Bölüm 1: Kahve Kokulu Ressam.

419 62 56
                                    


İyi okumalar.

-Hayat, düzen ile kaosun iç içe oluşundan ibarettir.

Çıldırmanın eşiğindeydim.

Yağmur damlaları dairemin camlarını döverken ben gerçekten de çıldırmanın eşiğindeydim. Bu denli büyük bir duygu seli yaşamamın sebebini bende bilmiyordum. Hislerim; unutulmuş ve taşmaya yüz tutmuş bir tenceredeki süt gibi benliğimi aşıp geçiyordu sanki! Ben ise kendi atı tarafından bir o yana bir bu yana savrulan bir şövalye gibi hissediyordum.

Kahrolası hislerimi neden bu raddeye gelene dek içimde tuttuğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Olmuyordu işte, bir hafta beş parasız kalmak istemiyorsam bu resmi gün içinde bitirmeliydim lakin olmuyordu. Dikkatimi veremiyor, elimdeki fırçayı sanki tuval ile aralarında ince bir duvar varmışçasına tam dokundurtacak iken geri çekiyordum.

***

Vivian Silvain Moro, yüksek sosyetenin bildiği ismim ile "Kahve Kokulu Ressam".

Bu ünvana layık görülmemin bir sebebi vardı elbette. Aslında tam olarak kahve sayılmasa bile daha güzel bir renk verdiği için kahlúa* ile yapıyordum resimlerimi. Daha hoş bir kokusu ve yapısı vardı. Tamamen aradığım malzemeydi velhasıl.

Her hafta bir resim koyardım galeriye, böylece birbirlerine üstünlük taslamak isteyen hanımefendilerin gözdesi oluvermiştim.

Her seferinde başka biri alırdı resimlerimi. Yine alan kişi sosyetedeki bütün tanıdıklarını çaya çağırır, Marsilya'nın gündemi birkaç saatliğine "Kahve Kokulu Ressam" olurdu. Hanımlar ne olursa olsun bu resimleri kimin yaptığını bulacaklarını söylüyor, henüz resimlerimden alamamış olanların gözünü hırsın bürümesine izin veriyorlardı. Bir sonraki sefere resmim daha pahalı bir fiyata satılıyordu.

Bunları biliyordum çünkü galerinin sahibi Bay Anerae'nin eşi Bayan Calanthe ile iyi bir sohbetimiz vardı. Kendisi; eşi galeride olmadığı zamanlarda orayı idare eder, bazı satış işlemlerini gerçekleştirirdi. Onu ablam gibi görürdüm ve o da bana kardeşim diye seslenirdi. Zaten çevremdeki tek insanlar da onlardı.

Bir de o vardı hayatımda. Onun hayatında ben yoktum lakin, o benim hayatımda benden daha çok yer alırdı. Galeriye resmimi götürmeye gittiğimde görmüştüm onu ilk kez. Bazen resimlerimin küçük bir köşesinde onun detayları olurdu. Onunla tek bir kelime laflamamış olan ben, yüzünün her noktasını ezbere bilirdim. Her anımı süslerdi lakin kendisiyle arkadaşlık kurmaya bile çekinirdim. Öyle ki, onunla göz göze geldiğimiz olurdu ve ben ertesi güne kadar gözümü bile kırpmazdım.

Arkadaşları ile gezerdi, aynı arkadaşı ile en yüksek ihtimalle üç kere görmüştüm onu, çevresi genişti.

Ben sadece iki kişiyi tanırdım oysa.

Bazen rüzgâr eserdi ve kaşlarına değen kumral saçlarının perçemlerini havaya kaldırıp güzel yüzünü ortaya çıkarırdı.

Ben en ufak esintide lüle lüle olan ve gözlerimi kapatmasına memnun olduğum kömür siyahı saçlarıma dikkat eder, alnımın açılmayacağını bilsem dahi ellerimle kontrol ederdim.

Gözleri bal rengiydi mesela, benim gözlerim o zamanlar halk tarafından hastalıklı olarak algılanan yeşil rengindeydi.

Biz asla uyumlu olmamıştık fakat, ben yine de cesaretimi toplayıp karşısına çıkacağım günü beklerdim...

***

Yer yarılsaydı ve içine girseydim ben! Hala elim tuvale gitmiyordu ve deneyebileceğim yolları tüketmiştim. Fırtınanın azaldığını ve şu anda sadece yağmurun çiselediğini azalan sesten anlıyordum, ve bu da beni dışarıya çıkmaya itiyordu. Karşı koymaya bile çalışmadan içimdeki sesi dinlemeye karar verdim. Fırçamı, yere gelişigüzel serdiğim beyaz kumaş parçasının üzerine bıraktım. Zaten bu gidişle tuvale dokunduramayacaktım, beni kendine meylettiren bu fikre karşı koymanın manası neydi ki..?

Bölüm sonu.

Kahlúa içerisinde kahve bulunduran bir çeşit likördür.

Ben Kahlúa, yazarınız.

SilvaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin