Aynada son kez görüntüsüne bakarak gülümsedi. Siyah takım elbisesi ile düğüne tamamen hazır sayılırdı. Tek bir ayrıntısı eksikti. Sadece siyah renkten oluşan kıyafetinin yaka kısmına parlak broşu taktığında, işte hazırdı. Karalıkta bile olsa istediği beden hemen onu tanıyabilecekti.
Yüzüne samimi gülümsemesini de takınarak çıktı odadan. Klasik ayakkabıları yerde ses çıkarırken, elleri ceplerinde yürüyordu. Köşeyi dönerek asansöre ulaştığında onu bekleyen üç kişi de oradaydı. İkisi takım elbiseliyken, birinin üzerinde beyaz iş kıyafeti vardı. Gülümseyerek başını salladığında karşı taraf cevabını almıştı bile. Durup söz etmesine gerek yoktu. Yanında iki adamı ile asansöre binerek, kenara sırtını yaslamıştı. Elleri cebinde durmaya devam ediyordu. Aşağıya inebilmeleri için tuşa da adamlardan biri basmıştı bile. Beyazlı adamı orada bırakarak kapanan kapı, aşağıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Birçok katı geçmişti öylece. Yüksek bir binaydı orası. En aşağıdan bakıldığında gökyüzüne değiyormuş gibi görünürdü.
Asansörden 'zemin kat' şeklinde ses yükseldiğinde sırtını dayandığı yerden ayırarak hareket etmişti. Elleri şimdi hemen yanında sallanıyordu. Bir düğüne geldiği için saygı çerçevesinde hareket etmek istiyordu. Ona bakan insanlara selam verecekti, tanımasa bile. Bu da diğerlerine, birçok kişiyi tanıdığı düşüncesini katacaktı. Sadece gecenin asıl adamının tanıdığı biriyken, yabancı değilmiş gibi takılmalıydı.
Büyük salona girerken adamlarına beklemeleri için işaret vererek ilerlemişti. Her adımında yapmak istediği şeyi yapmıştı ve önlere doğru yaklaşırken çoğu kişi ona isteyerek selam vermeye başlamıştı. İnsan aklı topluma göre hareket ederdi.
Ön taraflarda çifti görmenin kolay olacağı bir masa bulmuştu. Bir çift ve iki adam vardı. Yavaşça yanlarına sokularak çoktan o masada yeri varmış gibi dirseklerini dayamış etrafa göz atıyordu. Diğerleri de umursamamış ve konuşmalarına devam etmişlerdi. Bu yükselen alkışlara kadar devam etmişti.
Yerinde pozisyonunu dikleştirerek geldiği kapının oraya bakmaya başlamıştı. İşte gecenin başrolleri görüş açısındaydı. Yüzündeki gülümseme daha da genişlemişti. Gözlerini de bir saniye olsun onlardan ayırmıyordu. Yine de bir kez olsun göz göze gelmemişlerdi. Bu hayal kırıklığına uğramasına sebep olmuştu. Birazda içindeki siniri alevlendirmişti. Gülümsemesi solarken, çifti varmaları gereken yere kadar izlemiş sonra da telefonundan saati kontrol etmişti.
20.05
Son on dakika.
Telefonunu cebine gönderirken, salona göz atıyordu. Şimdi daha dolu görünüyordu ama tek bir tanıdık yüz yoktu onun için. Sadece damat olan adamı tanıyordu, tanıdığına birçok kez lanet ettiği o adam. Etrafa gülücükler saçıyordu. Hiç olmadığı kadar mutlu görünüyordu ve bu Dongyoung'u deli ediyordu.
20.10
Son beş dakika.
Göz göze gelmemişlerdi hala. Etraftaki şarkı sesi, dans ve diğerlerinin sesleri. İnsanların mutlu anlarıydı. Ama tıpkı bir kaos gibi insanlar sizden bağımsız dans edip bir şeyler yaparlardı. Oysa sizin gecenizdi. Şarkınızın daha az duyulmasını sağlarlardı, sizi rahatsız ederlerdi. İşte düğündü bu. Dongyoung'un değişiyli de mutlu kaos.
20.13
Son iki dakika.
İşte tam telefondan gözlerini kaldırdığı an göz göze gelebilmişlerdi. Gülüşü ilk defa soldu o an karşıdaki bedenin. Yine de bir şey olmamış gibi hemen toparlayarak başka yere bakmıştı. Onun asla burada olmasını beklemediği ortadaydı. Başka yerde olması gerektiğini biliyordu ve tüm gün rahat hissetmesine rağmen, şimdi içini büyük bir korku kaplamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zehir kadar tatlı pasta || dowoo
Fanfictiontw// kan, cinayet, 18 kısa bir oneshot şeklindedir. etkilenebilecekler hiç girmesin bile. teşekkürler