8. Bölüm

10 4 0
                                    

Yine dağıldım, bu olay ne zaman aklıma gelse böyle oluyorum. Keşke imkanım olsaydı da o herifi elime geçirip erikleri götüne sokup, bağırsaklarının düğümlenmesine filan sebep olabilseydim. Ama olayın yaşandığı günden sonra onu bir daha görmedik. Eşyalarını alıp kaçmış. 10 tane eriği çok gördüğü bir çocuğun ölümüne sebep olup, erik ağacını geride bırakmıştı. Kendimi toparlamam lazım, bu dünyadan bir iki pisliği kaldırıp vatana millete hayırlı evlat olmam lazımdı. O zamanlar yapamamıştım ama bundan sonra başaracaktım kesin kararlıydım.

Yol boyu planlar, programlar yapıp durduk. Annem ve babam okula, yurda kayıt işini planladılar, ben ise intikam planladım. Yol bitti, okul ve kayıt işleri bitti, bu gece bizimkilerle birlikte bir otelde kalacaktık. Yarın sabah beni okula bırakıp onlar geri döneceklerdi. Otele gitmeden önce yaşayacağım çevreye alışayım, ne nerede öğreneyim diye etrafı gezmeye karar verdik. Ve babamın telefonu çaldı. Hani kötü bir haber geleceği zaman içinize bir sis çöker, telefon normalden farklı acı acı çalar ya işte o telefon babam için kötü kötü çalıyordu. Gelen habere göre benim için nasıl çaldığına karar verecektim.

Arayan amcamdı, babaannemi hastaneye kaldırmışlardı. Zavallı kadıncağızın tansiyonu normalde tavandı, benim minicik müdahalem  sayesinde, uzaya varmıştı. İlaç kutusuna koyduğu tansiyon düşürücü hapı alıp yerine tansiyon yükseltenini koymuştum. Anlaşılan babaannem hapı yutmuştu. Durumu ağırdı. Tüh ya amcamın kızı henüz hemşire olamamıştı. Olsa kesin babaannesini kurtarırdı. Emine ablayı ben itmiştim,  kocası fişini çekerek işini bitirmişti. Babaannemi ben hastanelik etmiştim, annem fişini çekerek işini bitirseydi, valla bak bu süper fikirdi. Ama gerçekleşmesi mümkün değildi. Annem ve babam bu haber üzerine beni yurda bırakıp yola koyulmuşlardı. Ben ise yeni odama çıkmış kendimi yatağıma bırakmıştım. Odalar üç kişilikti ama henüz kendileri teşrif etmemişti. Bende uyumayı tercih ettim. Uyandığımda karanlık olmuştu, telefonu elime alıp saate baktım. Annemler, İstanbul'a varmış olmalıydı, peki neden beni aramamışlardı? Hemen aradım. Annemin sesi iyi gelmiyordu, kesin ağlamıştı. Babaannemin, Hak'kın rahmetine kavuştuğunu söylediği o an duyguların kifayetsiz kalmasının tam olarak kelime anlamını yaşıyordum. Annemin ağlıyor olması da dokundu biraz. Neler neler yapmıştı babaannem anlatsam altı ciltlik ansiklopedi olurdu, artık bitmişti. Bir de her ölenin ardından Hak'kın rahmetine kavuştu demenin garipliği geldi aklıma. Babaannem bize acımazken, Allah'ın ona ve onun gibilere acıması, bağışlaması, neyse ya çarpılmamak için girmiyordum ben öyle konulara.

Ben konulara girmiyorken, oda arkadaşlarım içeri girdi. Biri tatlı bir kız gibi duruyordu, normal insanlar için ideal arkadaş olunacak bir tip, adı Neslihan'mış. Diğerinin gıcık olduğu her halinden belliydi. Bakışları değişikti, ne bileyim böyle normal olmayan bir şey vardı kızda. Düşmanı olunmayacak birini benziyordu. Dikkat etmekte fayda vardı. Onun da adı Yeliz'di. Çantamdan sigara paketini çıkarttım ve ikisine de uzattım. Neslihan aldı, Yeliz almadı. İçmiyormuş, daha doğrusu hiç içmemiş. Bende bunu bir şey sandım, tehlikeliye benziyor diyorum. Anlaşılan çocuk yuvasından naklini direkt buraya aldırmıştı.

katilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin