Oğuz'un evine girdiğimizde beni küçük bir salona aldı ve bana bir bardak su getirmek için mutfağa gitti. Evi gördüğüm kadarıyla küçük bir evdi. Salonu küçük olduğu için çok fazla eşyası da yoktu. Sanki yarın toplanıp gidecekmiş gibi duruyordu. L bir koltuk ve onun karşısında duvara asılmış küçük bir televizyon vardı. Odanın ortasında ise küçük bir sehpa vardı, üstünde birkaç tane boş bira şişesi vardı. Ama odada Oğuz'un kişiliğini yansıtacak tek bir eşya bile yoktu.
Oğuz odaya girdiğinde suyu uzatıp yanıma oturdu. Sudan bir yudum alıp bıraktım. "Biraz daha iyi misin?"
"Evet, biraz daha iyiyim. Senin sayende." dedim ve gülümsedim. "Bir insan neden böyle bir şey yapar ki? Oğuz o an ne kadar korktuğumu tahmin bile edemezsin. Eğer sen gelmemiş olsaydın..." Sesim titreyince beni susturdu.
"Şş, bunu düşünme artık. Ben ordaydım ve seni kurtardım. Kimsenin sana böyle bir şey yapmasına izin vermem." Bu sözlerine o kadar şaşırdım ki ne diyeceğimi bilemedim. Ona şaşkın şaşkın bakınca da toparlamaya çalıştı. " Yani orada küm olsa yardım ederdim. Ama sana da bir şey olmasına izin vermem yani işte sana da yardım ederim. Sen anladın beni." Bu telaştı haline kılırdadım. "Neyse ben sana yastık falan bir şeyler getiriyim de uyu artık. Zor bir gün geçirdin." Onaylarcasına başımı salladım.
"Eğer uyuyamazsan beni hiç çekinmeden uyandır."
"Tamam. İyi geceler." dedim ve battaniyenin altına girdim. Birkaç saniye sonra Oğuz ışıkları söndürdü. "İyi geceler."
Yaklaşık 2 saattir uyumaya çalışmama rağmen bütün denemelerim başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Aklımda o çocuğun sözleri binlerce kez dönmüştü. Nefesini hala hssedebiliyordum. Bütün bunlar iyice ürpermeme neden oluyordu. En sonunda kendimi tutamayarak sessizce ağlamaya başladım. Biraz daha ağladıktan sonra dayanamayarak Oğuz'u uyandırmaya karar verdim. Odasına varınca kapıyı araladım ve sessizce yatağına doğru yürüdüm. Teni pürüssüzdü, hafif çıkmış sakalları vardı. Göğsü yavaş ve zarif bir şekilde inip kalkıyordu. Dudaklarının muazzam bir şekli vardı ve hafif aralanmıştılar. Onun bu halini görünce onu uyandırmaya kıyamadım ve odadan çıkmak için arkamı döndüm. Fakat bunu yaparken kötü şansım ve buna ek olarak felaket derecede sakar biri olduğumu tamamen unutmuştum.
Tam onun bu halinin ne kadar mükemmel olduğunu düşünerek arkama döndüğümde halının ucuna takıldım ve yere kapaklandım. Kapaklanırken küçük çaplı da bir çığlık attığım için Oğuz'u da uyandırdım. Öyle bir yataktan fırlayışı vardı ki yere kapaklanmış ve bileğim acımıyor olsaydı buna saatlerce gülebilirdim. Hemen yanıma eğilip "İyi misin?" diye sordu. Ben bu çocuğun yanında bir gün düşmeden duramayacaktım heralde.
"Kalkmama yardım eder misin?" dediğimde kolumdan tuttu ve beni yerden kaldırdı. Ardından birlikte salona yürüdük ve kendimizi koltuğa attık. "Ben bir bira içeceğim, sen de ister misin?" diye sorunca kafamı evet anlamında salladım. Elinde biralarla geri döndüğünde yanıma oturdu ve birasından bir yudum aldı. "Uyku tutmadı galiba?" dedi ve gülümsedi.
"Evet tutmadı. Aslında seni uyandırmayacaktım, vazgeçmiştim ama malum olay olunca..."
"Sen de amma sakar bir şey çıktın yaa. Ee ne yapmak istersin? Madem uyandık film falan mı izlesek?"
"Bana film uyar ama sen seç." dediğimde yüzünde tilki bir ifade belirdi ve, "O iş bende." diyip göz kırptı ve ışıkları söndürdü.
Yüzündeki ifadenin anlamını yaklaşık yarım saat sonra anlamıştım. Açtığı film bir korku filmiydi ve ben korku filmlerinden ölesiye korkardım. Ama bunu Oğuz'a çaktırmamam gerekiyordu, daha fazla rezil olamazdım. Ama bunu yapmak gittikçe zorlaşıyordu ve bu halime ara sıra kıkırdadığını duyabiliyordum. Filmin sonlarına doğru bir sahnede kendimi tutamayıp çığlık attım ve kafamı omzuna gömdüm. Bu hareketimle birlikte kılırdamayı bırakmış ve kahkaha atmaya başlamıştı. " Ben tuvalete gidiyorum." dedi ve yanımdan kalktı. Hayır gidemezdi, ben tek başıma kalamazdım burada. "Ne!? Öhm... Işığı açar mısın diyecektim." Tekrar güldü ve ışığı açtı. Hayır yani kim olsa korkardı o sahneden. Oğuz korkmamıştı o ayrı konu. Ben vay be çocuğa bak korku filminden sonra gece gece tuvalete gidebiliyor, diye düşünürken bir telefonun çalmasıyla 5 metre havaya zıpladım. Oğuz'un telefonu olmalıydı. Etrafıma bakınıp telefonu bulmaya çalıştım, bulduğumdaysa ekran Ceren yazıyordu. Yetti artık şu kızdan da, diye geçirdim içimden ve telefonu açtım. "Alo?"