Otomatiğe basılmasıyla kapıyı iterek içeri girdi, daire kapısı sonuna kadar açık, içerden buram buram sigara kokusu ve bağırışma sesleri geliyordu. Elindeki sigara poşetine bakarak, "Dünyanın sigarasını içtiniz ulan, hala almam için beni yolluyorsunuz." diyerek iç çekti Berat. Kapıyı örtüp salona doğru ilerlediğinde arkadaşlarını playstation kollarına sarılmış sadece elindeki kolu hareket ettirerek yaşam belirtisi gösterirken buldu. Hepsi oyun diyince akan suları, nehirleri, ırmakları, akarsuları durduracak tiplerdendi. Berat ise tam aksine. En ait olmadığı yerde olduğunu hissediyordu onların yanındayken.
-Ah, getirdin mi sigaraları bro. Yak bir tane de ağzıma ver şuan elimden bırakamıyorum kolu.
Mert pişkin pişkin sırıtarak Berat'tan bir istekte bulununca Berat sakin olmaya çalışarak poşetten çıkardığı sigaradan bir dal alıp yaktı. Mert'in ağzına sigarayı soktuğunda.
-Eyvallah bro.
Dedi ağzındaki sigarayla zar zor konuşarak.
-Kanka kusura bakma sana kol kalmadı. 6. kolu kardeşim kırdı dün o yüzden bugünlük izle sen.
Yusuf masumca, ama 'sen bu oyunda kötüsün, kaybetmemize sebep oluyorsun, o yüzden oynama.' demek isteyerek Berat'ı tatmin etmeye çalıştı. Berat ise canına minnet bir şekilde tekli koltuğa yayılıp yeni yeni uzamaya başlayan saçlarına bir etkisi olmasa da parmaklarını geçirdi sertçe. Uzun saç ona daha çok yakışmasına rağmen o, grubundakilerin aksine kısa kullanmayı tercih ediyordu. Gösteriş meraklısı biri hiç olmamıştı. Ama her hareketi alay konusu olarak alındığı için kendini genelde kapatıp düşüncelerini belli etmeme taraftarıydı.
-Biraları getirsene Berat. dedi Tolga gözünü ekrandan ayıramayarak.
-Oha. Yusuf evinde bira mı vardı? diye sevinçle Yusuf'a döndü Deniz.
Berat şuan kafasını devekuşu gibi toprağın altına gömmek ve onları duymadan kafasını dinlemek istiyordu. Ama şuan kafasını gömebileceği tek yer evin ultra lüks parfümlü tuvaletiydi. Parfümlü de olsa iğrenç bir fikir. 5 alkolik, ve bağımlı arkadaşı vardı ve bundan her geçen gün daha da içten içe şikayet ediyordu.
-Nerde? dedi Berat sakince ayağa kalkarak.
-Buzdolabının en alt çekmecesine gizledim. Annemler yakalarsa belamı s'kerler. O yüzden dikkatli olun ve evde şişe bırakmayın.
Berat sessizce kafa sallayıp mutfaktaki buzdolabından şişeleri çıkarttıktan sonra,
-Bardak getiriyim mi? diye sordu.
-Yok direk şişeyi dikeriz sıkıntı yok. diye cevap verdi Ender.
6 şişeyi taksit taksit salondaki masaya koydu. Hepsi oyun arasına girmiş bira eşliğinde kız muhabbeti yapıyorlardı. Berat ise gayet sakince ortamdan bağımsız İnstagram da geziniyordu sadece.
-Ee bro. Sende var mı bir şeyler?
Sorunun kendisine yöneldiğini hissedince kafasını kaldırıp arkadaşlarını süzdü.
-Bende mi?
-Evet, sende. Hiç bahsetmiyorsun böyle konulardan. Kara kutu gibisin oğlum. İçinde neler var belli değil. Hiç kendinden bahsettiğin yok. Arkadaşınız biz senin. Anlat hadi vardır bir şeyler.
Berat, Deniz'in dediklerine karşı onlara, gördüğünden beri aklından çıkaramadığı marketteki kızdan bahsetmeli mi hiç bilmiyordu. Dalga geçecekleri konu da 'okulda o kadar güzel kız varken gidip neden markette hayatında bir defa göreceğin bir kıza tutuldun?' olurdu. Evet, başına gelecekleri adı gibi biliyordu ama her şeye rağmen biraz içini dökmek için açılmaya karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Semenber
Novela JuvenilKötü şartlarda yetişen, fakat mutlu ve hayatından memnun çöp toplayan bir kızın, kendisinden çok ayrı olduğunu düşündüğü, kolejli bir gence platonik bir şekilde aşık olmasını ve aralarında geçen olayların anlatıldığı bir hikaye *** İyi okumalar <3