17.BÖLÜM

39 6 0
                                    

   Onun evine geldiğimizde beklemediğim bir şeyle karşılaştım. Bir bungalov evin bulunduğu bir araziydi. Etrafında ev yoktu. Koca bir bahçenin içinde bir tane ev vardı. O kadar güzeldi ki. Gece arabayı görünce havlamaya başladı. Arabayı park edip indim. Gece'yi sevmek için eğildim. Önce elimi uzatıp koklamasını bekledim. Bana yanaşınca da onu sevmeye başladım. Çok güzel bir köpekti. İsminin hakkını veriyordu. Ayağa kalkıp Emir'in kapısını açtım. İnmesine yardım ettim. Gece onu görünce havlamaya başladı. Onu özlemişti. İki patisini bacağına koyup sevmesini istedi. Emir biraz sevdi.
"İçeride sevmeye devam et. Kendini daha fazla yorma." Onu salona götürüp oturmasını sağladıktan sonra
"Ben çantayı alıp geleyim."
"Aldın zaten." deyip çantayı gösterdi.
"Kendiminkinden bahsediyorum."
"Anlamadım?"
"Seni yalnız bırakacağımı düşünüyorsan aptallık yapıyorsun." Onu orada bırakıp çantamı almaya gittim. Geri döndüğümde kapıyı kapatıp yanına gittim. Çantamı koydum.
"Sen ne ara çantanı aldın?"
"Böyle olacağını biliyordum. Ailenin öğrenmesini istemeyecektin. Onları üzmek istemiyorsun. Seni tanıyorum. Yalnız kalmak isteyeceğini de biliyordum. O yüzden senin kıyafetlerini toplarken kendime de bir şeyler getirdim."
"Teşekkür ederim."
"Önemli değil. Senin burada yatman lazım. Yastık ve çarşaflar yukarıda mı?"
"Evet." Kanepeyi onun için hazırlayıp yatmasına yardım ettim. Karşısındaki koltuğa oturunca Gece yanıma geldi.
"Güzelim. Gel buraya." dediğimde koltuğa çıktı. Kafasını bacağıma koyup yattı. Bende onu sevmeye başladım.
"Yerim ben seni. Sen nasıl bir güzelliksin böyle." Emir'e dönüp
"Dişi mi erkek mi?"
"Dişi." Ben Gece'yi severken Emir
"Gece benden başka kimsenin yanına gitmez. Ama seni çok sevdi. Hatta yanımdan geçen her kıza havlar. Sana ise kendini sevdiriyor. Senin herkesi kendine sevdirme gibi bir özelliğin olduğunu söylemiştim." Ona baktım. Aramızda garip bir sessizlik oluşunca
"Gece ile nasıl tanıştınız?"
"Gece bir sokak köpeğiydi. Onu bulduğumuzda yaralıydı. Veteriner, insanlardan ve hayvanlardan şiddet gördüğünü söyledi. İyileşince onu yanımıza aldık. İlk başlarda hepimizden korkuyordu. Ama sonra bizi sevip, alıştı. Çok oyuncudur. Eskiden bütün insanlardan ve hayvanlardan korkan Gece şimdi bütün herkese kafa tutuyor." Söylediğine gülümsedim.
"Dünya güzeli bir köpek."
"Kesinlikle."
"Bahçeye nasıl çıkıyor?"
"Onun için bir kapı yaptım. İstediği zaman girip çıkıyor."
"Çok şanslısın Gece." Onu biraz daha sevdikten sonra kalktım.
"Evde bir şeyler var mı?"
"Var. Neden sordun?"
"Sana öğlen için çorba yapacağım."
"İlk kez senin yaptığın bir şeyi yiyeceğim."
"Evet." Ayağa kalkıp mutfağa geçtim. Çorba yapmaya başladım. Emir
"Benim evimi ilk görüşün bu."
"Evet."
"Beğendin mi?"
"Bayıldım. Tam benim istediğim gibi bir ev."
"Nasıl bir ev istiyorsun?"
"Tek olduğumu düşünürsek bende aynı böyle bir şey isterdim. Ama eğer kalabalık bir ailem olsaydı farklı bir ev isterdim."
"Açelya sen geç kaldın." Ona dönüp
"Neye?"
"Seanslarına tabii ki."
"Bu haftaki bütün seanslarımı iptal ettim merak etme." Uzun bir sessizlikten sonra
"Açelya ben öz-" Sözünü kesip
"Bu konuyu konuşmak istemiyorum Emir. Ben sadece o güzel anılarımızın hatırına yapıyorum. O yüzden teşekkür etme." Ben çorbayı yapıp salona geçtiğimde Emir uyuyordu. Gece bana oyuncaklarını gösteriyordu. Anlaşılan birilerinin canı oyun oynamak istiyor. Oyuncakları alıp bahçeye çıktım. Gece gerçekten çok oyuncu bir köpekti. Hiç yorulmadan benimle dakikalarca oynadı. Sonra bir anda eve girdi. Ben de arkasından gidip onu takip ettim. Su içiyordu.
"Ne oldu yoruldunuz mu Gece Hanım?" Kendini yere atıp soluklanmaya başladı.
"Anlaşılan yorulmuşsun." Emir'i kontrol etmek için yanına gittim. Elimi kaldırıp önüne düşen saçı düzelteceğim an gözlerini açtı. Elimi çekip gözlerimi kaçırdım.
"Sana çorba yaptım. Biraz onu iç ondan sonra ilaçlarını vereceğim." Kaseye çorba koyup tepsiye bıraktım. Kaşık da koyduktan sonra yanına gittim. Yanına oturup tepsiyi kucağıma aldım. Kaşığa çorbayı alıp üfledim. Sonra Emir'in ağzına doğru götürdüm.
"Aç ağzını." Bunu yapmama şaşırmıştı.
"Hadi." Ağzını açtığında çorbayı içmesini sağladım.
"Nasıl olmuş? Beğendin mi?" Emir gülerek
"Senden kötü bir çorba bekliyordum." Söylediği şeye gözlerimi devirdim.
"Abartma istersen. Yemek yapabiliyorum. Sadece çoğu zaman üşeniyorum o kadar."
"Çok güzel olmuş. Ellerine sağlık."
"Afiyet olsun." deyip bir kaşık daha çorba verdim. Halinden hiç şikayetçi değildi. Tam tersi onunla bu kadar ilgilenmem hoşuna gidiyordu. Hastanede davrandığından daha farklı davranıyordu. Emir'in çorbayı bitirmesini sağladıktan sonra su ve ilaçlarını aldım.
"Bunları da iç." Sözümü ikiletmeden dediğimi yaptı.
"Benim alışverişe gitmem lazım. Senin sağlıklı beslenmen lazım. İhtiyaçları alıp geleceğim. Sen yerinden kalkma ben yokken."
"Tamam. Ben iyiyim merak etme."
"Gece'yi de yanımda götüreyim mi? Ona da farklılık olur."
"İçeri alırlar mı emin değilim."
"Ben aldırırım. Hadi Gece. Gel kızım gidelim." Tasmasını takıp onunla alışverişe gittim. Eve gelince aldıklarımı yerleştirip akşam yemeğini yaptım. Beraber yemek yedikten sonra film izledik. Akşam olunca diğer koltuğa kendim için yatak hazırladım. Emir de bunu görünce
"Sen yukarıda rahatça yat. Zaten sen yorulduğun için kendimi yeterince kötü hissediyorum. En azından rahat uyu."
"Ben burada zaten rahatım. Senin burada yalnız uyumana izin veremem. Ayrıca kendini kötü hissetmene gerek yok. Kendi isteğimle yapıyorum. Akşam ağrın olursa beni uyandır." Işığı kapatıp yattım.
"İyi geceler Açelya."
"İyi geceler."

    Sabah uyanıp güzel bir kahvaltı hazırladım. Kahvaltı yaparken
"Emir iyileşene kadar işe gidemezsin. Biliyorsun değil mi?"
"Haftaya çalışmaya başlarım."
"Tamamen iyileşene kadar işe gidemezsin. Evde yatıp dinlenmelisin."
"Ne kadar sürer iyileşmem?"
"Kişiden kişiye göre değişir ama ortalama dört ila altı hafta arasında değişiyor."
"Dalga mı geçiyorsun benimle?"
"Hayır, gayet ciddiyim."
"O zamana kadar yatmam ben. Beş gün yeter bana."
"Emir istiyorsan evden çalış ama işe gidemezsin. Çok fazla hareket etmen doğru değil. Biraz ağrıların geçince yapacağın hafif egzersizler var. Onun dışında yatman lazım."
"Aileme ne söyleyeceğim?"
"Babanla ben konuşurum. Senin için uzun süreli uzaklaşmanın iyi geleceğini söylerim. Uzaktan da işleri yürüteceğini ama bir süre buralardan uzaklaşmak istediğini söyleyebilirim."
"Sen ne olacaksın?"
"Nasıl yani?"
"Bu hafta benim için hastalarını erteledin. Ama uzun süre için erteleyemezsin."
"Sen evden çalışacaksın zaten. Sabah beraber kahvaltı yaparız. Öğle yemeğini kendin yersin. Akşam yine beraber yeriz."
"Ben tamamen iyileşene kadar yanımda mı kalacaksın?"
"Evet. Çünkü dediklerimi yapacağın konusunda sana güvenmiyorum. Ben yanında olmazsam sen işe gidersin. Sonra da hastanelik olursun." Söylediğim şeyi geç fark ettim. Emir ile göz göze geldik.
"Açelya seninle konuşmam gerekiyor." Anlamamış gibi yapmaya karar verdim.
"Ne konuda?"
"O günü konuşmamız gerekiyor."
"İstemiyorum Emir."
"Konuşmadan hiçbir şeyi çözemeyiz. Kabul hata yaptım. Ama kendimi affettirmek için ne yapmam gerekiyorsa yaparım. Sadece beni affetmeni istiyorum."
"Bizim ilişkimiz bitti. Benim ilişkide en önem verdiğim şeylerden biri güvendir. Ve sen bana güvenmiyorsun. Hiç de güvenmedin. Beni herhangi bir erkeğin yanında görünce bile sinirleniyorsun. Farkında değil misin?"
"Çünkü seni kıskanıyorum."
"Bu kıskanmak değil. Sen bana güvenmediğin ve tekrar aynı şeyi yaşamak istemediğin için bahane arıyorsun sadece. Kendimi senin yerine koyunca sana çok hak veriyorum. Ama kendi bakış açımdan düşününce sana olan kırgınlığım ağır basıyor. Şu an senin için yaptıklarım sadece seninle yaşadığımız güzel günler hatırına o kadar." Aynen canım kesin öyledir. Sen kendi yalanına inanmazken o nasıl inansın? Söylediklerini zamanla unutabilirdim ama ona bunu söylememe gerek yoktu. Eğer beni gerçekten kaybetmek istemiyorsa kendini affettirmenin bir yolunu bulur.
"Ben senin yerinde olsaydım beni asla affetmezdim. O yüzden sana kızamıyorum. En azından son günlerimizin güzel geçmesini sağlayalım." İşte bu beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Üzülsem de ona belli etmemeye karar verdim.
"Tamam." Telefonum çalınca açtım.
"Efendim abi?"
"Sen iyi misin?"
"İyiyim abi neden kötü olayım?"
"Bu hafta hastalarını ertelediğini söyledi Sinem. Bana söylemeyecekmiş ama dün sen onun aramalarına dönmemişsin. O da korkmuş."
"Bir şey yok abi. Sadece biraz kafa dinlemek istedim o kadar. Beni merak etmenize gerek yok."
"Sesin hiç öyle demiyor ama." Ben sessiz kalınca bir şeyler olduğunu anladı.
"Bugün şirkete gelir misin? Beraber yemek yiyelim."
"Olmaz abi. İşlerim var."
"Hadi ama abini kıracak mısın?" Emir'e baktığımda bana gülümsedi. Sanırım telefonumun sesini kısmalıyım.
"Tamam abi. Ben şirkete gelirim. Beraber geçeriz."
"Tamam güzelim." Güzelim demesiyle içim burkuldu. Emir de bazen güzelim derdi. Abim arada bana söylerdi ama bu sefer üzülmüştüm. Kendimi toparlamaya çalışarak
"Umut nasıl?"
"İyi merak etme. Şimdi toplantıya girmem lazım. Sakın beni son dakika ekme." Söylediği şey beni gülümsetmişti.
"Tamam." Telefonu kapatınca Emir'e dönüp
"Yalnız kalabileceğine emin misin?"
"Sadece yatıyorum Açelya. Beni merak etme."

SEANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin