9. BÖLÜM

731 35 22
                                    

Dildar babaanne ve Alp dede yatmak için kalkmışlardı. Ateşi benim söndürebileceğimi söyledim. Biraz daha oturmama izin verdiler.

Elimdeki sopayla toprağa bir şeyler çizdim.Topraktan bakışlarımı ateşe kaldırdım. Çıtırtı seslerine yoğunlaştı kulaklarım. Alev alev yanıyordu kuru dallar. Külleri hızla siyahlaşırken, dumanlar dans ederek parçalıyordu külleri. Birbiriyle dans eden bu ikili yavaşça göğe uçarken ayrılıyorlardı. Neden bu kadar ilgimi çekiyordu şu turuncu şeyler. En sevdiğim renklerden biri olması tek nedeni olamazdı. Turuncu. Turuncu bir ateş. Turuncu tüylerden oluşan bir Anka kuşu.

Anka kuşu mükemmel, eşsiz ve harikaydı. Kavuşulması zor, emek isteyen ama değerli. Ve onu görmek isteyen kuşlara, çıktığı yolculukta pek çok şey öğretiyordu. Bende o kuşlar arasındaydım. O kuşların çıktığı uzun yolculukta. Kendimi keşfettiğim, nefsimi bastırdığım, tatmin ettiğim kuşlardan biri. Peki sonuncularda mıyım? Kaç tepe geçebildim?

Anka kuşunun hikayesini her düşündüğümde yeni bir şey fark ederim. Anka kuşu kaf dağında yaşayan bir kuştu. Bütün kuşlardan çok ama çok farklıydı.

Efsaneye göre Simurg ya da bilinen adıyla Zümrüdü Anka kuşu, bilgi ağacının dallarında yaşar ve akıllara gelebilecek her şeyi bilir. Öyle ki, bütün kuşlar ona inanır, başları sıkıştıkça Simurg'un kendilerine yardım edeceğini, onları hep zor durumlardan kurtaracağını düşünürler. Zümrüdü Anka kuşu öleceğini hissettiği zaman kendisine ağacın kuru dallarından bir yuva yapar ve hiçbir zaman ne olduğu anlaşılmayan bir yapışkanla yuvayı sıvar, yuvanın içinde ölümü bekler. Ta ki güneş bütün görkemiyle ortaya çıkıp, kuru dalları yakıncaya kadar... Simurg oluşturduğu yuvada yanarak ölür ve küllerinden yeniden doğar.

Küllerinden doğmak... herkes küllerinden doğabilir miydi? bunu becerebilir miydi gerçekten?

Bu kısır döngü devam ederken bir gün kuşların başına bir talihsizlik gelir. Anka kuşunun yardımına ihtiyaç vardır ama kimse ondan uzun zamandır haber alamıyordur. Bu yüzden bütün dünyadaki kuşlar toplanır ve Anka kuşunu bulmaya gider. Bu yolculuk sırasında aşmaları gereken yedi tepe vardır.

Bu yolculuktaki o yedi tepe, vadiler o kadar zordur ki bazı kuşlar burada elenir. Kaf dağına çıkmak asla o kadar kolay değildir.

İlk irade vadisinden geçilir. Burası bir cennet gibidir. Burada sınır yoktur. Bütün istek ve dilekler gerçekleşir. Ve burada çoğu kuş nefsine yenilerek kendini kaybeder.

İkinci aşk vadisidir. Burada kuşların gözünü sis kaplar. Gördükleri biçimsiz odun, taş gibi şeyleri birer kuğu zannederler. Kapılır ve sürüklenir. Ardından çoğu kuş burada kaybolur.

Üçüncü cehalet vadisidir. Burada her şey güzel gelir gözlerine. Anka kuşunu bile unuturlar. Orada, burada her yerde gökyüzü... ilginç nesneler görürler ve hiçbir şeyi sorgulamazlar. Burada da düşünmeyi bıraktıkça, cahilleşirler cahil oldukça yükleri hafifler ve amaçsızca gülümsemeye başlarlar.

Dördüncü inançsızlık vadisidir. Kuşlar inancını yitirir. Anka kuşunu bulmak hiçbir anlam ifade etmeyeceğini düşünürler. Etrafında gördükleri olumsuz küçük bir şeyde bile telaş yapar ve aynısının onunda başına geleceğini düşünürler. Bu yolu tamamlayamayacağını düşünen kuşlar bu yoldan geri dönerler.

Beş yalnızlık vadisi. Bulundukları yerde sadece kendileri var zannederler. Herkes kendi başına yolunu bulmaya çalışırlar. Herkes kendi amacının tek olduğunu düşünür. Oysa milyonlarca kuş aynı amaç için uçuyordur.

Altıncı vadi, dedikodu vadisidir. Burada herkes yalan söylemler çıkarır. En arka sürüden en öne sürüye kadar duyulan her şey değiştirerek saçma haberler getirilir. Bu haberlere inananlar yoldan geri dönerler. Artık giden kuşların sayısı iyice azalmıştır.

YEKBUNUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin