|kim bilir ona verilecek tek bir öpücük kaç canı kurtaracaktı?
Bana bakan, bana ilk defa öyle bakan gözlerini unutamıyordum. Sarılarında ne acımasızlık, ne kibir vardı. Öyle bir bilinmezlikti ki bu beni korkutmuştu. Belki de o an ilk defa onu görmüştüm. Bunca zaman bakıyordum ve o an birkaç saniyeliğine görmüştüm.
Gerçekliğe davet etmişti beni bal rengi hareler oysa hiç meraklı değildi şahsım görmeye. Onun en kötüsü olup beni aşağılamasını, bedenimi hor kullanıp çöp gibi kenara atmasını tercih ederdim yaralanacağımı bile bile. Sonuçta yaptığı hiçbir şey kıyaslanamazdı yapmadığı şeylerle.
Sarılarına kaos hakimdi, nasıl unutabilirdim gördüğüm adını koyamadığım parçayı? Kim Taehyung'u bir kere bile öyle bakarken görmeyen şahsım bu durumu nasıl atlatırdı? Zaman benim için akmayı bırakmıştı sanki, unutamıyordum.
Unut, Jeongguk.
Unutamam.
O kötülüğün içinde parlayan ışığı unutamazdım, unutmam en büyük adilik bu işe yaramaz hayatımda yaptığım. Bana yaptığı onca şeyden sonra onu düşünmem hataydı belki fakat geçip gidemezdim. Onu ve kanlı gözlerini görmezden gelemezdim daha kötüsü artık onu görmezden gelemezdim. Takmıştım kafaya, artık onu "görmeden" edemezdim. Bunca zaman bakmıştım ve artık görmeye başlamıştım. Sonun yaklaştığını sanmıştım oysa başlangıcın keskin kokusu üstümüzdeydi. Ay henüz batmamıştı, güneş ise çıkmak için sabırsızlanmamıştı. Nakarata bile gelememiştik ya da jenerikten ileriye gidememiştik.
Ben Jeon Jeongguk.
Kim Taehyung'un önünde bir kere daha diz çökeceğim,
gözlerindeki o ışığı bir daha görebilmek için.
Ya hepsi senin yarattığın hezeyanlarsa Jeongguk, diye sordu zihnim. Bir hezeyan için değer mi şeytanın inine inmeye?
Değer küçük bir umut için bile olsa canımı yakan şeytanı gömmeye.
Mezarını kazamazsam bile ben gömeceğim seni Kim Taehyung.
↺
Jeongguk karşısındaki gözlerde kibirden, ölümden farklı bir şeyler görmekteydi. Kibirle ona üstten üstten bakmıyor ya da alaylı davranmıyordu. Her daim duygulara teğet geçen bu gözler bugün cam gibi ateşi harlıyordu.
Jeongguk çıplak bedenine bir kere olsun bakmayan adama karşı oldukça şaşkındı. Neden bir kere olsun dönüp bakmadığını merak ediyordu. Daha da kötüsü rezil duruma düşmüş gibi hisssediyordu. Zaten çaresizdi şimdi bir de rezildi. Zamanda geriye gitme imkanı olsaydı bu odaya hiç girmezdi.
İşte tam bu adımda değişmişti Jeon Jeongguk'un düşünceleri. Artık hapishaneyi benimsemiş ve buraya ayak uydurmaya başlamıştı. Zamanda geriye gitse o gece video kaydı almazdım demiyordu çünkü artık sorun etmiyordu. Etse de, fayda göremediğinden unutuyordu.
Artık buradan kurtulamayacağının bilincine girmişti. Dava kapanmıştı, gerçekler bunlardan ibaretti ve daha fazlası yoktu. O bir katil olmuştu, belki iftiraydı ama gün geçtikçe bunun bir iftira olduğunu kendisi bile unutacaktı. Bir daha asla özgürce gökyüzünün altında dolaşamayacaktı ve ilelebet bu duvarlar sınırları olacaktı.
Taehyung'un duygusuz gözlerinin içindeki küçük ama Jeongguk'un içine ışık doğmasını sağlayan şey geldiği gibi ansızca gitti. Şimdi bakışları öylesine korkutucuydu ki Jeongguk artık canını alacağını düşündü.
![](https://img.wattpad.com/cover/296401792-288-k47101.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JO 'taekook ✓
Fanfiction"seni yaşatanın tanrı olduğunu mu, bu hapishane duvarları olduğunu mu sanıyorsun? yanılıyorsun. seni yaşatan, benim." bu kitap gerçek kötüleri ve gerçek kötülerin kurbanlarını içerir.