5.9

337 26 37
                                    

Akşam iş çıkışı ne kadar ısrar etsem de Kyungsoo beni arabasına almıyor. Neymiş şirkettekiler ne düşünürlermiş de falan filan, akıllarına gelen şey aslında  gerçeğin kendisi olduğundan binmem daha uygun olacak ama benim ani değişen medeni durumum yüzünden Kyungsoo, yuvayı yıkan kişi konumuna düşmek istemiyor ama ortada bir yuva yoktu biliyorsunuz. Bu hayatta bir Kyungsoo benim yuvam olabilir. Ama gel de bunu insanlara anlat ve ilk kez insanlar haklı olabilir fakaat bunu düşünmek onların üstüne vazife değil. Hah! Aklımı siliyim, Baekhyun'un planına evet diyen, Chanyeol ile Baekhyun yuva kursun diye kendimi ateşe atan aklımı sileyim. Ben bir malım. Ama nereden bilebilirdim ki yüzü gözü götü güzel müdürüme aşık olacağımı, öyle değil mi? Her şey sekiz ay önceydi ve ben müdürümüzün benim adımı bildiğinden bile şüpheliydim çünkü bana hep "Lan." diye kitap ederdi ve kimsenin duymayacağını düşünsene de ben dişlerini sıka sıka söylediği "İt herif." haykırışını hep duyardım. O yüzden başından beri neden ondan hoşlanmadın diye sormayın, kimse pimi koparılmış patlamak üzere olan bir el bombasına durduk yere sempati beslemez. O el bombasını sevmek için önce el bombasının içinde ne olduğunu ve tipimin neden koptuğunu bilmek gerekir, bunları bilip de el bombasını kabul edince el bombası patlasa da bir şey fark etmez hayatını alt üst etse de, bombanın işi patlamaktır deyip yüzünde salak bir gülümseme ile patladığında içinden çıkan her şarapneli öpe koklaya sevmeye devam edersin. Aşk budur dostlarım. Ve Kyungsoo'nun şarapnelleri çok güzel. 

Kyungsoo çok çok güzel olan, kendi gibi jilet, saçları gibi siyah ve dudakları gibi ateşli arabasına binip gidiyor. Arabası dedesinin Kore'ye dönüş hediyelerinden biri ve milyar milyor dolarlık servetlerinin sadece ufak ufacık bir parçası. Ben ise düz Kim Jongin olarak otobüse paşa paşa yollanıyorum. Neyse ki otobüsün camında klip çekmek hala bedava, öyle değil mi? Yol boyu çektiğim kliplerde çeşitli soft,romantik ve bl dizilerinin başrolü olarak  Kyungsoo'm ve ben varız. Bir sürü, bir sürü ama bir sürü güzel sahneleri Kyungsoo'yu hayal ederek kafamın içinde yaşarken, dopaminim öyle bir artıyor ki kendi kendime kıkırdıyorum ve yanımda oturan liseli kız bana garip bakışlarla bakıyor. Ona bana attığı bakışların aynısı ile karşılık veriyorum. 

"Benim yaşıma kadar aşık olmayıp, ilk aşkını neredeyse otuz yaşındayken bulduğunda sen de aynı böyle kıkırdardın ufaklık. Oppalara öyle bakılmaz hem."

Gözlerini devirip, "Her neyse ajusshi." diyor. Bu yeni nesil beni cidden deli ediyor. Saçını başını çekmek istiyorum şu çocuğun ama otobüs şoförünün gideceğim durak yerine beni tavizden dolayı karakola götürmesini istemediğimden kendimi tutuyorum. Ajusshi mi  hem? Bu çocuğa daha otuzuma girmediğimi söylemedim mi ben daha az önce? Sinir bozucu velet.

Yanımdaki velet biraz sonra iniyor ve dershanesine doğru yollanıyor. Çocuğun zaten belasını bulmuş olduğunu düşündüğümden onu lanetlemiyorum. Zaten yeterince zorlanıyor olmalı. "Çok çalış seni velet." diye geçiriyorum içimden. 

Yaklaşık kırk dakikanın sonunda vardığım restoranın önüne çekilmiş arabayı gördüğümde gözlerimi deviriyorum. İyi bildiğim restorana girdiğimde içeriyi tarayarak Kyungsoo'mu hemen buluyorum. O kuzu kuzu oturup beni beklemek yerine tabletinden bir şeylere baktığından beni fark etmiyor. Beklediğim gibi yalnız başına oturuyor çünkü Baekhyun ve Chanyeol her yere geç kalır. Beni şaşırtmayıp yine geç geldikleri için onlara teşekkür ediyorum çünkü eğer Baekhyun burada olsaydı biricik aşkımı her konuda sıkıştırırdı, onun çatal dili her şeyi sorar ve insanları rahatsız hissettirmek konusunda en yakın arkadaşım olan o delinin üstüne kimse yoktur. 

Karşısına oturduğumda, "Ah, geldin mi?" diye soruyor bana dikkatini vermeden. 

"Başka şekillerde de gelmek isterdim ama  geldim evet."

yüreğime konan dert "kaisoo (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin