Kitabın daha çok başında olduğumuz için kimseyi sıkmak istemiyorum fakat satır arası yorumlar biraz daha artarsa sevinirim. Taktir edersiniz ki insanlar kitapla ilgili olunca benimde bölüm yazasım geliyor. Aksi taktirde modum baya bir düşüyor ve bölüm atmak istemiyorum. Açık olmak istedim.
Keyifli okumalar
🌟Jimin'in anlatımından...
Bakışlarım önünde durduğum pencerenin diğer tarafında, dışarıda gezindi. Etrafa sarı renk ışık saçan sokak lambalarına baktım. Çok hafifte olsa kar yağdığını fark edince gülümsemiştim. İyice kışa girmiştik. Noel neredeyse gelmişti. Özellikle yılın bu zamanları çocukluğuma döndüğüm için noel'i fazlasıyla sevdiğimi söyleyebilirdim. Yalnızca tatile gireceğimiz içinde değil, her anlamda beni mutlu ediyordu. Uzun zaman sonra ailemle de bir araya gelecektim.
Fakat bir taraftan kendimi bir türlü bunlara veremiyordum çünkü tam olarak çözemediğim Jung Woo davası her gün kafamı kurcalıyordu. Belkide bir çok polis davayı çözdüğü gerekçesi ile, intihar gibi görünen bu olayı umursamayıp, unuturdu ama ben öyle yapamamıştım. Arin'de.
Hisleri kuvvetli olan bir insandım. Tabii ki yalnızca buna güvenip, her şeyimi ortaya koymam saçmalıktı ve bunu her zamanda yapmazdım. Fakat bu sefer farklı bir şeyler olduğunu hissediyordum. İçimde beni asla terk etmeyen iğrenç bir huzursuzluk vardı. Bu yüzden dava kapanmış olsada, Arin'e de güvenerek araştırma yapmaya devam edecektim. Mesleğimi riske atmam gerekse bile.
"Abi ben çıkıyorum." Hana'ın sesini duyduğumda düşüncelerimden uzaklaşıp ona doğru döndüm. Oldukça sade bir şekilde giyinmiş, elinde de evin anahtarını tutuyordu.
"Nereye?" Kaşlarımı meraklı bir şekilde kaldırıp, kollarımı göğsümün üzerinde bağladım.
"Sence böyle giyinmiş nereye gidiyor olabilirim?" Dedikten sonra konuşmaya devam etti. "Arin'e gidiyorum. Abisiyle tanışacağım."
Arkasını dönüp dış kapıya doğru ilerlemeye koyuldu. Daha soracak sorularım olduğu için bende hemen arkasından onu takip ettim. "Abisi hala burada mı?"
Ayakkabılarını yere koyup giymeye koyuldu. "Evet, bir süre birlikte yaşacaklarmış." Ayakkabılarını giydikten sonra doğrulup bana döndü. "Kazık kadar olupta birlikte yaşayan tek manyak kardeşler biz değilmişiz demek ki."
Söylediği şeyin ardından gözlerimi devirdim. Bu konuya fazlasıyla tatık olduğunu biliyordum. "Ne güzel yaşayıp gidiyoruz işte." Dememin ardından alayla güldüğünü gördüm.
"Tabii canım ne demezsin. Sen, ben ve Soo Yun mükemmel bir aileyiz." Hana sıkıntıyla derin bir nefes alıp ardından verdi. "Keşke Arin'le çıkıyor olsaydınız. O zaman bizde yaşamasına bile bir şey demezdim." Hana'nın kendi kendine konuşuyormuş gibi kurduğu cümlerin ardından gözlerim şaşkınlıkla irileşti.
"Kafan mı güzel senin? Ne diyorsun?"
Hana umursamaz bir şekilde omuzlarını silkti. "Ben seni uzun bir süredir Arin'le shipliyorum. Çok yakışıyorsunuz. Yani, Soo Yun'da iyi kız ama olsun Arin daha ağır basıyor."
Gözlerimi devirip duvara yaslandım. "Umarım onun yanında da böyle saçma sapan konuşmuyorsundur."
Hana gözlerini devirdi. "Konuşmuyorum tabii ki." Dedikten sonra arkasını dönmüştü. "Her neyse ben çıkıyorum. Bir iki saate gelirim."