5. BÖLÜM

898 45 28
                                    

Yüzüme kapanan kapı ile gözlerimi sıkıca yumdum. Titrek bir nefes verdim. Gözlerim yaşarmıştı.. İlk gözyaşı damlası döküldü gitti. Başımı öne eğip gülümsedim, "Pekala... yine yola düşüyoruz." Diyebildim tek. Ne yapardım bilmiyorum. Bavulu tutup ilerlemeye başladım. Bahçeden sesler geliyordu ama dikkate almıyordum. O sırada yüzüme kapanan kapı açıldı. Olduğum yerde durdum ve arkamı döndüm. Çıkan biraz kısa boylu, başı bağlı, gözleri mavi, yüzü biraz buruşmuş bir nine çıktı. babaannem.

İkimizde birbirimize bakıyorduk sadece. Kapının eşiğinde duruyordu Alp dede. Onunda gözünde yaş vardı ama kaşları çatıktı. Kızgındı ama bir o kadar üzgün.

"Buraya gel..." dedi Dildar babaannem. Yavaşça ona doğru adımladığımda ellerini bana uzattı. Sanırım yürüyemiyordu. Dengesi bozulacaktı. Uzattığı ellerini tuttuğumda benden destek aldı. Gözlerimin içine baktı. Gözlerim dolmuştu yavaşça.

"Sen... Sen oğlumun kızı mısın? Yekbun... Sen misin?" başımı hızlıca salladım.

"Seni en son... en son bebekken gördüm ben. Babanı da öyle. Ne kadar büyümüşsün..." ağladı ağlayacaktı. Bende aynı şekilde. Tuttuğum nefesi vererek güldüm.

"Hadi, gel. Gel içeri, durmayalım burada." Diyerek beni eve doğru yönlendirdi. Ona yardımcı oldum. Alp dede ikimize de yol verdi. İçeri girince bahçe kapısını kapattı. Büyük bir kavak vardı bahçede. Altında çardak konulmuştu. Üstüne minderler döşenmişti. Bir köşede çiçekler sıralanmıştı. Diğer bir yerde tavşan kafesi vardı. Bir köşede erik ağacı ve üstünde iri iri erikler bulunuyordu. Kavak ağacına ışıklar takmışlardı. Bazı dallarında LED, bir dalında büyük bir ampul bulunuyordu. İki ağacın arasına da hamak bağlamışlardı. Bahçe o kadar güzeldi ki. Geniş, döşeli, güzel, renkli ve cıvıl cıvıldı.

Etrafa göz gezdirdim. Dildar babaannemde çardağa oturdu. Gözü hep benim üzerimdeydi. Ben etrafa bakıyordum. Uzun bir sessizlik oldu ilk. Herkes birbirine bakıyordu.

"Neden geldin?" dedi Alp dede.

"Babam, babam yolladı beni."

"Neden?"

"Notlarım düşük olduğu için. Aslında öyle değil, tamamen beni başından salmak için. Zaten beni sevmiyor." Kısa bir sessizlik oldu.

"Neden öyle düşünüyorsun? Baban neden gelmedi?"

"Çünkü benden hep nefret ettiğini söylüyor. Bu yüzden beni başından attı."

"Ne bekliyorduk ki? O alçak buraya gelmeye yüzü mü var?"

Dildar babaanne Alp dedeye kızar bir bakış attı, "Peki annen, o hiçbir şey demiyor mu?"

Sorusunu garipseyerek baktım ona, "Annem mi? Babam size hiçbir şeyden bahsetmedi mi?"

"Bir kere arayıp sormadı ki. Aradığımızda açmadı bile." Alp dede sandalye çekip oturdu bir yandan.

"Ne oldu annene?" diye merakla sordu Dildar babaannem. Yüzünde kuşkulu bir ifade vardı. Sanki biliyor da, birşeyleri bilmezden geliyormuş gibi. Anlaşılamayan bir yüz ifadesi.

"Annem ben bir yaşındayken babamla boşanmış. Beni babama bırakıp Almanya'ya gitmiş. Orada bir adam ile evlenmiş. Ne numarası var, ne ev adresi, ne bir fotoğraf, ne de bir haber." Kırık bir tebessüm ile yere odaklandı gözlerim.

"Annemin ismini bile bilmiyorum doğrusu."

"Alçin. İsmi Alçin'di." Dedi bana Dildar babaannem. Sonra gözlerini benden kaçırdı. Başını yere eğdi ve pişmanmış gibi başını iki yana salladı. Hiçbir şey anlamamıştım. Kafam çok karıştı.

YEKBUNUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin