17.

811 130 33
                                    

Bazı hikayeleri anlatmak, boğazınızı düğümlerdi, gözlerinizi doldururdu, yutkunmanızı sağlardı. Kendi hikayemi anlatmak beni her zaman zorlamıştı ki Sehun'dan başka kimseye açmamış, kendimi gizemli çocuk hülyasına sokmak istemediğim halde sokmak zorunda kalmıştım. Anlatmak zordu, geçmiş yaramdı, kanatmak rüyalarımı yoklardı, zaten uyuyamayan şahsıma kabuslar olurdu da tutunacak dalım kalmazdı. Fakat Taehyung; ilk aşkım, ilk sevgilim, gönlümün huzur bahçesi, sefa köşem.. Kalbimi yirmi dört yıllık yaşamımda attıran adama kendimi, hikayemi açmak istemiştim, onun gözlerindeki kedere ortak olmamı sevdiğini biliyor ve onun da aynı şeyi arzuladığını fakat söyleyemeyecek kadar çekindiğini görebiliyordum. O böyle bir adamdı, sınırlara saygısı vardı, nazikti, inceydi, bal saçlarına öpücüklerimi sıralarken mırıldanıyor, son beş dakikadır konuşmaya başlamamı bekliyordu.

"Jeongguk, kendini zorlamak zorunda değilsin, sen hazır hissedene kadar beklerim."

Gülümsedim, başını boyun girintimden kaldırarak gözlerime baktı, çok güzel bakıyordu, burnunu burnuma değdirdi, orada biraz salındı, gülümsedi, elleri saçlarımı okşadı, ses etmememe ses etmedi, sanki konuşmasak dahi anlıyorduk birbirimizi, konuşmasam dahi konuşuyormuş gibiydik, elimi saçlarına daldırdım, alnına kocaman bir öpücük kondurarak eski konumuna, boyun girintime yasladım, ses etmedi, usulca sokuldu tekrardan, bir eli elimi buldu, rahatlamam adına baş parmağıyla okşamaya başladı.

"Benim de on üç yaşlarında, koyu siyah fakat gün ışığında parıl parıl parlayan, ceylan gözlü, güzeller güzeli bir kız kardeşim vardı."

Hareketlendi, kucağımdan kalkarak karşıma oturdu fakat elini elimden ayırmadı, başımı eğdim, gözlerine bakamadım ya düştü tekrar güzeller güzeli kardeşimin hatırası, ellerini saçlarımda hissettim, bakışlarımı birleşik ellerimizden çekmedim zira güç alıyordum tutuşundan.

"Benim aksime hayat doluydu, annem ve babamın işkolikliğine ve ilgisizliğine karşı hayat ışığı pasparlaktı, gününün her saatini benimle geçirirdi, çizimler yapardık, evcilik oynardık, saçlarını örerdim ki nasıl örüldüğünü dahi bilmez, örüyormuş gibi yapardım fakat o bunu önemsemez, saçlarıyla oynanmasına bayılırdı."

Gözlerim dolmuştu, benim melek yüzlü kardeşimin kıkırtısı seneler geçse dahi aklımdan çıkmamıştı, onu en özel, en güzel köşemde saklamıştım, Taehyung daha çok sokuldu, burnunu çekmeye başlamasından ağladığını fark etmiş lakin bir şey yapamamıştım, o da elimi ve saçlarımı okşamak dışında ne yapacağını bilememişti.

"Bir de çok tatlı bir hizmetçimiz vardı, yaşlı olmasının dışında enerji doluydu, onu hiçbir zaman hizmetçim olarak görmemiş, annem gibi sevmiştim, etrafında dönmüştüm, üzerimize titremişti, kalbinin güzelliği yüzüne yansımıştı adeta, beni ilk defa çiçeklerle tanıştırmıştı. Bahçede ona yardım etmeme izin vermiş, çiçeklerin özelliklerini, anlamlarını, hikayelerini öğretmişti, bu güzel canlıların narin olduğunu, tüm sevgini vermen gerektiğini öğütlemişti."

Çok fena ağlıyordum ya titremeye başlamıştım, canımın nuru korkmuştu, ellerini yanaklarıma götürmüş, göz pınarlarımdaki yaşları silerken endişeyle yüzümün her bir noktasında gezinmişti, gülümsemeye çalıştım, iyi olduğumu göstermeye çalıştım fakat beceremedim, apar topar yanımdan kalkmış, bir bardak su getirerek yavaşça içirmişti, nefeslerim düzelirken başımı boynuna yaslamış, yanına oturtarak saçlarıma öpücüklerini sıralamaya başlamıştı, sakinleşmiştim, Taehyung sihirliydi, hatırası dahi panik atak geçirmemi sağlayan geçmişime rağmen sayesinde daha sakindim, gözlerimi kapattım.

"Annem ve babam psikologlardı, işlerine, insanların iç dünyasına o kadar dalmışlardı ki kimi zaman tezleri için kardeşimi ve beni kullanmaktan çekinmezlerdi, öyle bir raddeye gelmişlerdi ki ailemi tanıyamaz olmuştum on ikinci yaşımda, sanki ailemden çok robotlardı da duyguları yoktu, bakışları düzdü, gülümsemelerini en son beş yaşımda görmüştüm o da kız kardeşimin doğduğu gündü, ilk üç sene güzel olsa dahi ardından o evde kalmak kardeşim ve hizmetçimiz olmasına rağmen zulüm gibi gelmeye başlamıştı zira öyleydi, ailem işleri uğruna çocuklarına zorbalık yapmaya, kötü davranmaya başlamışlardı.

Evimizde huzur yoktu, annem ve babam arasında sevgi yoktu, geceleri yatmadan önce inandığım her şeyin üzerine dilekler dilememe rağmen düzelmemişlerdi, çiçekler dikmiş, onlarla konuşmuş, kardeşimle oyunlar oynamış, hizmetlimizin annemiz olmasına izin vermiştik. Fakat sonra, bir yaz günü, kardeşim ve hizmetlimizle bahçede top oynarken kardeşim topu fark etmeden yolun ortasına atmış, peşinden koşturmaya başlamıştı, korkuyla arkasından seslenirken hizmetlimiz de onu durdurmak için ardından kendini yola atmıştı, en son hatıradığım şey .. ikisinin de yolun ortasında birbirlerine sarılarak arabanın çarpmasını beklemeleriydi."

Kalbim acıyordu, kalbim çok fena acıyordu ya gözlerimin önüne dolan fotoğraf karesiyle titremeye başladım, o günün ardından hastane köşelerinde bir hafta beklemiş fakat acı haberi almamız uzun sürmemişti, ikisini de kaybetmiştim, şu hayatta sevdiğim, tek değer verdiğim iki insanı öyle zamansız, kazara kaybetmiştim. Kendime gelememiştim, ailemden yüzlerine bakamayacak kadar tiksinmiş, on sekizimde yeni eve geçmeme izin vermeleriyle şu anki evime yerleşmiş, bir başıma çiçekler dikmiş ve ailemi bu denli değiştiren mesleğe olan merakımla psikoloji seçmiştim, bizi bu denli ötekileştiren bu meslekte ne var bulmak istemiştim, nefret etsem dahi bilmek istemiş, bölümümün birincisi olmuş fakat ailemi içimdeki mahkemede affedememiştim, o günden sonra, benim en değerlilerimle birlikte annem ve babamı da toprağa vermiştim. On sekizinci yaşımda, gençliğimi yitirmiştim.

Taehyung'un dokunuşlarını hissediyordum fakat tepki veremeyecek kadar kötü bir hale bürünmüştüm ya titrememi, ağlamamı durduramıyordum, bana tekrar su içirmiş, nereden bulduğunu dahi bilmediğim havluyla alnımın üzerinde biriken ter taneciklerini temizlemişti. O da ağlıyordu, o da benim gibi en önemli parçasını kaybetmişti, onun kaybi kalbini yumuşatırken benimki sertleştirmişti, benden neşemi almakla birlikte insanlara olan şefkatli yönümü de yitirtmişti.

"Jeonggk'um, benim küçük çocuğum, çok üzgünüm, lütfen toparla kendini, yalvarırım toparla kendini."

Çatallaşan sesiyle yalvardığını duymam son noktam olmuş, nefeslerimi düzenlemeye, gözlerine, dudaklarına, yanaklarına, burnundaki, gözünün altındaki küçük bene bakarak sakinleşmeye çalışmıştım. Birkaç dakikanın sonunda nefeslerim düzelmişti, terzi kendi söküğünü dikemezdi, bu durumda ne yapılmasını gerektiğini bildiğim, okuduğum halde yapamamıştım, sevdiğimi korkutmuştum, zorla da olsa gülümsemeye çalıştım, bacaklarımın arasındaki bedeni belinden tutarak kucağıma oturttum, gülümsedi, alnı alnıma değdi, burnu burnumda dans etti.

"Jeongguk'um.."

"Gönül bahçem."

Göz bebekleri titredi, ithafımla ağzı kulaklarına vardı, kıkırdadı, elleri yanaklarımı okşadı, alnı terlemişti, korkmuştu, onu korkutmam zararlıydı, panik atak geçirme eğilimine sahip bir adamdı Taehyung ve ben kuşumu titretecek kadar korkutmuştum.

"Jeongguk, sevgilim, gördüğüm en güçlü, en güzel adamsın sen. Seni seviyorum, seni şu zamana kadar diktiğin çiçek sayısından dahi fazla, kocaman seviyorum. Yaralarını saramasam dahi iyileştirmek için yanında olmaya hazırım, sana aile olmaya hazırım, sana aşkımı vermeye hazırım.."

"Taehyung."

Sözünü kesmemle irkildi, utanmıştı, kulakları kızarmış, yanakları al al olmuştu, daha fazla söze gerek yoktu, bir buçuk ayın sonunda kucağımdaki adamın benim olduğuna dair süslü kelimeler söylemesine gerek yoktu zira her bir zerresinde hissettirebiliyordu sevgisini. Yanaklarından tuttum, daha fazla bekleyemezdim, ağlamaktan ve dişlemekten şişirdiği dudaklarına dudaklarımı bastırdım, yavaş yavaş sevgilimi öpmeye başladım, bir eli yanağımda, bir eli boynumda öpüşüme karşılık veriyor, mırıldanıyordu. Dudakları alevimdi, her bir öpüşümde kül olmuştum, her bir öpüşünde titremiştim, belindeki ellerimi sıkılaştırdım, öpüşmemizi derinleştirmeden dudaklarımızı ayırdım, tekrar boyun girintime, omzuma, evine başını yasladım, kalkmadı, yorgunluğu dayanılmaz bir noktaya gelmiş olacak birkaç dakika sonra nefesleri düzene girdi, koynumda uyuyakaldı.

O gece uyuyamadım, gece üçte penceremden diktiğim çiçeklere baktım, bugünden itibaren sevgiye dair umutlarımın yeşerdiği bir dönemi kucakladım, kucağımda uyuyakalmış meleklerden güzel sevgilimle.




bölümü tekrar okuyamadım, bu yüzden yanlışım olmuşsa affedin.

3:00 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin