Gecikme için özür diliyorum.
Keyifli okumalar!
Yaşadığım her şey bana fazla ağır gelmeye başlamıştı. Özellikle bu son öğrendiğim bilgi, büyük bir darbe niteliğinde olmuştu. Sadece kendi hayatımı değil, arkadaşlarımın ve tanımadığım birçok kişinin hayatlarını da tehlikeye atmıştım.
"Her şeyi mahvettim." derken hıçkırmaya başladım. "Ama gerçekten haberim yoktu. Dövmeci bana hiç öyle bir cisimden bahsetmemişti."
Alkın ayağa kalkıp yanıma geldi ve eliyle çenemi kaldırdı. "Biliyorum Simay, bunu öğrenebilmen için bir yılın dolmasını beklemiştir. O yüzden söylememiştir. Bilemezdin." dedi.
Ardından parmakları, yanağımda yol almaya başlayan gözyaşlarımı silerken "Ağlama." dedi fakat bu o kadar kolay değildi.
Derin bir iç çektim. "Tamam. Her şey düzelecek. Kötü bir şey olmayacak." diyerek kendimi rahatlatmaya çalışsam da içten içe bunların doğru olmadığını biliyordum. İzciler bizi alacaktı fakat almadan önce psikolojimizi tam anlamıyla bozup paranoyak olmamıza neden olacaktı.
Kendimi koltuğa bırakırken "Günlüğü diğerleriyle birlikte bulmuştuk. Yaprak içinde ne yazdığını merak ediyor. Ona günlüğü aldığını sen söyler misin?" diye sordum. Şimdi bir de Yaprak'ın söylenmelerine katlanmak istemiyordum. Yaprak sinirlenince acımasızlaşabilen biriydi.
"Gerek yok. Günlüğü birlikte okuruz." dedi mesafeli bir sesle. Aramıza giren soğukluğu tekrar hissetmeye başlamıştım.
"Emin misin?" diye sordum.
"Evet. Bu iş annemin özel hayatı olmaktan çıktı. İçinde İzcilerle ilgili herhangi bir ipucu olabilir. Diğer günlüğü de getiririm." diye cevap verdi. Belli ki o da Yaprak gibi düşünüyordu. "Zaten artık yaşamıyor." diye mırıldandığında üzüntüyle yüzüne baktım.
Derin bir nefes alırken karşımdaki koltuğa oturdu. "Hadi, biraz uyu artık. Bu gece yeteri kadar yoruldun." dedi ve başını arkasına yaslayarak benimle göz temasını kesti. Bu, daha fazla konuşmak istemediği anlamına geliyor olmalıydı.
Onu zorlamadım. Benim kadar o da yorulmuştu. Oturduğum üçlü koltuğa kıvrılırken bacaklarımı kendime çektim. Gözlerim, cam sehpadaki yansımalara dalarken bilincim de yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı.
<<<•>>>
Karmaşık rüyaların arasından sıyrıldığımda gözlerim yavaşça açıldı. Sabah olmuştu ve Alkın burada değildi.
"Simay? Niye burada uyudun kızım?" Annemin sesini duyduğumda rahat bir nefes alarak doğruldum. Onu gördüğüm için daha önce hiç bu kadar çok rahatladığımı hatırlamıyordum.
"Bilmem ki. Uyuyakaldım sanırım." dedim gözlerimi ovuşturarak. Ardından ayağa kalkıp ona sarıldım. "Hoş geldin anne."
Annemin eli sırtımı sıvazlarken "Hoş buldum. Beni şaşırtıyorsun. Daha önce senin tarafından hiç bu kadar sıcak karşılanmamıştım. Şikayet ettiğimden değil tabii." dedi. Sesinden gülümsediğini anlamıştım.
Ondan ayrılırken gülümseyerek "Seni özledim." dedim. Annemin gözleri kısılırken yüzümü inceliyordu. Benden beklenmeyen bir şekilde davrandığım için neler olduğunu çözmeye çalışıyordu fakat hiçbir şey söylemeyecektim. Benim dövme yaptırdığımı ya da İzciler'in bana musallat olduklarını bilmemesi gerekiyordu.
"Ne zaman geldin?" diye sordum. Babam görünürlerde yoktu. Belki de dönmemişti ya da başka bir yere gitmişti.
Annem yorgun bir şekilde yüzünü ovuşturarak "Sabah altıda." diye cevap verdi. Tavırlarında bir gariplik yoktu. Demek ki Alkın'ı burada görmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf Dövmecisi
FantasiKaranlık sokakların birinde, kenar köşede kalmış bir dövmeci, yıllardır saklanan bir sırrı korumaya çalışıyordu. Burası normal bir dövmeci gibi görünen ama normallikle uzaktan yakından alakası olmayan bir yerdi. Dükkan göz önünde olmasa da kime sors...