"Alfa olan en büyük abim Yoongi'nin bir betayla ilişkisi olduğu öğrenildi. Babam buna sanki delirmişti. Abime neler yaptığını anlatmaya dilim varmıyor bile.
En sonunda sevgilisini ölüme gönderdi. Yüzünü bir kere görebilmiştim, işte o zamandı. Kahya ve birkaç asker onu götürüyordu. Yüzünde öyle bir ifade vardı ki asla unutamıyorum. Kendisini önemsemiyor, abim için endişeleniyor gibi bir ifadeydi. "
"Ve sen onu gördüğüne eminsin?" dedi Lucas sorgularca.
"Nasıl mümkün olabilir bilmiyorum ama evet, eminim. Yasını tuttum. Abimin yavaş yavaş ölüşünü izledim. Hepimiz izledik. Babam veliahtlığı ondan alıp bir küçüğü olan abim Namjoon'a verdi. Ama umrunda bile değildi. Tüm dünyayla ilişkisini kesmiş, canına kıymaya çalışmıştı."
Konunun ağırlığını dağıtmak adına Ryujin "Ama onu gördüğüne göre sevgilisi hayatta ve iyi olmalı." dedi.
"Ve bize saldırdı." diye ekledi Lucas."Kötü göründüğünü biliyorum ama şimdi gitmeliyiz. Tören bittiğinde her şeyi Chana ve diğerlerine anlatacağız."
"Sana güveniyorum" dedi Lucas gözlerinin içine bakarak.
Defalarca denediği beyaz kıyafeti giyerken hala heyecanlı hissediyordu. Herkes bahçedeydi ve tören başlamak üzereydi.
Makyajı da tamamlandıktan sonra her şey hazırdı. Aynada her şeyi kontrol etmiş, odadaki herkesin ardı ardına gelen iltifatlarına teşekkür etmişti. İşte başlıyoruz diye düşünerek kapıyı açmak adına derin bir nefes aldı.
"Bekleyin lütfen!" Mer aceleyle demişti bunu.
Hyunjin merakla küçük kıza yöneltti gözlerini ve ikizlerin arkalarında bir şey sakladıklarını gördü.
"Şey... Sizin için bir taç seçtik... Takmak isterseniz tabii..." Rem çekingence söylemişti ve yavaş hareketlerle arkalarında sakladıkları tacı Hyunjin'e uzatmıştı.
"Aman tanrım! Kızlar bu çok güzel. Tabii ki isterim!"
"Ge-gerçekten mi?" hevesle çıkmıştı Mer'in sesi.Hyunjin bu tatlı hallerine dayanamadı ve ikisine de sıkıca sarıldı. Kendi kardeşleri gibi olmuştu bu çocuklar onun için.
"Teşekkür ederim" diyerek üstünde altın yapraklar olan tacı başına taktı.
Ardından berber bahçeye indiler.Bir sürü insan vardı. Etrafta Chan'ı arıyordu ve buldu. Göz göze geldiklerinde Chan konuştuğu kişilerden hızlıca izin isteyerek ona doğru gelmeye başlamıştı. Ağzı açık kalmış bir şekilde Hyunjin'i seyrediyordu.
"Prensim... O kadar güzel olmuşsun ki ne diyeceğimi bilmiyorum. Tanrım... Biz gerçekten evleniyor muyuz?!" demişti Chan Hyunjin'in ellerini tutup.
Gülerek yanıtlamıştı omega onu.
"Evet! Gerçekten evleniyoruz. Rüya gibi Chan!""Sen benim gerçekleşmiş rüyamsın ki zaten Hyunjin..."
Sımsıkı sarıldılar. Onlara bakan tonlarca insanı umursamayıp dudaklarını buluşturdular.
Ayrılmalarını sağlayan Chan'ın arkasında duran birinin öksürmesi olmuştu. Adam da yanındaki kadın da Hyunjin çok değişik bakıyorlardı.
"Prensim tanıştırayım. Rooijakkers ulusunun Prens ve Prensesi." Alışagelmişin dışında bir tarzda giyinen bu ikili kardeşti anlaşılan. Uzun siyah dalgalı saçları omuzlarına gelen adam Chan'ın sözünü devam ettirmesine izin vermeden kendini tanıttı.
"Alexis Rooijakkers Efendim."
Ardından Hyunjin'in elini kavrayıp dudaklarına götürdü. Bundan rahatsız olduğunu tam söyleyecekken adam "Güzelliğinizi ne kadar çok duysam da bu kadarını bile tahmin edemezdim" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Tears | Hyunchan
FanfictionHyunjin, omega olduğunun öğrenilmesiyle hayatı mahvolan bir prensti. Bilmediği şey, karşı krallığın veliaht prensi Chris'in hayatına aniden girmesiyle her şeyin değişeceğiydi. Kehanet, savaş, ihanet ve kayıplarla dolu bir hikaye. Aşklar ve arkadaşlı...