26. BÖLÜM: "AYRILIK"

34.6K 2.6K 1K
                                    

Merhaba, biz geldik!❤

Birazcık geçiş bölümü tadında ama umarım seversiniz🙏🏻

hızınıza yetişemiyorum gerçekten, herbirinize teşekkür ederim! İyi ki varsınız❤

Yeni bölüm için  yine 1300 oy 900 yorum diyelim mi? Anlaştık? Bence anlaştık😌

Keyifli okumalar!❤

***

Buse'nin mesajlarını görmezden gelmemin onu endişelendirdiği ve üzdüğü belliydi çünkü Cadillac'ı park ederek indiğimde onu Yiğit'in arabasının yerine park etmiş bir halde buldum. Yeni geldiği belliydi çünkü arabasının kapısını kilitliyordu. Motor sesini duyduğu an başını kaldırdı ve beni fark etti. Doğrusunu söylemem gerekirse dün gece kendini alkol batağına atmamış gibi kusursuz görünüyordu ama o zaten hep çok güzeldi.

Buse yıllar boyunca sahip olduğum tek dosttu. Sıcakkanlı bir insan olarak arkadaş edinmekte hiçbir zaman sorun yaşamamıştım ama hayatıma Buse kadar yakın hissettiğim başka biri de hiç girmemişti. Onlarla da kahve içebilir, gülebilir ya da film izleyebilirdim ama Buse ile olan ilişkim çok daha derindi. Sadece gözlerine bakarak konuştuğunuz ve dudaklarındaki gülüşten bile neler hissettiğini, neler düşündüğünü anladığınız birini bulmak kolay değildi.

O benim hiç sahip olamadığım kız kardeşim, hatta yeri geldiğinde ablam ve annemdi. Neredeyse altı yıldır birlikteydik ve her zaman aramızdakinin hiç eskimeyecek bir ilişki olduğunu düşünmüştüm. Bugüne kadar bir kez bile kavga etmemiştik. Olay hep ufak çaplı tartışmalarla sınırlı kalmıştı ve yalnızca birkaç saat sonra her şey eski haline dönmüştü. Kinci bir insan değildim ve Buse de benim gibiydi. Çabuk unutur, çabuk devam ederdik ama şimdi bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum ve farkındaydım ki, o da bunu bilmiyordu.

Bal rengi gözleri üzerimdeydi, beni süzüyordu ama baktığı kıyafetlerim ya da dış görünüşüm değildi. Gözlerimin ta içine bakıyordu. Keyifsiz gülüşüme, gergin bedenime, kıpırdayıp duran ellerime ve ne yapacağını bilemiyormuş gibi dolanan ayaklarıma... Çünkü bilemiyordum. Hissettiğim en büyük duygu hayal kırıklığıydı. İncinmiştim, tahmin edebileceğimden çok daha fazla kırılmıştım ama bu kırgınlığın aramızdaki her şeyi silip atabileceğim kadar güçlü olmadığının da farkındaydım. Bunu yapamazdım çünkü onu çok seviyordum ve onun da beni sevdiğini biliyordum.

Düşüncelerimi doğrularcasına derin bir nefes aldı ve bana doğru yürürken neler olup bittiğini bir çırpıda anladı. Size demiştim, gözleri benim ruhuma tutulan koca bir aynaydı. "Gülden," diye fısıldadı. Kolları bana doğru uzanmak istedi. Bana sarılacaktı ama bir şeyler onu geri adım atmaya zorlamış gibi kalakaldı. Duraksadı. "Öğrendin, öyle değil mi?"

Aksi olmasını diler gibiydi ama başımı sallayarak onu onayladım. "Öğrendim..."

"Çok üzgünüm Gülden, ben..." Bana doğru attığı adıma karşın bir adım gerilediğimde duraksayarak burnunu çekti. Ağlamak üzere olduğu her halinden belliydi. "Bunu yapma, lütfen... Konuşalım mı? Lütfen konuşalım..."

Kendime engel olamadan gülümsedim ama bu kesinlikle mutlu bir gülüş değildi. "Sence daha önce konuşmamız gerekmez miydi? Mesela üç gün önce?"

"Söylemeye çalıştım..." Gözlerinden akan bir damla yaşı elinin tersiyle hızlıca silerek dudaklarını yaladı. Onu böyle görmek beni üzüyordu ama onu izlemekten başka hiçbir şey yapamadım. "Yemin ederim Gülden, söylemek istedim ama... Sonra söylememem gerektiğini anladım..."

"O da ne demek?" diye sordum. Kaşlarımın çatıldığını hissederek bir adım attım ve güldüm. "Söylememen gerektiğini anladın, öyle mi?"

ATEŞİN KOYNUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin