"ben sana pembe kuvars ver demiştim." kenma, yamaguchi'nin kafasına vurduğu zaman hinata biraz olsun gülebilmişti.
dün gördüğü görüntüden sonra morali fazlasıyla bozuktu. sonuçta kendisinin takmasını beklediği ve aşık olduğu adam onu başkasına vermişti. öyle heyecanla hazırlamıştı ki onu, hevesinin kırılması çok normaldi.
bunun taşla ilgisi olmadığını düşünmek istiyordu. her ne kadar onlar sayesinde hayatının düzene girdiğini düşünse de kendi çabalamadıktan sonra hiçbir şeye yaramayacaklardı.
"bence bunun sebebi benim, bir taşla bana aşık olacağını düşünüyorum. gidip doğru düzgün konuşmuyorum bile çocukla. gerçekten aptalım ben." ikili birbirine bakıp şaşırırken aynı şeyler dökülmüştü ağızlarından.
"hinata nerede?" shoyo, bunun üstüne bir daha kıkırdamıştı. arkadaşlarını da uğraştırdığını biliyordu. "büyüye mi başlasak acaba?" diye söylenen yamaguchi'ye iğrenerek bakıyordu kenma.
en sonunda dayanamamış ve masadan kalkmıştı. "ben sevdiceğimin yanına kaçar, siz de büyü yapıp çarpılın istediğiniz kadar. beni bulaştırmayın da bunlara." turuncu saçlı oğlan kenma'ya el sallarken yeşil saçlı ise arkasından dil çıkartıyordu.
hinata her ne kadar bilekliği oikawa'nın taktığını diğerlerine söylemek istese de hem ezik gibi görüneceğini düşünmüş hem de arkadaşlarının kageyama hakkındaki düşüncelerinin değişeceğinden korkmuştu.
"shoyo, bence gidip konuşmalısın onunla. kenma'dan örnek vermek gerekirse görüyorsun halini, çocuğun peşinden dolanıyor ve işe yarıyor gibi de. sadece bir taşa güvenirsen, bu iş olmaz. okul çıkışı bir şeyler yapalım mı diye sor mesela. bu kadar zor olmamalı." hinata karşısındaki kişiye hak vermişti.
birden ayağa fırlayarak yamaguchi'nin alnından öptü. "sen bir dahisin, hep verdiğim taşlar sayesinde bak." ikisi de bakışıp gülüştükten sonra hinata koşar adımlarla kageyama'nın sınıfının önüne gitmişti. karşısına çıkan görüntü ile minik kalbi yine kırılmıştı. ama yine de denemek istiyordu.
"oikawa-san, bize biraz izin verir misin?" küçüğün sesi ile bütün başlar ona çevrilmişti. oikawa şaşkın, kageyama ise ondan daha da şaşkındı. "tabii ki, istediğiniz kadar konuşun."
"bir şey mi oldu hinata? gelmezdin hiç?"
"okul çıkışı bir şeyler yapalım mı?"
"ne?"
"yani, havalar güzelken neden kaçıralım ki? dışarısı çok sıcak ve güzel. ama istemezsen anlarım, garip oldu çünkü biraz. zaten tanımıyoruz birbirimizi ama ben yine de gü-"
"hinata, sakin ol. heyecanlanma bu kadar..." siyah saçlı oğlan gülümsemişti. "gitmeyelim diye bir şey demedim, şaşırdım sadece biraz. okul çıkışında seni kapıda bekliyor olacağım."
kageyama hinata'nın saçlarını karıştırmış, gelen zil sesi ile sınıfına girmişti. küçüğün kalbi cidden de ağzında atıyordu ve mantıklı düşünemiyordu. yine de akşam onunla vakit geçireceği için mutluydu.
🐡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aienkien イ kagehina
Romansaaienkien: kaderin tuhaf bir şekilde bir araya getirdiği, esrarengiz bir çift, garip ama mutlu bir ilişki.