Sertçe yumruklanan evin kapısı, uykumdan sıçrayarak uyanmama sebep oldu. Vücudum buz gibiydi. Camımdan içeri giren kar yerde ufak bir birikinti bile oluşturmuştu. Titreyerek kalktım. Gün yeni aymış gibi koyuydu gökyüzü hala. Kapı açılmış olacak ki vurma sesleri kesilmişti. Onun yerine annemin yalvarışlarını duyuyordum. Adım sesleri geliyordu. Kapım açılmaya çalışıldı. Dün akşam kilitlediğim aklıma geldi. Bu sefer aynı yumruk sesleri odamın kapısındaydı. Vücudum soğuktan titremeyi bırakmış, korkuyla kaskatı kesilmişti.
"Park Jimin, Park sürüsü adına sizi alıp ana binaya götürme emrim var. Kapıyı açın."
Gözlerimi sıkıca yumdum. Sanırım zaman gelmişti. Adımladım ve kapımın kilidini açtım. Sertçe itilmesiyle alnıma çarpan kapı ile elimi alnıma götürdüm. Neden bu kadar öfkeli olduklarını merak etmiştim. Zorluk çıkarmayacaktım, gidecektim. Buna gerek yoktu.
"Kura eşiniz, Park Chanyeol. Bu sabah mühürlendiği başka bir omega bilgisini Baş Alfa'ya bildirmiş ve omegası ile sürgün edilmiştir. Bu sebeple durumunuz açığa kavuşana ve yeni bir eş bulunana kadar ana binada kalacaksınız."
Gözlerim dolmuştu. Başarmışlardı demek. Kurtulmuşlardı buradan. Sürgün edildikten sonra bu soğuk kış günlerinde onları kabul edecek bir sürü bulmuş olmalarını umdum. Konuşan alfa arkasındaki iki alfaya başıyla işaret verdiğinde iki yanımdan iki alfa kollarımı tutmuşlardı.
"Hayır, hayır! Oğlum suçlu değil! Neden suçlu gibi götürüyorsunuz?"
Annemin bağıran sesine içimdeki kurdum da karışmıştı. Etrafımdaki yabancı alfalar onu fazlasıyla germişti. Bu yetmezmiş gibi bir de bana temas ediyorlardı. İçimdeki öfkeli kurt günlerdir sakinleşmemişti.
"Üstünü değiştirmesine müsade edin, kış günü kalın giyinsin en azından!"
Annem hala umutsuzca beni korumaya çalışıyordu. Başımı öne eğdim. Umut yoktu.
"Omega, geri çekil. Oğlunun da işin içinde olabileceği şüphesi var. Onu kaçamayacağı bir yere götürmemiz lazım."
Kollarımdan çekmeye başladılar. Adımlarım onlara uydu. Bedenim uyuşmuş gibiydi. Kabullenmem gerekiyordu. Chanyeol'e mühürlenmesini söylerken başıma kötü şeyler gelebilme ihtimalini biliyordum. Benim önümde mutlu olabileceğim bir yol yoktu. Kararlarımı çevremdeki insanları mutlu edebilmek adına vermekte bir sorun görmemiştim. Başıma gelecekleri dert etmiyordum. Sadece, korkuyordum.
Evimin içinde çekiştirilerek götürülürken ne düşüneceğimi bilmiyordum. Bundan sonra ne olacağını, bana ne yapacaklarını bilmiyordum. Belirsizlik içimde ufak endişeler oluşturuyordu ama bunun için iznim yokmuşcasına kollarımdan çekiliyordum. Düşünmeye iznim yokmuş, söz hakkım yokmuş gibi hızla dış kapıya itelendim. Arkamızdan annem inatla beni kurtarmak için dil döküyordu. Ben ise içine düştüğüm bu durumdan çıkış yolumun olmayacağını biliyordum, Chanyeol'e mühürlenmesini söylerken işin ucunun bana dokunacağını bildiğim gibi.
Ayaklarıma ayakkabı bile giymeme müsade etmeden karların içinde yürütmeye başladılar. Üşüyordum ve kurdum gördüğü muameleden dolayı öfkeliydi. Vücudum titremeye başladı. Kendimi savunacak ya da beni tutan alfalara söyleyecek sözüm yoktu. Beni dinlemeyeceklerini ve aldıkları emirleri yerine getirmek için birer kukla gibi davranmaya devam edeceklerini biliyordum. Bedenimi yapabildiğim kadar küçültüp vücut sıcaklığımı korumaya çalıştım. Kurdum kaçıp gitmek istiyordu. Hemen şuan ormana karışmak ve düşüncelerime bile getirmekten endişe duyduğum alfanın yanına gitmek istiyordu. Bunu iliklerime kadar hissediyordum. Kurdum huzursuz bir mırıltı bıraktı, o sırada sürüdeki diğer kurtların kınayan bakışları altında ana binaya gelmiştim. Ayaklarımın altındaki karıncalanma bana iyi şeyler çağrıştırmıyor, stres altındaki kurdumla birleşince bir gece önceki kötü ruh haline tekrar sürüklenmekten kendimi alamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
abience.
FanfictionAbience (i.) : Birinden veya bir şeyden kaçınmak için hissedilen güçlü dürtü.