14. Bölüm "Üçüncü Bir Kişi"

67 7 17
                                    

Keyifli okumalar...

&&&&&

(Haftalar Sonra - Ankara)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


(Haftalar Sonra - Ankara)

"Al iç şunu kızım, iyi gelir."

Burnumu silip annemin uzattığı ıhlamur dolu kupayı elime aldım. Burnumu o çok silmiştim ki, artık burnumun ucunda ufak yaralar çıkmaya başlamıştı. Ihlamurdan bir yudum aldım.

"Kızım neden inat ediyorsun? Getireyim kendi ilaçlarımdan, onları iç işte."

Anneme gözlerimi devirdim. "Kafama göre ilaç kullanmadığımı biliyorsun anne. Doktor randevuma iki saat kaldı zaten. Onun yazacağı ilaçlar dışında herhangi bir ilaç içmeyeceğim."

"Tamam, bir şey demedim!" dedi annem ellerini teslim olur gibi kaldırıp. Ardından odamdan çıktı. Telefonumu elime aldığımda, duvar kağıdına koyduğum resme baktım bir süre.

Ben ve Aktan'ın resmi.

Aktan'la o zamandan beridir konuşmamıştık. Aslında ben her seferinde aramıştım, o da açmıştı ama sadece ben konuşmuştum. Hala bana kızgın ya da kırgındı. Onu anlıyordum. Onu çok özlüyordum...

Neredeyse bir buçuk aydır onu görmüyor, sesini duymuyordum. Fotoğraflarıyla yetiniyordum sadece. Ecrin ve Bora, gizlice onun fotoğraf ve videolarını çekip bana gönderiyorlardı. Ama her fotoğrafta ve videoda, Aktan'ın suratı asıktı. Güldüğü bir kare yoktu hiç...

Ihlamurdan birkaç yudum daha aldım ve telefonu açtım. İlk önce WhatsApp'a girdim, belki Ecrin ya da Bora yeni  fotoğraf atmışlardır diye. Ama hayır, atmamışlardı.

Aktan'ın profil resminde ikimizin resmi vardı hala. Kaldırmamıştı. Ecrin'in profil resminde ise, yılbaşında beraberce çekildikleri bir fotoğraf vardı. Bu yılbaşında, onların yanında olamadığım için tüm yılbaşı gecesi ağlamıştım. Fotoğrafta Ecrin kışlık, kırmızı triko bir elbise giymişti ve Bora'nın da üzerinde kırmızı bir kazak vardı. Tahminimce Ecrin'in zoruyla giymişti... Aktan'ın üzerinde ise sadece siyah bir eşofman takımı vardı ve dağınık saçları eşliğinde, tabiri caizse ölü gibi kameraya bakmıştı.

Bunun sorumlusu bendim... Ölü bakışların sebebi bendim... Vicdan azabım her geçen saniye biraz daha artarken, elimden hiçbir şey gelmiyordu.

Ihlamurum bittiğinde, kupayı komodinin üzerine bırakıp yorganın altından çıktım. Dolabımdan gri, dar bir kot pantolon ve mor, kalın bir kazak aldım. Pijamalarımdan kurtulup onları giyindim ve saçlarımı ördüm... Birkaç fıs parfüm sıktım ama pişman oldum. Parfümün kokusu midemi o kadar bulandırmıştı ki, saniyeler içinde kendimi banyoda, klozetin önünde buldum.

Bir süre sonra kendime geldiğimde zor da olsa ayağa kalktım ve ağzımdaki iğrenç tadın kaybolması için dişlerimi fırçaladım. Parfümümün kokusu kötü değildi oysaki, severek kullanırdım her zaman... Neden birden bire midemi bulandırmıştı?

16 Numara SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin