka bir şey yoktu elinde. Lekelenmiş bir geçmişe sahip lekelenmiş bir kraliçeydi. Atlas Yosun'un alnına bir öpücük kondurarak gözyaşlarını silmeye başladı. Küçük bir çocuk edasıyla önce burnunu çekti, sonra da gözlerini ovuşturdu. Atlas yaptığı bu hareket için keyifli bir kahkaha bahşetti Yosun'a. Gülüşüyle hayatını aydınlatan, her şeyiyle ona hayatı tattıran bu adamı büyülenmiş bir şekilde buğulu gözleriyle izledi.

"Benim gelinime ağlamak yakışmıyor."

"Normalde insan olan gelinler evlenirken ağlıyor." dedi Yosun buruk bir edayla.

"Sana ağlamak değil, gülmek yakışıyor sevgili gönül eşim."

"Öyle mi dersin?" dedi Yosun hak ettiği gülümsemeyi ona verirken.

"Tabiki de. Oğlum da aynı annesi gibi gülümsüyor." Atlas durumdan memnun gibiydi. "İkinize bakınca huzuru hissediyorum."

Atlas'a sımsıkı sarıldı. Her şeye rağmen ona sahipti, oğluna sahipti. Yaptığı şeylerin bir telafisi olmayabilirdi fakat gelecek hala onun ellerindeydi. Geçmişini değiştiremezdi ama geleceğine yön verebilirdi. Ve o geleceğine yön vermeyi seçmişti. Atlas parmak uçlarından tutarak onu yataktan çıkardı.

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin