Google Docs, gece 10.01
Polen 🌼 katıldı
Polen 🌼 toplantıdan ayrıldı
Polen 🌼 katıldı
Polen 🌼 toplantıdan ayrıldı
Polen 🌼 katıldıPolen 🌼: Hoxam intenrn3 coj
Nurcan KARA: Duyuyor musun
Polen🌼 toplantıdan ayrıldı
Polen🌼 katıldı
Polen🌼: Hocam çok kötü ekranı göremiyorum ş anNurcan KARA: Çık tekrar gir
0kan : Bilgisayarı yeniden başlatabilirsin
Polen🌼 toplantıdan ayrıldı
Polen🌼 katıldıNurcan KARA: Sesim geliyor mu
Nurcan KARA: Ekranı görüyor musun
Polen🌼: Evet şimdi oldu(Polen otuz zilyon bir milyon dakikadır internet sorununu çözmekle uğraşıyor, bir Wi-Fi'a bağlanıyor bir annesinin internetine geçiş yapıyordu. Bu arada masayı toplamış, defter ve kalem bulmuş; kendine sıcak çikolata yapmış ve darmadağınık saçı için iyi de bir toka bulmuştu!!! Spotify'dan Undertale Soundtrack albümünü açtı ve sesi hocanın kesik kesik gelen sesini duyabilecek seviyede ayarladıktan sonra yerine yerleşti. Hocanın kendini tanıtmasını yarım yamalak dinledikten sonra ekrandaki kamera ve mikrofon simgeleriyle uzun uzun bakışıp soğuk terler döktüğü sonraki on dakika başladı... Hoca herkesin sırayla kendini tanıtmasını istiyordu!)
?: Hocam benim mikrofonum çalışmıyor buradan yazsam?
??: Hoxamm benim dee
???: Hixam ekrsn gtrii
Nurcan hocanın ekranı birkaç saniyeliğine kastıktan sonra çözüldü ve toplantıdakiler yalnızca şunu duyabildiler: "Hoştgeldin Okan!" ya da buna yakın bir şey...
0kan: Merhaba hocam:)
(Okan... Bu çocuk 11'lerden hocaya yardımcı olmak için gönüllü olan bilgisayar ineği olmalıydı.)
0kan: Hocam?
(Kadın bilgisayarının arkasındaki kağıtların arasında bir şey ararken Polen de manga okumak için fırsattan istifade etti: Bu beklenmedik molalardan tatlısı yoktu onun için; Bu arada Okan'ın mesajını birkaç dakikalığına ikisi de görmemişlerdi. Okan ancak mikrofonunu açıp "Hocam!" diye seslendiğinde dikkatlerini çekebildi. Polen yerinden hafifçe sıçramış, mangada kaldığı sayfayı kaybettiğini görünce de bir küfür savurmuş, sonra da gerekli izinleri en başta vermediğini bilmesine rağmen belki de yüz milyonuncu kez kamerasıyla mikrofonunun açık olup olmadığını kontrol etmişti.)
Nurcan hoca kemikli kırmızı gözlüğünü düzeltip ekrana baktı:
"Okancığım? Nasılsın oğlum?"
(Kadının kağıtları yere düşürdüğünü, sonra da kamerayı başka yöne döndürüp mikrofonu kapattığını sadece Polen görmüştü belki de: Kendini tutamadı, gülme transı diye bir şey varsa işte ona girmişti o da, ama ağzı açıktı ve neredeyse hiç ses çıkmıyordu.)
"Hocam, şey, ben iyiyim de..."
Nurcan hoca başını salladı: "Umarım hepiniz iyisinizdir çocuklar, o kar fırtınası neydi öyle? Hepiniz evdesiniz, değil mi? Hiç yolda kalan yakınınız var mı?"
"Hocam az önceki mesajı ben yazmadım."
(Kadın gözlüklerini kaldırıp gözlerini ovuşturdu, tekrar taktığında ekranın öyle bir yerine bakmıştı ki Polen bir an kadının ruhunun içini gördüğü hissine kapılıp ürperdi.)
"Okan? Konuşan sen misin yavrum?"
(Polen eve gelirken bakkaldan gizli gizli aldığı mısırlı krakerleri öğütücüye atarken bir yandan da dalgın dalgın ekrana bakıyor, kadının alıklığına homurdanıp duruyordu ki insanların profil fotoğraflarına bakmak için "kişiler"e tıkladığında gördüğü şeyle kaşlarını daha da çattı.)
"Hocam o ben değildim. Ben ders başlamadan giriş yapmıştım, sistem beni anında içeri aldı."
0kan toplantıdan ayrıldı
YOU ARE READING
Kimliksiz (texting)
HumorLisede çevrimiçi yazılım dersine katılan Polen, hocaya yardımcı olmak derse gönüllü giren üst sınıflardan bir öğrenciyle "kimliksiz35" adlı bir kullanıcının tuhaf diyaloglarına tanık olur ve aralarında ne olduğunu öğrenmeye çalışır...