3.BÖLÜM

158 12 0
                                    


"Açelya iyi misin? Kendine gel." Emir'in sesini duyduğum zaman bir an nerede olduğumu unuttum. Ne ara yere oturduğumu hatırlamıyordum. Beynim resmen birkaç dakikalık kısmı hafızamdan silmiş gibiydi. Yaptığım her şey bilinçsizdi. Kendimi sakinleştiremiyordum. Kalp atış seslerimi Emir'in duyduğuna emindim.
"Açelya bana bak. Sakinleş bak bitti. Hadi aşağıya inelim." Beni ellerimden tutup kaldırdı. Çantamı aldı ve belimden tutup kapıya götürmeye başladı. Bense sanki burada değil gibiydim. Bir seyirci gibi yaşananları izliyormuş gibi hissediyordum. İçimi büyük bir boşluk doldurdu. Nefes almak bile işkence gibiydi o an. Emir'le birlikte merdivenleri indik. Aşağıya indiğimizde gözlerimi insanlarda dolaştırdım. Herkes ailesinden haber almaya çalışıyordu. Küçük çocuklar çok korkmuştu. Hepsi annesine sarılmış, anneleri ise onları sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Hadi gel şuraya oturalım." Emir'in yönlendirmesiyle kaldırım kenarına oturdum.
"Ben su alıp geleceğim. Burada bekle beni."
     Benim için endişelendiği belliydi. Su almaya giderken bile sürekli arkasına dönüp beni kontrol ediyordu. O anı hatırlamasam da eğer yanımda Emir olmasaydı şu an daha kötü bir durumda olurdum. O an iyi ki yanımdaydı. Ben bunları düşünürken Emir çoktan bana su alıp gelmişti. Suyu açıp bana verdi.
"Hadi iç biraz." Şişeyi elime aldığıma an ellerimin titrediğini gördüm. Emir ise daha önce böyle bir şey ile karşılaşmadığından şaşkındı. Suyu içtikten sonra ona verdim. Emir suyu eline döküp yüzüme sürdü narince. Biraz daha su alıp bu sefer boynuma sürdü. Sonra gözlerimiz birleşti. O an bizim birbirimize bağlandığımız andı. O an kaderimizin birleştiği andı. O an bir daha birbirimizden başka kimseyle olmayacağını sonradan anlayacağımız andı. O an her şeyin başlangıcıydı. O an bizim hikayemizin başlangıcıydı.

      Bir süre sonra sakinleştim. Ve Emir'e döndüm.
"Emir?"
"Efendim?"
"Tam olarak ne oldu yukarıda?"
"Hatırlamıyor musun?"
"Ben kendimde değil gibiydim. Yarım yamalak hatırlıyorum. Ne olduğunu anlatır mısın?" Emir önüne döndü. Anlatmaya niyeti yok gibiydi. Sonra konuşmaya başladı.
"Deprem oldu. Sonra sen bir anda duvarın dibine çöküp kulaklarını kapattın. Sana defalarca seslendim ama cevap vermedin. Durmadan bir şeyler mırıldanıyordun. Sanki transa geçmiş gibiydin." Bunları anlatırken gözleri bir noktaya sabitlenmişti. Sanki o anı tekrar yaşıyormuş gibiydi.
"Ne mırıldanıyordum?"
"Bilmiyorum. Dediklerini anlayamadım. Çok hızlı ve fısıltı halinde konuşuyordun. Daha çok kendinle konuşuyor gibiydin."
"Özür dilerim Emir ve teşekkür ederim. Bunu görmeni istemezdim ama sen olmasan ne olurdu işte onu bilmiyorum."
"Önemli değil." Bir süre ikimiz de sessiz kaldık. Sonra konuşmaya başladı.
"Neden deprem seni bu kadar etkiledi?" Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.
"Herkesin korktuğu bir şeyler vardır. Benimki de deprem."
"Anladım."
"Sen git istersen. Ben de birazdan giderim."
"Seni bu halde yalnız bırakmam Açelya. Hem bu halde araba kullanamazsın seni ben bırakayım." Benimle bu kadar ilgilenmesi hoşuma gitmişti. Gülümseyerek
"Gerek yok. Birazdan gelir."
"Kim?" Tam cevap verecekken bir araba sert bir şekilde önümüzde durdu. Kafamı kaldırdığımda abimin arabası olduğunu anladım.
"Geldi işte." dedim. Abim arabadan inip
"Açelya?" deyip bana koştu. Ayağa kalkıp abime sarıldım.
"İyi misin güzelim?"
"İyiyim. Eve gidelim."
"Tamam canım. Gel hadi." Arkamı dönüp
"Emir yaptıkların için teşekkür ederim. Sende git artık. Ben iyiyim."
"Tamam. Görüşürüz." derken yüzü asıktı, abime sert bir şekilde bakıyordu. Bizi yanlış anladı. Ama şu an ona anlatacak halim yoktu. Abim ise benim için çok endişelenmişti. Gözlerini benden ayırmıyordu.
"Açelya?" Abimin seslenmesiyle Emir' bakmaya devam ettiğimi fark ettim. Abime döndüğümde bana farklı baktığını gördüm. Onu n kıskandığını anlayınca güldüm.
"Gidelim." dedim. Abim kapıyı benim için açtı. Arabaya bindim. Abim oturup arabayı hareket ettirirken yan aynadan Emir'e baktım. Hayal kırıklığı yaşamış gibiydi. Abimi sevgilim sandığı için üzülmesi mantıklı değil. Düşündüğüm şey olmamalı. Ben kendimle savaşırken arabayla yola çıkmıştık bile.
"O yanındaki lavuk kimdi?"
"Abi!" uyarır tonda konuştum. Hastam hakkında böyle konuşması hoş değildi.
"Ne? Sadece soru sordum."
"Bana daha çok kıskanmışsın gibi geldi. O benim hastam deprem olurken yanımdaydı bana yardımcı oldu."
"Bana pek hasta gibi gelmedi."
"Abi bırak da hasta olup olmadığına ben karar vereyim. Ayrıca beni merak edeceğine bana onu mu soruyorsun cidden?" Sesim biraz sinirli çıkmıştı. Ama elimde değildi. Sinirlenmiştim.
"Özür dilerim abim. Telefonunu kaç defa aradım ama açmayınca sana bir şey oldu zannettim Açelya. Korktum." Gülümseyip ona döndüm.
"Telefonumun sesi kapalıydı abi ondan duymadım. Bende özür dilerim o an seni aramak aklıma gelmedi." deyip başımı öne eğdim. Gözlerimden birkaç damla yaş aktı. Abim arabayı kenara çekip bana döndü. Eliyle çenemi tutup ona bakmamı sağladı.
"Bebeğim depremin senin korkun olduğunu biliyorum. O an beni düşünebilecek durumda değilsin. Deprem olunca nasıl olduğunu gördüm Açelya. Ben senin için endişelendim. Anladın mı?"
"Anladım abim. İyi ki varsın."
"Sende iyi ki varsın prensesim." deyip bana sarıldı. Sarılışına karşılık verirken söylenmeyi ihmal etmedim.
"Abi kaç yaşında kadınım prensesim ne?" Abim bunun üzerine kahkaha attı.
"Sen her zaman evin tek prensesi olarak kalacaksın. Hepimizin prensesisin sen. Annemlerin yanına gitmek ister misin? Onlarla konuşmak sana iyi gelir."
"Çok isterim abi."
     
    Ailemle konuşmak her zaman olduğu gibi bana iyi geldi. Beni evime bırakmak için yola çıktı.
"Beste nasıl?"
"İyi o da seni merak etti. Arayıp durdu beni."
"Arayım ben bir onu." Çantamdan telefonumu çıkarttığımda şarjımın bittiğini gördüm.
"Abi beni ne kadar aradıysan telefonumun senin aramaların yüzünden şarjı bitmiş."
"Abartma Açelya."
"Daha %10 şarjım vardı abi."
"Aaaa nasıl olur bu? Telefonun bu kadar şarjı varken nasıl biter?" Abimi ciddi ciddi dinlediğimi fark edip kendime geldim. Abimin omzuna küçük bir yumruk attım. Ama o gülmeye başladı.
"Benimle dalga geçme abi?" Abim kendi telefonunu verip
"Al benden ara." dedi. Beste'yi arayıp açmasını bekledim. Abim hala gülüyordu.
"Gülme!" deyip surat astım. O ise burnumu sıkıştırıp gülümsüyordu.
"Çağın Açelya'yı aradım ama telefonu kapalı. Onu kendi evine bırakmadın değil mi? Bugün bizde kalsın. Kime diyorum ben."
"Beste sakin mi olsan biraz. Ben iyiyim gerçekten. Beni merak etmene gerek yok."
"Açelya çok korkuttun beni. Abine söyle seni bize getirsin."
"Çağın Bey karınız beni evinize davet ediyor." Abim gülerek
"Seni bugün yalnız bırakmam zaten."
"Geliyorum yengecim beni bekle."
"Kızım bana yenge deme ya. Hem ben tam olarak öyle söylemedim. Kötü görümce aramızı mı bozmak istiyorsun sen?"
"Öyle bir şey ister miyim Beste aşk olsun yani?"
"Bana yenge dersen bende öyle derim."
"Gıcık."
"Bende seni çok seviyorum canım benim."
"Umut'um nasıl?"
"İyi halası. Geliyorsun değil mi?"
"Geliyorum ama senin için değil. Umut'u çok özledim. Burnumda tütüyor kokusu. Onun için geleceğim."
"Tamam canım bekliyorum." Telefonu kapatıp abime verdim. Arabanın asfaltta çıkardığı sesten başka ses çıkmıyordu. Aklıma gelen şeyle gülümseyip abime döndüm.
"Beste ile beni siz sevgili olduktan sonra tanıştırdın abi. Aslında ne kadar kıskanç olduğumu biliyorsun. Ama Beste'yi o kadar sevdim ki kıskanamadım. Senin sayende iki yakın arkadaş olduk. İyi ki onunla evlendin abi. Sanırım hayatta verdiğin en güzel birinci karardı."
"Öyle mi küçük hanım? Birincisi buysa ikincisi ne?"
"Umut. Hayatımıza öyle bir zamanda girdi ki. Hepimize iyi geldi. Onun sayesinde toparladık. Ve bir şeyi anlamamızı sağladı."
"Neymiş o?"
"Bir ölüm bir yaşam demekmiş abi. Umut bizim mucizemiz. En azından benim için öyle."
"Benim için de öyle. Oğlum olmasa bu kadar çabuk toparlayamazdım." Yolculuğumuzun geri kalanı sessiz geçti. Sonra araba durdu. Abimden önce inip zili çaldım. Kapı açıldı.
"Hala!" diye koşarak kucağıma atladı.
"Bebeğim." diyerek onun mis kokusunu içime çektim. Onu öpücüklere boğmaya başladım.
"Halasının bebeği. Seni çok özledim."
"Kıskanıyorum ama."  Abimin söylediği şeyle Umut, abime dönüp
"Halamla aramıza girme baba. Halam en çok beni seviyor." deyip bana bakmaya başladı.
"Evet bebeğim en çok seni seviyorum." Umut'un babasına bakışı "Gördün mü? Ben demiştim işte." gibiydi. Resmen konuşmadan gözleriyle anlatmıştı. Onun bu bakışına hepimiz kahkahalarla güldük. Beste en sonunda
"Hadi artık içeri geçelim. Kaldık burada." demesiyle hepimiz içeri geçtik.

SEANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin