37 BÖLÜM

1.3K 183 220
                                    

MERHABAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA

UZUN BİR ARADAN SONRA BEN GELDİM CANLARIM VE SİZLERİ ACAYİP ÖZLEDİM 🤗❤️

BU BÖLÜM İTHAFIM yildizligece13 E GELSİN 🥰🙏

CANIM KİTAPLARIMA VE BANA DESTEK OLDUĞUN İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM
İYİ Kİ VARSIN
❤️ ❤️ ❤️

ÇOK BEKLEMEDEN HADİ BÖLÜME GEÇELİM

"Sen boşluğa baktığında, boşluk da sana bakar."

Nietzche

LUCY

Backham'ın beni tıktığı hücre dikdörtgen şeklinde, dar ve havasız bir yerdi. Kalın taş duvarları rutubet yüzünden nemlenmiş, parmağım kalınlığındaki çatlakların arasından tavana doğru yosun öbekleri yükselmişti. Örümcek ağı kaplı havalandırma delikleri, içerideki küf kokusunu bastırmaya yetmiyordu. Tavan neredeyse sekiz metre yüksekliğindeydi. Hiç pencere yoktu. Karanlık ve soğuktu. Tek ışık kaynağı demir kapıdaki küçük sürgülü bir kapaktan, geliyordu. Yetersiz ışıkta görebildiğim kadarıyla hücremde kırık bir klozet ve paslanmış bir borudan gelen su dışında -akıp akmadığını kontrol etmiştim- yerde eski bir şilte ve onun üzerindeki yastık ve battaniyeden başka hiç bir şey yoktu. Onların da temiz olup olmadıklarında şüpheliydim. Bu yüzden ihtiyaç duymadıkça kullanmayı düşünmüyordum.

Zihnimi meşgul etmeye çalışsam da akıtan musluğun şıpırtısı yüzünden gergindim. Art arda iki saniyede bir düşen damlalar bir süre sonra sinir bozucu bir hal almaya başlıyordu çünkü. Eskiden Çin'de mahkumlara bu yöntemle işkence edildiğini duymuştum. Çok basit ama kesinlikle etkili bir yöntemdi. Acaba beni de böyle delirtmeyi mi düşünüyordu?

Bir süre sonra faydasının olmayacağını bildiğim halde yardım çığlıkları atmaya başlamıştım. Karşılık olarak sesim boşluktan sekip bana geri dönüyordu. 

Backham'ın gidişinin ardından saatler geçmişti. Beni buraya sürüklerken ona karşı koymayışımın nedeni yalnızca bana doğrulttuğu silah değil, bir faydası olmayacağını da bilmemdi. Çığlık atıp çırpınarak o pisliğin çaresizliğimden zevk almasını istemiyordum.

Kendimi sıktığım onca zamandan sonra ise artık titremelerime engel olamıyordum. Tüm bedenim sanki elektrik akımına kapılmışım gibi zangır zangır titriyordu. Kollarımla bedenime sarıldım ama nafileydi. Titremekten kemiklerimin öylesine sarsılıyordu ki resmen çatırdadıklarını duyabiliyordum. Dişlerimin kırılmasından korkarak çenemi kilitleyip, burnumdan derin nefesler alıp vermeye başladım. Bir panik atak krizinin eşiğinde olduğumdan emindim.

Buradan nasıl kurtulacağımı bulmam gerekiyordu. Bir cep telefonum bile yoktu. Olsaydı bile yerin bu kadar altındayken sinyal alabilir miydim, emin değildim. Üstelik yardım çağırmak için birilerine ulaşsam bile nerede olduğumu nasıl tarif edecektim? Bölgenin yabancısıydım. Burada olduğumu Paul'den ve bizi buraya getiren taksi şoföründen başka kimse bilmiyordu. Taksi şoförü beni tanımıyordu bile. Paul ise...

Tanrım, Paul. 

Onu düşünmek mideme ağır bir acının saplanmasına neden oldu. Parmaklarımı saçlarımın arasına gömüp dizlerimi karnıma çekerek çömeldiğim yerde dertop oldum. Zihnimdeki son hatırada, başının etrafında biriken bir kan gölüyle yerde kıpırtısız halde yatıyordu. Nefes alıp almadığını bile hatırlamıyordum. Tanrım, umarım alıyordur. 

CEHENNEMDEN DÖNÜŞ (Araf Serisi-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin