ashlee, alone with you
09.04.1890 – 20.00, Hampshire, Britanya
Genç adam beyaz çarşafa sarılı bedeni kaslı kolları arasında banyoya doğru taşırken beynini ele geçiren uğursuz sesleri susturmak adına gözlerini aşığının yüzüne dikiyor. Adımları kalenin uzun merdivenlerinde yankılanırken gözlerine kilitlenmiş sıcak bakışlar nefeslerini sarsıyor. Kolları arasında uzanan bedenin varlığı hayal gibi süzülüyor gözlerine, nefes alırken inip kalkan göğsü izlemek lorda gözlerinde oynayan sahnenin hayal değil gerçek olduğunu kanıtlamak adına dahi yeterli gelmiyor. Boynuna dolanmış esmer kolların sıcaklığı aklına oynanan küçük bir oyun gibi, karıştırıyor zihninin dört bir yanını. Boynundaki parmaklar ensesini okşayıp saçlarının arasına dalınca vücuduna vuran ani sıcaklıkla dizleri titriyor.
"Şşşş uslu dur. Yeni uyandın yorulmanı istemeyiz değil mi?" kucağındaki bedeni daha sıkı sararken uzun süredir konuşmuyor olmanın getirisiyle kısılmış boğuk sesiyle mırıldanıyor.
"Lordum." ensesindeki parmaklar saçlarının arasına dolanıp sertçe boynunu geriye doğru çekerken Harold'ın adımları basamakta duraklıyor. Esmer adam parmaklarıyla asıldığı saçları biraz daha çekiştirip lordun geriye doğru yaslanmış yüzüne bakıyor keyifle "Ne kadar uslu olduğumu görmüyor musunuz? Kollarınızda olduğum için birazcık heyecanlıyım bunu bana çok görmezsiniz değil mi?"
Harold alayla kalkan kaşlara ve keyifli yüze bakarken istemsizce gülümsüyor, ensesindeki parmakların sıkı tutuşunun azalmasıyla birlikte yüzünü Abel'e doğru yaklaştırıp adamın dolgun dudaklarına bakarak fısıldıyor:
"Önce banyo yapıyorsun, ardından güzelce karnını doyuruyoruz sonrasında ise doğruca yatağına döneceksin Abel, dinlenmeni istiyorum."
Abel sözlerinin görmezden gelinip üzerine aldığı emirlerle huysuzlansa dahi usulca başını sallıyor. Lordun duraksayan adımları banyoya doğru ilerlerken kata yayılan sıcak buharın rahatlatıcı hissi yıllardır uyuyormuş gibi hisseden bedenine iyi geliyor, ısıyla buluşan bir buz parçası gibi kasları ve kemikleri yavaşça açılmaya başlıyor.
Tahta kapıdan geçip büyük banyoya girdiklerinde Abel duvarlardaki farklılıkla kaşlarını çatıyor. Lord kollarındaki bedenin üzerindeki beyaz çarşafı ayaklarının dibine doğru kaydırıp Abel'i nazikçe sıcak su dolu küvete bırakırken esmer adamın yüzündeki afallamayı görmüyor. Abel bedenine değen sıcak suyla sırtını küvetin taş yüzeyine yaslayıp, afallamış bakışlarını duvarlarda gezdirmeye devam ediyor. Harold aynalı tahta dolaptan kokulu kalıp sabunları çıkarıp ardını döndüğünde sevgilisinin büyümüş gözleri ve aralanmış dudakları ile karşılaşıyor.
"Abel, sorun nedir? Bir yerin mi ağrıyor? taş küvetin önüne diz çöküp aceleyle soruyor.
"Ben uyurken." kuruyan boğazından ötürü sesi kayarken nefes alıp boğazını temizliyor "Ben uyurken banyoyu restore mi ettiniz? Harold duvarlar" eliyle mavi ve beyaz çinilerle süslü duvarları gösteriyor "Taş duvarlar vardı, kırmızı taş duvarlar..."
Genç adamın kulakları uğulduyor, konuşmaya devam eden sevgilisinin sesi uğultuların arasında boğuluyor. Kalbi göğüs kafesini döverken hissettiği korku gözlerini kaçırmasına sebep oluyor. Titreyen elleri küvetin taş yüzeyine sertçe saplanıyor.
"Gytha'nın işleri işte." umursamaz çıkartmaya çalıştığı sesiyle söylemek üzere olduğu yalan kalbini acıtıyor. "Biz denize açıldıktan sonra kaleyi restore etmeye karar vermiş, şaşıracağın daha çok şey var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUERENCIA [sekai]
Historical FictionTanrı yukarıdan çocuğunu izliyor, zamanın akrebini avuçları içerisinde paramparça ediyor, Tanrı yukarıdan çocuklarını izliyor, aynı hatanın ateşine düşmeleri için gün sayıyor. Gök tüm şiddeti ile sarsılıp gri bulutlarını yeryüzüne doğru indiriyor, T...