-0.6-

4.2K 447 91
                                    

Laboratuvarda geçirdiğim uzun süreden sonra nihayet eve girebilmiştim. Yorgunlukla kendimi yumuşak koltuğuma altığımda kapı çalmıştı. Mızıldanarak açmaya kalktım. Seokjin gelmişti.

"Neredeyse gece yarısı oldu, akşam yemeğini getirdiğimde evde yoktun."

Elindeki tabldotu uzattığında gülümseyip elinden aldım.

"Bir tanesin sen, teşekkür ederim. O kadar yorgunum ki aç alduğumu bile unuttum."

Kıkırdadığımızda karşı dairenin kapısı açıldı, tanımadığım, daha önce görmediğim bir adam çıkmıştı Jeongguk'la gülüşerek.

"Bunu daha sık yapalım, seni özledim Bunny."

"Ben de Minwoo hyung, arada gel lütfen, bugünü tekrarlamak isterim."

Bizi fark ettiklerinde Minwoo dediği adam beni baştan aşağı süzdü.

"Sen, Kim Taehyung'sun, değil mi?"

"Öyleyim."

Elini sertçe sıktığımda kaşlarını kaldırıp boğazını temizledi.

"Ben Kyum Minwoo, Jeongguk'un yakın bir arkadaşıyım."

"Ne güzel."

Samimi olmadığımı fark etmişti, gülmemek için dudaklarını ısırıyordu.

"O zaman gideyim ben Bun. Sonra yine görüşürüz."

Minwoo gittiğinde bakışlarım Jeongguk'u buldu. Ona daha fazla bakmadan SeokJin'e döndüm.

"Tamamdır Seokjin, tekrar teşekkürler. Seni daha fazla yormayayım."

Kibarca git diyordum yani.

"A-Ah, şey, tamam o zaman. Afiyet olsun Tae. Ben evime döneyim o zaman."

Koşarcasına uzaklaştığında bir şey demeden kapımı kapatıyordum ki Jeongguk hışımla yanıma gelip dudaklarıma yapıştı. Belinden sıkıca tutup evin içine çektim ve kapıyı kapatıp bedenini kapıya yasladım. Dudaklarımı ısırıyor ve saçlarımı karıştırıyordu.

"Bu hırçınlığın sebebi ne?"

Islak bir sesle ayrıldığımızda nefesimi dudaklarına vererek sordum. Gözlerini kapatıp kollarını boynuma sardı ve kaşlarını çattı.

"O adamla çok yakınsın."

" Kiminle?"

Dudaklarına ıslak bir öpücük daha bırakıp bedenini kapıya iyice yasladım.

"Johee ile."

"O kim?"

Boynundan burnuma dolan kokusuyla mırıldanıp nemli öpücüklerimi bu kez de boynuna bırakmaya başladım.

"Asistanın Tae, bilmiyorsun sanki."

"Onun adı Johee miymiş? Hiç bilmiyordum."

"Yalan söyleme."

Mırıldanıp kollarını sıkılaştırdığında belindeki ellerimi sertleştirip boynundan başımı kaldırdım.

"Bebeğim, gerçekten, sen söylemeseydin adını bile bilmiyordum. Umurumda da değil gerçi, hem, sen nereden çıkardın bakayım bunu?"

"Seni ziyarete gelmiştim. Sana heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatıyordu, sen de gülümsüyordun ona!"

"Şapşal bebek."

Alnımı alnına yaslayıp güldüğümde anlamazca bakıp kaşlarını çattı.

"Niye gülüyorsun bana?"

Utopia×Taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin