7. BÖLÜM

797 34 7
                                    

    Buraya geleli tam bir hafta oluyordu. Her akşam babamı arıyor ama yine açmıyordu. Alp dede ile aramızda tek bir kelime bile geçmiyordu. Dildar babaanne ile aram iyiydi. Komşular gelip gidiyordu. Günlük ev işlerini öğreniyor, ona yardım ediyordum. Sabahları onunla birlikte erken kalkmaya çalışıyordum.

Bu sabah Dildar babaanne bana börek açmayı öğretecekti. Elim yemek yapmaya yatkın değildi ama öğrenmeyi çok istiyordum. Azar azar beni mutfağa sokmaya başlıyordu. Bu çok güzeldi. Hoşuma gidiyordu.

Dildar babaanne koşar adımlarla dışarı çıktı, başını bağladı.

"Kızım evde un bitmiş. Bak hiç fark etmemişim. Gidip hemen alayım."

"Ben alırım."

"Sen nerede bilemezsin ki bakkalı kızım. Bir dahakine birlikte gideriz. Tam alışveriş yaparız. Hem öğrenirsin hem gezersin. Şimdi ben bir koşu alır gelirim." Diyerek evden çıktı ve gitti. Bahçede bir ben kaldım. Omuz silkip yerdeki ibriği aldım.

Çiçekleri sulamamı istemişti Dildar babaanne. Çok güzel pembe renkte güller vardı. Onları da suladığımda işim bitmiş oluyordu. Rengi ne güzeldi öyle. Dikenlerine dikkat ederek güle dokunmak istedim. İçeri Çağın dalmasaydı.

"Dildar teyze." Elime batan gülün dikeni ile refleks olarak hızla çektim. Canım yanmıştı ve elim kanıyordu. Sırık. Ne olacak? ha birde kaba. Hantal sırık.

Elime bakarken bir anda Hantal sırık yanımda belirdi, "Ne yaptın sen? Gittin gülün dikenine mi batırdın elini?"

"Senin yüzünden oldu. Bir anda içeri daldığın için korktum. Elim dikene battı." Hantal sırık.

"Sende ne ödlek çıktın. Görende baskın yaptım sanır."

"Yapmış kadar oldun." Diyerek göz devirdim.

Çağın başını iki yana salladı, "Kıymık batmış. İçine daha da girmeden çıkartmamız gerek. Cımbız var mı?" korku ile başımı ona kaldırdım.

"Canımı yakar mı?"

"Ben alıyorsam yanmaz." Ben çardağa otururken o da içeri girip cımbızla geri geldi. Yanıma oturdu ve elini bana uzattı. Elimi onun elinin üzerine koydum. Avucuma doğru parmaklarını kapattı. Cımbızla kıymığı alacakken ben gözlerimi kapatıp başımı başka yöne çevirdim.

"Bitti." Hiçbir şey hissetmemiştim bile.

"teşekkürler." Diyerek yerimden kalkıp kanayan parmağımı suyun altına tuttum. Üzerindeki kan akıp gittikten sonra kurulamak için çeşmenin altından çekip arkamı dönmüştüm ki Çağın ile çarpıştım. Benden uzun olduğu için hantal sırık, başımı biraz kaldırmak zorunda kaldım. Sırıtıyor alttan alttan.

"Al bu peçete ile kurula. Bu yara bandı ile de saralım."

Peçete ile parmağımı kuruladım. O da yara bandını çıkarttı ve parmağıma doladı.

"Sen niçin geldin?"

"Bizim hayvanlar için sizin bahçeden ot alacaktım. Alp dede yoktu. buradadır diye geldim."

"Alp dede sabahları kahveye gidiyor. Kahvaltıdan sonra dönüyor."

"Tamam. Ben sonra uğrarım o zaman." Diyerek kapıya yöneldi. sonra tekrar bana döndü.

"Sonra görüşürüz. Dikenlerle çok oynama."

"Görüşürüz. Bir yere girerken içeri dalma." Gülümseyerek başını iki yana salladı ve bahçeden çıktı. İmbiği alıp kenara koydum. O sırada içeri Dildar babaanne girdi.

YEKBUNUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin