4

138 32 141
                                    

Gizemli olan bitkilerdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gizemli olan bitkilerdi. Hayatın her anında bu kadar sırlarla dolu olmayı hep başarmışlardı. Doğa gerek bitkilerle gerek de başka şeylerle gizemli olmayı istikrarla sürdürüyordu.

Mesela hücreyi buluyorsun. Sonra da karşına başka gizem çıkıyor. Bu hücre nasıl çalışıyor? Nasıl büyüyor, gelişiyor? Merak edip araştırıyorsunuz, sonra karşınıza organeller çıkıyor. Organellerin yapısında daha küçük şeyler, o küçük şeylerin daha küçüğü ve daha küçüğü diye ilerliyor kainat.

İşte böyle başlıyor her şey. İnsan bir şeyleri merak ediyor ve araştırıyor. Bazen bir hiç uğruna saatlerini, günlerini, haftalarını, aylarını ve yıllarını veriyorsun. Bugüne kadar perileri ve avcıları bulmak için yaptığı tüm her şeyin hiç uğruna olduğunu düşünürdü. Tek kendisi mi böyle düşünüyordu bilmiyordu ama efsaneler yanılmamıştı. Periler gerçekti. Perilerden mutasyon geçiren Avcılar'da. Ve emindi ki daha bilmedikleri birçok canlı türü vardı. Perilerin ve Avcıların karışımı olan başka canlı türü, onun mutasyonlu hâli... Döngü hiç bitmiyordu çünkü canlılık devam ediyordu bir şekilde.

Vazgeçmek üzere olduğu şu son aylarda izlediği en iyi dönüşümdü. Tüm filmlerin o çok para harcayarak yaptıkları animasyonlardan daha iyiydi. Bu bir şaka değildi, bu bir teknoloji ürünü değildi. Bu gerçek bir dönüşüm bitkisiydi. "Emma uzun süre önce bitki kitaplarında okumuştum. Dönüşüm bitkileri vardır, bilirsin. Ama bu daha ilerisi. Dönüşüm bitkilerinin atasını bulmuş olmalıyız." Sesinin heyecandan titremesini bastıramamıştı ki böyle bir çabaya da gitmemişti açıkcası.

"Haklısın Nadia, listemizden aranan bir malzeme daha silindi böylelikle."

Ellerinde bir liste vardı ve bu listeden ne kadar çok şey bulurlarsa onların yararına oluyordu. Kalbi öyle hızlı çarpıyordu ki eliyle bastırmak zorunda kaldı. Gözleri ormana takıldı. Oranın bitki coğrafyası çok genişti ve derinlere indikçe insan izine rastlamak zorlaşacağından orada daha çok şey bulunabilirdi. Hiç el değmemiş üstün dönüşüm bitkileri ve belki de minik minik uçuşan periler. Daha derinlerde ise bir çukur olduğunu düşündü hemen. İçine atlıyorlar ve aşağıda kocaman bir dünyaya açılıyor. Perilerin ataları var. Onlar neredeyse insan boyutunda, kanatları gelişmiş. Fakat vahşi ve her şeyden yararlanmak ya da kendi için kullanmak isteyen bir insanlık var dışarıda. Çıkamıyorlar, özgürce yaşayamıyorlar.

Kanatlarının çarpma sesi yankılanıyor yer altı dünyasında. Burada bir ülke kurulmuş. Onlardan korkan periler hemen saklanıyor. O da ne! Asker periler üzerlerine doğru mızraklarıyla uçuyorlar. Mızraklarda yapraklardan yapılma. Korkudan birbirlerine sarılıyorlar.

"Kendine gel Nadia." diye bağırma sesi gelene kadar her şey o kadar çok güzeldi ki... "Öyle çabuk hayallere dalıyorsun ki senin bu hallerine alışmak gerçekten zor oluyor."

"Alışma." dedi tek omzumu yukarı umursamaz şekilde kaldırırken. Gözlerinde ki öfkeyi görünce kendini toparladı ve ayağa kalktı.

"Bizimkileri çağırmaya gidiyorum." dedi ve hızlıca diğer odaya doğru koşmaya başladı.

Koşarken içi kıpır kıpırdı, karnında kelebekler değil periler uçuşuyordu adeta. Uzun yılların ardından bir şeyi başarmanın verdiği mutluluğun, tarifi yoktu. Nadia'dan daha önce bu işe atılan Adam acaba ne düşünecekti? Nasıl heyecan basacaktı kalbini, kim bilir.

Görüş ötesi icadını bitirdiğinde ve çalıştığında yaşadığı mutluluk gözlerinin önüne gelince onun buna daha fazla mutlu olacağına emindi. Yıllardır, hatta çocukluktan beri beraber olduğu kişinin mutluluğunu gözünün önüne getirdi. Elleri titriyor ve bu gerçek mi diye durmadan inceliyor. Aralıksız sorular soruyor.

Kapıyı tıklattığı zaman geri cevap alamadı. Tekrar denedi ve beklemeye başladı. Bir cevap veya içeriden ayak sesi bile gelmiyordu. Birkaç defa daha tıklattı ve kapıyı açtı. İçeri girdiği zaman kimsenin olmadığını gördü. Habersiz nereye gitmiş olabilirlerdi ki?

Biraz düşündü nerede olabileceklerini. Fakat aklına hiçbir yer gelmiyordu. Odaya dönerken hem etrafa bakıyor hem de düşünüyordu.

"Honour, ayağını şu çamur illetine basma ya... Gittiğin ve bastığın yerlere azıcık dikkat et. Honour!.." Adam, sinirden titremeye başlamak üzereydi ki Honour uykulu gözlerini yeniden araladı. Ormanın derinlerinde sabahki ayinde olan değişik sesler geliyordu.

Bir anda kulaklarını dolduran bu sese daha fazla dayanamayarak Honour'u kaldırmıştı. Emma'nın ve Nadia'nın uyandıklarını görmüş, hatta dönüşüm geçiren bitkiyi izliyorlardı. Aynı şey onlar Londra'ya gittikleri zaman olmuştu. Bunu fırsat bilerek kızları tehlikeye atmadan alt köye inip geri döneceklerdi. Tabii Honour ayılırsa.

"Nadia başka bir erkek ile el ele mi ben mi yanlış görüyorum?" dedi. Honour hızla uykusundan arınmış karanlık ve çamurlu olan ormanda deli gibi etrafına bakıyordu. Ayin sesleri Honour'un konuşması ile kesilmişti.

"Hani?" Nadia'da olmak üzere herkes Honour'un Nadia'yı sevdiğini biliyordu. Fakat aylarca ve yıllarca süren bu aşkına rağmen ağzından tek kelime çıkmamış, arkadaşlık dışında garip hareketler sergilememişti.

Adam, Nadia ile çocukluk arkadaşı olduğu için birbirilerine gereğinden fazla yakınlardı. İlk başta ekip iki kişilikti ve o zamanlar hâlâ Adam'ın burnunda tütüyordu. Honour'u en çok üzen durumda buydu. O Nadia ile istediği kadar yakın değildi.

"Uykudan uyandırmak için güzel yöntem Adam." konuşmaya devam edecekti ki Adam eli ile onu susturdu. Oldukça sessiz olmaya dikkat ederek kolunda tuttu ve burada olan birçok kalın gövdeli olan ağaçlardan birinin arkasına saklandı. Ay ışığı uzun ağaçlardan buraya uğrayamıyor ve etrafı zifiri bir karanlık, birkaç cılız ışıklar dışında, yutuyordu.

Birçok ses kesilmiş, çok uzaktan olsa da onlara yaklaşan insan ayak sesleri duymaya başladılar. Adam'ı çok garip bir korku sardı. Gerilmeye başlamıştı. Gelenler hızlı ve fısıldaşarak konuşuyorlardı. Ekip ikiye ayrıldı.

Bu tarz sesleri nasıl duyduğuna dair en ufak bir fikri yoktu. Tek bildiği şey her saniye daha çok köşeye sıkışmaya başladıkları oldu. Boynuna taktığı gözlüğü gözlerine geçirdi ve ağacı incelemeye başladı.

Ağaca tırmanmak için çantasında bulundurduğu kemeri çıkarıp gövdeye doladı fakat kısa kalınca hızlıca uzunu almak için çantaya ulaştı. Adam bununla meşgulken Honour pür dikkat etrafa Adam'ın tasarladığı gözlükler ile bakıyor, en ufak bir sese ve harekete dikkat ediyordu.

Adam bir dakika sürmeden ağacın iki metre yukarısında olan dala çıkmıştı. Kemeri aşağı atıp bacağına olan tabancayı çıkardı. Grup yeniden iki kola daha ayrıldı. Elli metre kadar uzaktaydılar şimdi.

Honour'da yukarı çıkınca neredeyse on beş metre olan, her dalı kendine has genişlik ve dayanıklıkta olan ağacın en tepelerine çıkmaya başladılar. Tek dilekleri adım sesleri yirmi metre öteden gelen ve artık gözüken mızraklı ekibe yakalanmamak oldu.

✨🧚🏼‍♀️✨

İlk defa Adam'ın ağzından biraz aksiyonlu olan bölüm okuduk. Çok yer vermesem de ilerleyen bölümlerde Adam'ı daha çok göreceğiz.

Bölümü nasıl buldunuz?

Mızraklı kişiler hakkında ne düşündüğünüzü merak ediyorum.

Beğendiyseniz oy kullanmayı, satır arası düşüncelerinizi yazmayı unutmazsanız çok mutlu olurum. Şimdiden çok teşekkür ederim. Bir daha ki bölümde görüşmek üzere.

SAKLI DÜNYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin