Ertesi gün Emir gününü benimle geçirmek istediğini söyledi. Bugün hastalarım vardı ama Sinem'i arayıp hepsini pazar gününe almasını istedim. Biz Emir'le günün keyfini çıkarırken telefonum çaldı.
"Efendim Sinem?"
"Abla buraya gelsen iyi olacak." Yerimde doğrularak
"Bir şey mi oldu?" Emir dikkatlice bana bakıyordu.
"Yasin Bey muayenehanenin bütün camlarını indirmiş."
"Sen iyi misin? İçeride miydin?"
"Yok abla. Ben iyiyim merak etme. Telefonumu unuttuğumu fark edip geri dönmüştüm. Geldiğimde polisleri görünce olayı sordum. Öyle öğrendim bende."
"Tamam canım. Sen neredesin şimdi?"
"Karakoldayız. Yasin Bey'i gözaltına aldılar. Senin ifaden gerekiyor. Şikayetçi olursan mahkemeye çıkacak."
"Sen bana konum at. Ben gelmeden bir yere gitme. Seni eve bırakacağım."
"Tamam abla." Telefonu kapattıktan sonra Emir
"Güzelim ne oldu?"
"Yola çıkalım anlatacağım sevgilim. Ben hazırlanayım hemen çıkalım."Karakola geldiğimizde Sinem'i görmemle koşar adım ona gidip sarıldım.
"İyi misin?"
"Abla telefonda iyi olduğumu söylemiştim."
"Seni görmeden emin olamadım." Biz konuşurken bir polis memuru yanımıza gelip
"Açelya Hanım siz misiniz?"
"Evet benim."
"Sizin ifadenizi almam lazım. Benimle gelin."
"Sinem sen bizi dışarıda bekle. İşimiz çok uzun sürmez."
"Tamam abla. Ben dışarıdayım." Emir'le polis memurunu takip ettik. Bizi kendi masasına götürdü. Sandalyelere oturup polis memuruna döndüm. Emir'e "Sen ne ayaksın?" der gibi bakıyordu.
"Sevgilimin yanımda olmasını istiyorum. Bir sorun olur mu?"
"Olmaz. Kimliğinizi alabilir miyim?"
"Tabii ki." deyip kimlik kartımı ona verdim.
"Yasin ile aranızdaki ilişki ne?"
"Kendisi benim hastam. Obsesif kompulsif hastası. Yani bir nevi takıntı hastalığı. Kendisi sürekli plan yapar ve onun dışına asla çıkmaz. Bugün ki seansını iptal ettiğim için bana kızdı. Planı benim yüzümden bozuldu. O da öfkesine yenik düşüp böyle bir şey yaptı."
"Peki, beyefendiden şikayetçi misiniz?"
"Hayır, değilim."
"Emin misiniz? Eğer şikayetçi olursanız mahkemede zararınızın karşılanmasını isteyebilirsiniz."
"Teşekkür ederim ama şikayetçi olmayacağım."
"Peki."
"Hastam o an öfke nöbeti geçirdi ve ne yaptığının farkında değildi. Lütfen kriz anında olduğunu yazar mısınız?"
"Ne olarak bunu söyleyebiliyorsunuz?"
"Psikiyatrist olarak söylüyorum. Siciline lütfen bu bilgiyi ekleyin. Bunun onun hayatını etkilemesini istemiyorum. Ayrıca artık onu oradan çıkarın."
"İşlemler bitince serbest kalabilir."
"Hemen şimdi onu serbest bırakın."
"Bir polise emir verdiğinin farkında mısın?"
"Gayet farkındayım. Dediğimi yapar mısınız? Yoksa sizi mahkemeye mi vermeliyim?"
"Ne diye beni mahkemeye verebilirsin ki?" Alayla söylediği sözler beni daha fazla sinirlendirmekten başka bir şeye yaramadı.
"Yasin'in size hasta olduğunu söylememe rağmen onu çıkartmadığınız için dava açabilirim. İşinizden bile olabilirsiniz."
"Ne yani bu kadar basit bir şey için dava mı açacaksın?"
"Sizin için basit olabilir ama onun için değil. Böyle onu orada tutmaya devam edersiniz tekrar bir nöbet geçirebilir. Ayrıca bu onun psikolojisini kötü etkiliyor."
"Dediğini yapmayacağım." Benimle inatlaşacağını anladım. Emir araya girecekken arkadan amiri olduğunu düşündüğüm bir adam
"Yasin Bey'i serbest bırak."
"Tamam abi." Polis memuruna dönüp
"Teşekkür ederim." Zafer gülümsemesiyle Emir'e döndüm. Emir bana o kadar anlamlı bakıyordu ki.
"İşte benim kadınım." Ben tam cevap verecekken o polis araya girip
"Aşkınızı başka yerde yaşayın." Emir bu sefer araya girip ben cevap vermeden konuştu.
"Bir kadının güçlü olup size karşı gelmesi takdir edilecek ve saygı duyulacak bir şey. Kadınların bastırıldığı bir ülkede bu kadar güçlü kaldığı için onunla gurur duyuyorum. Bence siz de duymalısınız." Emir'in söyledikleri beni mutlu etmişti. Çünkü ben hiçbir zaman bir erkeğe güvenerek iş yapmadım. Kendi başımın çaresine baktım her zaman. Bir erkeğin korumasına ya da gücüne ihtiyacım olmadığını hep kendime hatırlattım. Ve kendime bir söz verdim. Senin üstünde baskı kurmaya çalışan, sana karışan bir adamla olursan onu ne kadar seversen sev ayrılacaksın. Ben bir erkeğe boyun eğmemeyi öğrendim. Görevlinin kolundan tutup buraya getirdiği Yasin'i görünce ayağa kalktım.
"Yasin." Beni görünce koşup bana sarıldı. Bu zamana kadar bana güvenmemişti. Onun sarılması beni şaşırtmıştı.
"Sakin ol. Bak her şey bitti. Sana bir şey olmayacak." Bir anda benden ayrılıp
"Planımın dışına çıktım."
"Biliyorum ama eve gidince planına kaldığın yerden devam edebilirsin. Aynı şekilde yarın da, sonraki gün de. Bugün planını gerçekleştiremediğin için hiçbir şey kaybetmedin. Hem biraz farklılık bünyeye iyi gelir."
"Hayır bu kötü oldu. Benim için iyi değil."
"Seni anlıyorum ama sen bugün çok büyük bir şey başardın Yasin. İlk defa planının dışına çıktın. Ve bak hayat devam ediyor. Dünya dönüyor, rüzgar esmeye, güneş batmaya devam ediyor. Hiçbir şey kaçırmadın. Seni evine bıraktıktan sonra planına saatine göre uymaya devam et. Anlaştık mı?"
"Anlaştık."
"Aferin sana." Polis memuru araya girip
"Şuraya imza attıktan sonra gidebilirsiniz." İkimiz de imza attıktan sonra dışarı çıktık.
"Sinem hadi gidiyoruz." O da geldikten sonra arabaya bindik ve yola çıktık. İlk önce Yasin'i eve bıraktık. Onu bıraktıktan sonra Sinem
"Abla sizin ne zamandır ilişkiniz var?" Emir'e dönüp
"Ne zamandır?" Gülerek
"Beni test etmek için mi soruyorsun?"
"Hayır ben bilmediğim için soruyorum."
"Gerçekten bilmiyor musun? Kadınlar böyle şeylere önem vermez mi?"
"Gerçekten bilmiyorum. Ayrıca ben tarihleri unuturum. Ama üç ay oldu sanırım."
"Üçüncü ayımıza girdik sevgilim."
"Ayın kaçında olduğunu da söyle de bari tam olsun."
"27 Ocak."
"Ciddi misin sen?"
"Evet."
"Abla siz ilişkideki rolleri değişmiş gibisiniz. Emir Bey senden daha ilgili."
"Bana Emir abi demen yeterli Sinem. Rahat ol."
"Tamam abi."
"Doğru 26 Ocak Mucize'nin doğduğu gün. Biz ertesi gün sevgili olmuştuk. Nasıl unuturum?" Emir bana şaşkınca bakınca kendimi açıklama gereği hissedip
"Benim tarihlerle aram pek iyi değildir. Sadece abimin ve Umut'un doğum gününü biliyorum. Onun haricinde bende yok. Ayrıca birinci yıl dönümümüz, bugün özel gün kutlayalım diye bir şey olmamalı bence. Sevdiğin kişi senin her gün yanındaysa zaten her gün senin için aynı değerdedir."
"Ablam ilişkilerinde farklı birisi oluyor. Sevgilisini asla bunaltmaz, böyle doğum günü hariç özel günleri önemsemez. Bana sürekli hediye alsın, sürekli benimle ilgilensin gibi şeyleri yoktur. Kendisi nadir bulunan kadınlardandır. Onu bırakacak olman sadece aptallık olur abi."
"Bence de. Onu bırakmak hayatta yapacağım en büyük aptallık ve hata olur." Elimi onun üzerine koyup gülümsedim. Sinem'in evine gelince durdum.
"Yarın görüşürüz canım."
"Tamam abla." Ona gülümseyip yola çıktım.
"Bugün için özür dilerim Emir. Beraber vakit geçirecektik ama işler istediğim gibi gitmedi."
"Sevgilim senin yapabileceğin bir şey yoktu ki. Sorun yok. Hem senin yanında olduğum için mutluyum. Seninle her şey güzel."
"Seni seviyorum sevgilim."
"Seni seviyorum bebeğim." Ona dönüp gülümsedim. Yanağımı uzatıp
"Öp." Yanağıma güzel bir öpücük bıraktı.
"Ben o güzel dudaklarını öpmek istiyorum güzelim ama araba kullanıyorsun diye yapamıyorum."
"İstediğin bu olsun sevgilim." deyip arabayı kenara çektim. Emniyet kemerimi çıkarıp ona döndüm. Emir zaman kaybetmeden dudaklarıma kapandı. Ayrıldığımızda
"Devam etmemiz gerek."
"Biliyorum."
"Ama ben seni bırakamıyorum Emir. Sen beni bırak."
"Bırakamam." Koltuğumdan atlayıp Emir'in kucağına oturdum. Ve kaldığımız yerden devam ettik.Yola tekrar çıktığımda ikimizin de dudaklarında bir tebessüm vardı.
"Sinem'le nasıl tanıştınız? Seni çok önemsiyor."
"Sinem yetiştirme yurdunda kalan bir kızdı. Benim İzmir'deki yetimhanelerin hepsiyle iletişimim var. Yaşı dolduğu zaman çıkmaları gerekiyor. Bende sürekli kontrol ediyorum. O günlerden birinde Sinem ile tanıştık. Yurtta kalıyordu. 18 yaşını doldurduğu için çıkması gerekiyordu. Bir süre benimle yaşadı. Ona abimin şirketinde bir iş ayarladım. Geçici bir ev tuttuk. Sonra ben kendi muayenehanemi açınca Sinem'i yanıma aldım. Hem burada işi daha rahat, hem de ona daha iyi bir maaş veriyorum. Abimin verdiği kart var. O harici hepsini iptal etti. Ne söylediysem dinlemedi. Kendi aldığım para da yetiyor zaten. Ev zaten benim üstüme, faturaları da abim ödüyor. Parayı kendime harcamaktansa paylaşmayı seviyorum. Hatta seni İlknur teyzeyle tanıştırmak istiyorum. O kadar tatlı bir kadın ki. Elektriği olmayan, buz gibi bir evde yaşıyordu. Dört çocuğu var. Hiçbiri de yardım etmiyor. Nasıl evlat bunlar anlamıyorum ya? Hayır bir insan kendi annesinin o halde yaşamasına nasıl göz yumabilir." Ben söylenmeye devam ederken Emir bana hayranlıkla bakıyordu.
"Yalan mı? Haklı değil miyim sevgilim?"
"Çok temiz bir kalbin var Açelya. Bu kadar karanlık bir dünyada masum kalmayı başarmışsın. Seninle gurur duymaktan ve sana her geçen gün daha fazla aşık olmaktan başka yapabileceğim hiçbir şey yok."
"Sen beni hep böyle sev. Bu bana yeter Emir. Bir gün ben sıkıldım deyip de ayrılanları da gördük." Işıklarda durup ona döndüm.
"Ben uzun zaman sonra ilk defa bir kadına güvendim. O kadın da sensin. Ve seninle evlenmek istiyorum." Ben ona şaşkınlıkla bakarken korna sesleriyle yeşil yandığını anlayıp aracı hareket ettirdim. Bu lafına sadece sessiz kalmayı seçtim. Ama kafamdaki sesler susmak bilmiyordu. Sessiz kalsam da içimde bir kaos vardı. Bunun sebebi neydi? Evlilikte beni bu kadar korkutan şey neydi? Evlilik konusu açılınca neden geriliyordum? Annemle babamın ilişkisi her çifti kıskandıracak cinstendi. Abimle Beste'nin, Açelya ile Ege'nin evlilikleri de çok güzel. Korktuğum şey tam olarak ne?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEANS
RomanceKendini karanlığa hapseden bir adam. Hayatını insanlara yardım etmeye adayan bir psikiyatrist. Peki bu adam babasının zoruyla gittiği psikiyatriste aşık olursa ve aşkının karşılıksız olmadığını fark ederse? Kadın adamı hayata döndürse ve aşkları içi...