Kırmızı

668 92 113
                                    

"Saat sabah dokuz, çift sıfır. Günaydın."

Yapılan anonsun ardından kapı kilitlerinin açılma sesleri duyuldu.

Kapım açıldığında içeri takım elbiseli bir adam girdi ve elindeki tepsiyi sehpaya bıraktı.

"Akşam yemeği de servis edilecek mi? Yoksa tüm günü kahvaltı ile mi geçireceğiz?" diye sordum merakla.

"Akşam yemeği de verilecek." dedikten sonra odadan çıktı.

Sabaha kadar üzerinde uyumadan oturduğum koltuktan kalktım.

Aynı zamanda içeri Kayra girdi. Onun ardından da Sarp ve Sıla.

Hepsi beni sağ bir halde görünce rahatlamıştı.

"Gece biri geldi mi? Kalabildin mi? Noldu?" diye heyecanla soran Kayra'ya "Kimse gelmedi." dedim.

"Tabii sabahladın." diyen Sarp'ı kafamla onayladım.

"Kahvaltını yap da biraz uyu istersen. Kendine gelirsin" diyen Sıla'ya "Yok, bahçeyi incelemem lazım. Sizden birinin yanına kaçamazsam bahçede saklanacak veya strateji oluşturacak yerleri görmem lazım." dedim.

"Bu arada kahvaltı çok iç açıcı gözüküyor." diyen Sarp ile tepsiye baktım.

Haşlanmış yumurta ve bir avuç bademi gördüğümde "Ben bunu bitiremem, çok fazla." dedim dalgasına.

Sıla, "Fark etmediniz mi? Yanına tuz da koymuşlar. Haklarını yemeyin." dedi. Bu dediğine güldüm.

Tepsiyi aldım ve "Hadi gidip yiyelim." dedim.

Odamdan çıktığımızda Kayra'nın odasına girdim.

Sarp, "Biz de tepsileri alıp geliyoruz." dedi. Sıla ile birlikte gittiklerinde Kayra ile başbaşa kalmıştık.

Koltuğa otururken Kayra'ya göz ucuyla baktım. Dün akşam olanlar aklımdan çıkmıyordu.

Kayra da yanıma oturunca kızardığımı hissettim. Yanaklarım alev alıyordu.

"Dün gece olanlar." diye söze başlayan Kayra'nın sözünü kestim.

"Biraz şeydi, unutabiliriz." dedim.

Kayra bir an duraksadı. "Evet, unutabiliriz. Zaten bir şey olmadı." dedi.

"Aynen! Yani oluyordu ama olmadı." dedim.

"Olmasını isterdim." dediğinde ne diyeceğimi bilemedim.

Kayra cevap vermediğim her saniye daha çok kızarıyordu.

"Galiba ben de isterdim." dedim gözlerimi kaçırırken.

"Galiba mı?"

"Zorlama işte, utanıyorum!"

Bu dediğime güldü, bir elini yanağıma götürdü.

Hafifçe okşarken "Seni tanımış olmanın mutluluğu ilk gün olduğu gibi kalbimde hissediliyor." dedi ve boştaki eli ile elimi tuttu.

Onu izlemekten başka bir şey yapamıyordum.

Elimi kalbinin üstüne koydu. Dediği gibiydi, güm güm atıyordu.

Tek onun kalbi değil, benimki de hızlı atıyordu. Bedenimin her zerresinde kalp atışımı hissedebiliyordum.

"Yavru kedi."

Bana hitap şekline gülümsedim. "Yavru kedi değil, yavru kedim."

Kayra bu dediğime güldü. "Yavru kedim aklımı kaçırdım galiba."

"Nasıl?" diye sordum.

"Nasıl kaçırmış olabilirsin?"

"Sana her baktığımda, gözlerimiz kenetlendiğinde hiçbir şey düşünemiyorum. Aklımı kaçırıyorum. Ne senden başka bir şey düşünebiliyorum ne de düşünmek istiyorum."

Daha da kızardığımı fark edince "En çok da utandığındaki yanaklarının al al olmasını seviyorum. Kırmızı sana çok yakışıyor." dedi.

"Bak böyle yapıyorsun, ben ne diyeceğimi bilemiyorum!" diye isyan ettim. Yine romantik bir anı bozmuştum.

"Lütfen senin bu romantik hallerinin yanında benim söylediklerim bir hiç." Gülerek söylediği bu cümleye kaşlarımı çattım.

"Ben gereği kadar romantiğim. Sen aşırıya kaçıyorsun." dedim.

Kayra bu dediğime gülerek "Tabii canım, gereği kadar romantiksin." dedi.

"Sen romantik sözler söyleyerek benim kalp atışlarımı bozuyorsun. Heyecandan ne diyeceğimi bilemiyorum. Saçmalıyorum."

Kayra gülerek önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına attırdı.

"Ee sen de hiçbir şey yapmadan bozuyorsun, kalp atışlarımı. Onu ne yapacağız?"

"Hiç mi düzeltemem?" diye sordum.

"Kalp atışlarımı mı? Hayır, düzeltemezsin. Düzeltmeni de istemiyorum. Bozulan bu kalp atışlarımda seni hissetmeyi seviyorum."

Bu dediğine utanarak gülümsedim. Onu seviyordum.

Gözlerinin içine bakmaktan utandığımda dudaklarına baktım. Dün akşam Sıla gelmeseydi olacaklar aklıma geldiğinde sessizce yutkundum.

Bana doğru yaklaştığında dün akşam kaldığımızda yerden devam edeceğimizi anlamıştım.

Ölümüne OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin