5.BÖLÜM

127 10 0
                                    

"Merhaba Mete Bey."
"Merhaba Çağın. Güzel yer ayarlamışsın."
"Teşekkür ederim." Abimle Mete amca konuşurken biz Emir'le birbirimize bakıyorduk. Gözünü ilk kaçıran ben oldum. Kafamı çevirip insanları incelemeye başladım. Mete amcanın sesiyle ona döndüm.
"Kızım sen nasılsın?"
"İyiyim Mete amca sen nasılsın?"
"Bende iyiyim kızım. Seni burada gördüğümde çok şaşırdım." Abim araya girip
"Açelya'nın kardeşim olduğunu bilmiyor muydunuz?"
"Hayır Çağın bilmiyorduk. Sen yanlış anlamışsın. Kardeşini bu yüzden seçmedim. İşinde başarılıydı. Ben onu internetten buldum. Ayrıca senin kardeşin olduğunu kimse bilmiyordu. Ben nereden bilebilirim ki?" Mete amcanın verdiği cevap beni mutlu etmişti. Abim ise pek tatmin olmuşa benzemiyordu.
"Anladım Mete Bey. Sen nasılsın Emir?"
"İyiyim Çağın sen?"
"İyiyim. Açıkçası şaşırdım senin hasta olmana." Emir'e fırsat vermeden abime ben cevap verdim.
"Abi insanları ne zamandan beri yargılıyorsun? Sana bu konuya karışmaman gerektiğini söyledim. Ayrıca bu konuyla hiçbir alakan yok. Bu Emir'le benim aramda olan bir şey. Beni dikkate almazsan ne yapacağımı biliyorsun." Emir bana bakıp gülümsüyordu. Abim ise izin isteyip yanımızdan ayrıldı.
"Abimin kusuruna bakmayın lütfen. Bu iş mevzusu onu çok yordu. O yüzden böyle yapıyor. Normalde gayet sakin bir insandır. Ben onun adına özür dilerim."
"Sorun yok kızım. Bu işte rekabet var sonuçta. Bunu paylaşması onu kötü yapmaz."
"Öyle bir şey olmayacak Mete amca. Abim bu bilgiyi kendine saklayacak. Saklamazsa bir daha beni göremeyeceğini bildiği için yapamaz merak etmeyin. Ayrıca eğer isterseniz başka birini bulabilirim sizin için. Bana güvenmezseniz anlarım." Tam Mete amca söze girecekken Emir konuşmaya başladı.
"Saçmalama Açelya sana güveniyorum. Yani güveniyoruz. Öyle bir şey aklımızdan dahi geçmedi. Ayrıca abinin kötü bir niyeti olduğunu sanmıyorum. Sadece seni korumak istiyor." Ondan böyle bir şey beklemediğim için şaşırmıştım. Güven problemi olan birisi için bu sözler oldukça şaşırtıcıydı. Ama bana güvendiğini bilmek hoşuma gitmişti.
"Anlayışınız için teşekkür ederim. Ben artık gideyim. İzninizle." Yürümeye başlamıştım ki birden kolumda bir el hissettim.
"Açelya biraz konuşabilir miyiz?"
"Tabii konuşalım. Bir sorun mu var?"
"Terasa çıkalım mı?"
"Olur." Sessizce merdivenleri tırmandık. Dalga sesleri geliyordu uzaktan. Terasın demirliklerine ellerimi koyup gökyüzüne baktım. Yıldızlar tek tük vardı yine. Emir'e döndüğümde bana bakıyordu. Yine bugün yüzünde gördüğüm gülümseme vardı.
"Ne konuşmak istiyorsun benimle? Seansa gelmeye mi karar verdin yoksa?"
"Hayır. Yani seansa geleceğim ama şimdi konuşmak istediğim şey o değil."   
"Seni dinliyorum." Beni inceleyip anlamadığım bir şeyler mırıldandı.
"Emir sorun ne?"
"Sorun senin dışarı böyle çıkman" Üstümde hiçbir şey yoktu. Bahsettiği şey buydu.
"Dışarı çıkarken almayı unutmuşum. Önemli değil." Üstündeki ceketi çıkartıp bana giydirdi.
"Üzgünüm, seni böyle dışarı çıkarmamalıydım. Üşüyeceksin."
"Ben üşümüyorum da sen böyle üşüyeceksin."
"İp askılı değilim ben en azından. Üstümde gömlek var üşümem." Gülümseyip teşekkür ettim. Önüne dönüp konuşmaya başladı.
"Neden bana söylemedin?"
"Neyi?"
"Benden bu konuda şüphelendiğini."
"Senden hiçbir zaman şüphelenmedim. Tam tersi abime sürekli seni savundum. Benim işim insanlara yardım etmek. Dolayısıyla sürekli onlarla iletişim halindeyim. Yalan söyleyip söylemediğini anlayabiliyorum. Ama abimi kıramazdım." Şimdi ikimiz de karşıya bakıyorduk.
"Sırf tepkimizi ölçmek için bugün seni buraya getirdi değil mi?"
"Çok zekisin." deyip güldüm. O da gülerek
"Bunu anlamamak aptallık olurdu. Çağın konuşurken sürekli bana ve babama bakıp tepkilerimizi ölçmeye çalışıyordu."
"Abim işte ne diyebilirim ki. Bunları sadece beni korumak için yaptığını bilsem de işime karıştığı için kızgınım. Bir süre onunla konuşmayı düşünmüyorum."
"Sakın bunu yapma Açelya. Sonra çok pişman olursun. Onunla geçirdiğin her anı iyi değerlendir." Aklına abisinin geldiğini anladım. Ve başka bir konu açmaya karar verdim.
"Güven problemin olmasına rağmen bana güvendiğini söyledin. Bana nasıl ve neden güvendin?"
"Bunu ne olarak soruyorsun?"
"Psikiyatristin olarak."
"Bilmiyorum. Sadece güveniyorum işte. Bir sebebi yok." deyip bana döndü. Ben ise ona bakıyordum zaten. Gözlerimiz birbirine kenetlendi. Ne kadar süre öylece birbirimize baktık bilmiyorum. Ama bana zaman sanki durmuş gibi geldi. Her şey yok olmuş ve sadece biz kalmışız gibi. Sonra gözleri yüzümde dolaştı. Elini kaldırıp yüzümü hafızasına kazımak ister gibi her bir hattı dolaştı. Eliyle dudağımı okşadı. Gözleri dudaklarıma kilitlendi. Yavaşça bana eğildi. İkimizden biri konuşsa dudaklarımız birbirine değecekti.
"Emir sen benim hastamsın."
"Umurumda değil." Dudağıma minik bir öpücük kondurdu. Bir anda kendini geri çekti. Gözlerime bakıp izin istedi. Onu reddetmemden korkar gibi bir hali vardı. Ellerimi yakasına koyup kendime çekip öpmeye başladım. Elini enseme koyup beni demirliğe yasladı. Beni tutkuyla öpüyordu. Nefesimiz tükenince ayrıldık. Alınlarımızı yaslayıp nefesimizi düzene soktuk. Gözlerimiz birleşti sonra. O gözler çok şey anlatıyordu bana. O anın bitmemesini dilerken acı bir çığlık yükseldi.
"Emir ne oluyor?"
"Bilmiyorum. Hadi aşağıya inelim." O önde ben arkada yürüyorduk. Elimi tuttuğunun farkında değildi. Beni korumak için arkasına saklamıştı.
"Emir so-" cümlemi tamamlayamadan tekrar acı dolu bir çığlık yükseldi.
"Bir şeyler yap Ege. Doğuruyorum burada." Elimi hemen elinin arasından çekip oraya doğru koşmaya başladım.
"Çekilin. İzin verin." Kadını ayakta karnını tutar vaziyette buldum. Sonra yerdeki ıslaklığı gördüm. Suyu gelmiş olamaz. Hızlı adımlarla yanına gidip
"Hey derin nefes al. Bana bak sorun yok. Tamam mı?"
"Bebeğim ölmesin lütfen."
"Tamam sakin ol. İkinize de bir şey olmayacak. Bak ben doktorum. Seni kontrol etmem lazım."
"Tamam."
"Abi?" Gözlerim kalabalık içerisinde abimi arıyordu.
"Buradayım Açelya."
"Abi bana bir çarşaf ve eldiven lazım."
"Tamamdır."
"Senden bu tarafa doğru uzanmanı istiyorum. Hadi gel böyle." Onun uzanmasını sağladıktan sonra onu kontrol etmek için kalkacakken kolumu tuttu.
"Ne olursa olsun onun yaşamasını sağla. Kızımdan sakın vazgeçme. Birimizi seçmen-" Eşi olduğunu düşündüğüm adam
"Öyle bir olmayacak. Senden asla vazgeçmem."
"Ege lütfen. Bu bebek için ne kadar uğraştık. Onu kaybedemem."
"Aslı yapma böyle." Aslı tekrar konuşacakken araya girdim. Onları tanımıyordum ama en azından isimlerini öğrendim.
"Bakın ikiniz de lütfen sakin olun. Hiç kimseden vazgeçmiyoruz. Şimdi Aslı senden istediğim derin nefes alıp sakinleşmeye çalışmak. Anladın mı beni?" Evet anlamında kafasını salladı. O sırada görevli elinde çarşaf ve cerrahi eldivenle geldi. Onları elinden alıp hemen eldivenleri giydim. Çarşafı açıp Aslı'nın bacaklarını örttüm. Ege ise elini tutup ona destek oluyordu.
"Şimdi seni muayene edeceğim. Sende bu sırada sorularımı cevapla. Hamileliğinin kaçıncı haftasındasın?"
"40. haftaya girdik." Ben de o sırada onu muayene etmeye başladım.
"Ne zamandır sancıların var?"
"Bugün sabahtan beri var."
"Ne? Bana niye söylemedin?" Adamın söylediğine bak. Kadın burada acı çekiyor o ise hesap soruyor. Sesimi yükseltip
"Şu an konumuz bu değil. Sancıların ne sıklıkta?"
"Beş dakikada bir."
"İlk doğumun mu?"
"Evet." Durum düşündüğümden de kötü. Eldivenlerimi çıkarıp onlara baktım.
"Ona bir şey olmadı değil mi?" Aslı'nın endişeli sesi beni daha da strese sokuyordu. Aslı'nın diğer elini tutup açıklamaya başladım.
"Aslı doğumun başlamış. Bebeğinin başını görüyorum. Onu çıkarmazsak nefessizlikten ölecek."
"Yap o zaman. Çıkar bebeğimi."
"Aslı ben psikiyatristim. Uzmanlığım bu değil. Tıp okudum ama sadece bir kere doğuma yardım ettim. Dediğim gibi uzmanlığım değil. En ufak bir hatada ikiniz de tehlikeye girersiniz."
"Bir kere de olsa yardım etmişsin. Yap hadi ben izin veriyorum. O ölmesin yeter."
"Aslı anlamıyorsun. İkinizin de ölümüne sebep olabilir bu. Ama eğer ambulansı beklersek sen yaşarsın."
"Asıl sen beni anlamıyorsun. Ben hamile kalmak için çok uğraştım. Şimdi ondan vazgeçemem. Ben bir anneyim bunu benden isteme. Lütfen bana yardım et."

SEANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin