Tekrardan selamlar ve keyifli okumalar. ;)
'EN ÇOK MERAK UYANDIRANLAR, YENİ GELİŞEN DURUMLARDIR..!'
Işınlanma makinası icat edildi mi? Bilmiyorum ama hayat seni zaten beklemediğin bir an da bilmediğin, yabancısı olduğun bir ana yollamayı becerebiliyordu. Daha dün gibi aklımda sanki; annem ve Çağla ile beraber sonuçlara baktığımız gün. Bir de bakıyorsun ki daha yeni tanıştığım bir kız ve yeni tanıştığım bir çocuk ile yeni taşındığım bir evdeydim. Zaten yerinde bir ışınlanmayı, hayattan başka kim yapabilirdiki?
Garson çocuğun dediğinden sonra ortamı bir sessizlik kaplamıştı. Ben düşüncelere, Gamze benim yüzüme, garson çocuk ise Gamzeye dalmıştı. Şu an her birimizin kafasında merak edilecek ayrı ayrı şeyler mevcuttu ve her birimiz de bizlerin anlaması için bazı cevaplar arıyorduk.
Dalgınlığı bırakıp sessizliği bozan Gamze oldu: "Suskun iyilik meleği mi?"
Dediği cümle ile gözlerim bir hayli açıldı, henüz kırlmayan pot yüzünden tedirgin olmuştum bile. Lütfen anlamamış olsun arkadaşına öyle hitap ettiğimizi."İyilik nesi?"
Evet, anlamamış. Hatta cümleyi bile tam duymamıştı. Kelimeleri Gamzenin tesiri altında kaldığı için anlayamadığını da düşünmüyor değildim. Bir erkeğin böyle güzel bir kızın karşısında şaşkın bir tavuğa bürünmesi normaldi sanırım.
"Iıı, şey. İyilik prensi..." diye üstü kapalı düzeltmeye çalıştım.
"Gamze'nin karşısına hep kötü çocuklar çıktığı için iylik meleğim ne zaman karşıma çıkacak diye yakınıyordu da."
Saçmaladığımın farkındaydım ama diyecek başka bir şey gelmedi aklıma. Gamzeye döndü, durumu anlamaya çalışıyordu. Gamze dirseğini masadan ayırmadan kaldırdı elini ve şirince "Merhaba" dedi karşısında ki şaşkın tavuğa. Bu hareket eminim çocuğu daha da şaşkın bir hale sokacaktı. Garson çocuk yüzüne gülüşünü taktı ve o da selam verdi."Kahve içiyorduk. Sen de ister misin? Daha yeni hazırladım." diyerek masaya yönlendirdim. Çünkü oturmayı unutmuş gibiydi, aslında herşeyi unutmuş gibiydi. Sonunda sersemliğini bıraktı ve bakışlarını Gamzeden ayırıp bana doğru çekti:
"Evet... Hayır benim gitmem gerekiyor. Sonra içeriz beraber." son cümlesini gamzeye bakarak söylemişti, suratında hoyrat bir gülüş peyda olmuştu.
"Size bakmaya gelmiştim, iyi misiniz diye. İyi olduğunuza göre ben gideyim artık."
"İyi akşamlar." dedi gamze yerinde oturarak.
"İyi akşamlar hanımlar." Gamzeye karşılık verdikten sonra benim tebessümümü de alıp çıktı evden."Ben de takma isim istiyorum güzel kız."
"Takma isim mi?" dedim ve kaşlarımı çatarak şaşkınlığımı belirttim.
"Evet takma isim, herkesin var mesela; suskun iyilik meleği, güzel kız ve garson çocuk."
Küçük kızlar gibi dudak bükerek "Hani bana?" diye sordu.
"Ben... Bilmiyorum, öylece gelişti işte. Hem bana güzel kız yerine Almila diyebilirsin mesela."
"Ama Almila! Ben de istiyorum"
"Bana takma isim bakanıymışım gibi davranma lütfen." küçük bir sitemden sonra karşısına oturdum. Sonra kahvelerimizi içmeye kaldığımız yerden devam ettik...Yeni güne Ankara da açtım gözlerimi, uyandığım an anlamıştım değişik duygular içinde olduğumu. Çünkü ilk defa annemden ayrı ve evimden ayrı bir yerde, daha doğrusu kendi evimde uyanmıştım. Dün akşam garson çocuğun gidişinin ardından Gamze ile biraz daha sohbet ettik. Biraz mızmızlansa da takma isim konusunda daha sonra bırakmıştı o konudan konuşmayı. Bir de garson çocuğu sormuştu. O çocuğu da daha yeni tanıdığım için hakkında pek bilgi sunamamıştım kendisine. Sohbet ettiğimiz bir zamanda ailemi sormuştu ve tabi babamı. Annemi, Çağlayı ve diğerlerini anlatsam da babamı çekinir bir sesle ve üstü kapalı bir şekilde anlatmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜRÜYÜŞ
Ficção Adolescente'Ellerimi kot ceketimin ceplerine yerleştirdim, yaslandım banka iyice ve hiç bir şey düşünmemeye çalıştım. Gözüm önümde duran mendile takıldı. Ardından mendili tutan kesilen ele, en son da bana bakan koyu, ela gözlere. Hiç bir ifade göremedim o yüzd...