Kendimi zar zor eve attım. O kadar yorgundum ki yatağa yatar yatmaz uyuyacağıma emindim.
"Birileri çok yorulmuş anlaşılan." Karşımda Emir'i görmemle bir çığlık atıp koşarak ona sarıldım. Beni havada döndürdü. O durunca bacaklarımı beline dolayıp yüzünün her yerini öpmeye başladım. En son dudaklarına sıkı bir öpücük kondurdum.
"Bu kadar sevgi gösterisi alacağımı bilsem daha erken gelirdim."
"Beni bir aydır görmüyorsun. Söyleyeceğin şey bu mu gerçekten?" Suratımı asmıştım. Dudağıma minik bir öpücük kondurdu.
"Seni çok özledim güzelim. Bir ay bir yıl gibi geldi."
"Sen bir de bana sor. Seni o kadar çok özledim ki sevgilim. Uzun süre bu sevgi gösterisine maruz kalacaksın."
"Ben halimden aşırı memnunum."
"İndir hadi beni."
"Hayır." deyip kucağında benimle koltuğa oturdu. Bende anın tadını çıkarmaya karar verip kafamı kalbinin üstüne koydum. Kalp atışlarını dinlemek bana huzur veriyordu.
"Eve nasıl girdin?"
"Geçen anahtarını unutup kapıda kaldığın zaman iki tane yedek anahtar yaptırmıştım. Bir tanesini kendime aldım."
"İnsan bir söyler aşk olsun Emir."
"Sana aşığım zaten güzelim." Konuyu değiştirip
"Ne zaman döndün?"
"Bugün."
"İşlerini halledebildin mi?"
"Hallettim sevgilim ama şu an bunu konuşmak yerine senin kokunla sarhoş olmayı tercih ediyorum."
"Sen gidince hayatımdaki yerini çok daha iyi anladım."
"Neymiş hayatındaki yerim?"
"Hayatımın en önemli kişilerden birisin. Hani bir dizinin başrol karakterlerinden biri ölünce dizinin tadı tuzu kalmaz. Benim hayatımdaki yerin de aynı bu şekilde işte."
"Sen daha ben yaşarken beni öldürdün." Kafamı kaldırıp
"Emir ben öyle mi söyledim şimdi. Anlatmak istediğim şey sen gidince benim kendimi nasıl hissettiğimdi. O sadece bir örnekti." Emir'in kahkaha atmaya başlamasıyla benimle dalga geçtiğini anladım. Omzuna vurup
"Bir daha sana güzel bir şey söylemeyeceğim işte. Görürsün sen gününü." Ona kızdığım için kucağından kalkmaya çalıştım ama izin vermeyip bana sıkıca sarıldı.
"Özür dilerim sevgilim sadece şaka yaptım. Bu kadar kızacağını bilseydim yapmazdım." Bu sefer gülme sırası bendeydi.
"Nasıl yedin ama?"
"Sen var ya çok fenasın." deyip beni gıdıklamaya başladı. Uzun bir süre özlem giderdik. O gelince çok özlediğimi daha iyi anladım. Biraz daha öyle kalırsak uyuyakalacağımı fark edip göğsünden kafamı kaldırırdım.
"Seni özledim Emir ama şu an çok uykum var. Sen eve git. Yarın kahvaltıya gidelim olur mu?"
"Seninle kalıyorum Açelya."
"Ciddi misin sen?"
"Evet. Ama sen pek sevinmemiş gibisin."
"Saçmalama çok sevindim. Ama kıyafetin var mı?"
"Var merak etme. Hazırlıklı geldim."
"Tamam o zaman. Ben senin yatağını hazırlayım."
"Aslında benim daha iyi bir fikrim var."
"Neymiş o?"
"Beraber uyuyalım. İstemezsen anlarım."
"Bunu sormadığını varsayıyorum." Emir onu reddetmediğim için mutlu olmuştu. İkimiz de üstümüzü değiştirip yatağa girdik. Yatakta birbirimize döndük. Emir elini kaldırıp saçımı okşamaya başladı. Bende kollarının arasına girip sıkıca sarıldım. Başımı boynuyla yastık arasına koyup boynunu koklayarak öptüm. Emir derin bir nefes alıp saçımdan öptü.
"Hiçbir kokunun bana bu kadar huzur vereceğine inanmazdım. Ama kokun beni sarhoş ediyor. Kokunla sakinleşiyorum." Söylediği şeyler çok hoşuma gitmişti. Ona cevap vermek istedim ama ne söylersem söyleyeyim onun söylediklerinin yanında anlamsız kalacağını hissettim.
"İyi geceler sevgilim."
"İyi geceler bebeğim. Rüyanda beni gör."
"Zaten güzel bir rüyanın içindeyim."***
Burnuma gelen güzel kokularla gözümü açtım. Banyoya girip suyun bedenimden akmasına izin verdim. Odama gidip üstümü değiştirdim. Sonra bu kokunun nereden geldiğini düşündüm. Bir anda Emir'in evde olduğunu hatırladım. Resmen evimde kaldığını unutmuştum. Ama ona bunu söylemeye niyetim yoktu. Söylersem benimle dalga geçerdi. Gerçi dalga geçilmeyecek gibi de değildi. Hayır insan bir kokunun nereden geldiğini sorgular. Kendi kendime gülüp mutfağa geçtim. Emir tezgahta bir şeylerle uğraşıyordu. Arkadan beline sarılıp
"Günaydın bebeğim."
"Günaydın güzelim." deyip bana döndü. Yanağıma bir öpücük bıraktı. Sonra boynumu koklayıp öptü.
"Bu kokuya aşığım."
"O kokunun sahibine aşıksın canım."
"Öyleyim."
"Sabah sabah ne bu romantizm. Yeter hadi acıktım ben."
"Kahvaltı hazır güzelim. Sen otur ben çayları getireyim."
"Hiç hayır demem valla." Emir bu söylediğime gülüp
"Deme sevgilim ben yaparım." Sandalyeye oturup masaya göz attım. Masadaki nergis gözüme çarptı. Onu elime alıp kokladım.
"Benim en sevdiğim çiçeğin bu olduğunu nereden biliyorsun?"
"Bilmiyordum. Kadının anlattıkları ilgimi çekince bu çiçeği aldım." Emir çayları masaya koyup karşıma oturdu.
"Ne söyledi?"
"Bu çiçek sadece Şubat-Mart aylarında oluyormuş. Nergisin anlamı da güzellikmiş. Aynı zamanda bir aşk çiçeği olduğu bilinirmiş."
"Teşekkür ederim sevgilim. Her sene bu zamanlar geldiğinde gidip her hafta kendime nergis alırdım. Masada görünce çok mutlu oldum. Zamanının geldiğini fark etmemişim."
"Bu kadar mutlu olacağını düşünmemiştim."
"Başka bir çiçek olsaydı da mutlu olurdum. Ama nergisin yeri bende ayrıdır."
"Neden bu kadar seviyorsun?"
"Annemin hobisi çiçeklerdi. Sürekli onlarla ilgilenirdi. Evde çok fazla çiçek olurdu. Ama annemin en sevdiği çiçekler açelya ve nergisti. İsmimi nergis koymayı düşünmüş sonra Açelya isminin anlamını öğrenince ismimi bu çiçeğin adını koymuş."
"Balkonda olan çiçekler açelya mı?"
"Evet."
"Çok güzeller."
Masaya bakıp
"Benim evimde bu kadar malzeme olduğunu düşünmüyorum." Kaşlarını çatıp kızgınca
"Yoktu zaten. Sen ne yiyip içiyorsun Açelya? Evinde yiyecek adına hiçbir şey yok. Sabah markete gidip alışveriş yaptım. Gelirken de çiçekçiye uğradım zaten."
"Çok bir şey almadın değil mi?" Bana sinirli bir bakış atınca
"Tamam kızma ya bir şey demedim. Çalıştığım için çok yemek yapmıyorum. Genelde dışarıdan yiyorum. Kahvaltıda da canım çok bir şey istemediği için atıştırıyorum. Öğle yemeği yiyorum onun yerine."
"Çok sağlıksız besleniyorsun Açelya."
"Biliyorum ama ben yemek insanı değilim. Daha çok tatlı, abur cubur, hamur işleri."
"Bunları yiyorsan nasıl zayıfsın?"
"Spor yaptığım için böyleyim. Yoksa şu an kim bilir kaç kiloydum. Kilo almayacağımı bilsem bunları her gün yerim."
"Ne sporu yapıyorsun?"
"Kick boks." Bu söylediğime şaşırmıştı.
"Sanırım seni kızdırmamalıyım. Dayak yemek istemiyorum."
"İyi olur. Boksta iyiyimdir."
"Bir gün kapışalım mı?"
"Bana uyar Emir ama sonra ağlama bana."
"Ağlamam sevgilim merak etme. Tam tersi seninle gurur duyarım." Gücünü göstermek için kapışmak istediğini düşünmüştüm. Çünkü erkeklerin maalesef böyle saçma düşünceleri var. Ama öyle olmadığını öğrenmek içimi rahatlatmıştı.
"Hadi bakalım yemeye başla. Bakalım yaptıklarımı beğenecek misin?" Uzattığı ekmekten ısırıp çiğnemeye başladım. Ağzımdakini bitirince
"Emir seni çok seviyorum." Söylediğime gülüp
"Kahvaltı hazırladığım için mi?"
"Benim en sevdiğim öğün kahvaltıdır. Ama hazırlamaya çok üşendiğim için doğru dürüst kahvaltı yapamıyorum."
"İstediğin zaman hazırlarım güzelim."
"Nasıl bu kadar güzel yapmayı başardın?"
"Ben yemek yapmayı her zaman çok seviyordum. Küçükken hep annemle bir şeyler yapardık. Ayrı eve çıkınca da yemeklerimi kendim yapmaya başladım. Yapmayı sevdiğim kadar yemeyi de seviyorum. Sabah güzel bir kahvaltı yapmadan asla şirkete gitmem."
"Senin hakkında bir şey daha öğrendim." Konuşarak kahvaltımızı tamamladık. Masayı beraber toparladıktan sonra salona geçip oturduk.
"Sen şirkete gidecek misin bugün?"
"Hayır sevgilim."
"O zaman bütün günü benimle geçirir misin?"
"Bunu sormadığını farz ediyorum." Gülerek
"Film izleyelim mi?"
"İzleyelim bebeğim." Beraber bir filme karar verip onu açtık. Film bitince
"Yapmak istediğin bir şey var mı?" diye sordu.
"Aslında var."
"Ne yapmak istiyorsun?" Ona gülümseyerek bakıyordum. Bu halime gülüp
"Ne oldu?"
"Hazırlanıp çıkalım. Sana bir sürprizim var."
"Tamam sevgilim." Ben odama geçip hazırlandım. Emir'in yanına gittiğimde şaşırmıştı.
"Nasıl bu kadar çabuk hazırlandın?"
"Eğer özel bir yere gidecek olsaydık uzun sürerdi. Alt üstü kot ve kazak giydim."
"Beni hiç bekletmeyeceksin yani."
"Genelde erken hazırlanırım. Çünkü beklemeyi de bekletmeyi de sevmiyorum. Bu zamana kadar hiçbir yere geç kalmadım. Sadece hemen çıkmamız gerektiği zaman biraz bekleyebilirsin. Ama önceden söylersen hiç beklemezsin sevgilim." El ele tutuşup evden çıktık. Asansörde
"Benim arabamla gidelim Emir."
"Olur canım. Bugün patron sensin." Söylediğine güldüm. Asansörden inip arabanın yanına geldik. Arabayı çalıştırıp yola çıktık. Radyoda çalan şarkı ise bize eşlik ediyordu. Emir'in telefonu çalınca radyonun sesini kıstım.
"Meleğim nasılsın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEANS
RomanceKendini karanlığa hapseden bir adam. Hayatını insanlara yardım etmeye adayan bir psikiyatrist. Peki bu adam babasının zoruyla gittiği psikiyatriste aşık olursa ve aşkının karşılıksız olmadığını fark ederse? Kadın adamı hayata döndürse ve aşkları içi...