Bir heykeltıraş, aynı zamandaysa kral olan yüce Jeon'un en büyük problemi asla ama asla mükemmel kadını bulamamaktı. Her yeri gezmiş ve her kadınla konuşmuştu. Ancak öyle bir şey vardı ki, hiçbir surette istediğini bulamamıştı. Hangisine baktıysa, gördüğü tek şey kusurları olmuştu.
Yoktu ve delirecekti.
Tapınakta Afroditin kusursuz heykeline bakarken en az onun kadar güzel bir kadın dilemişti defalarca. Dualar etmişti Tanrıçasına. Her gece gözünün önüne gelen Tanrıçasının heykeli yüzünden aklını kaçıracaktı. Neden? Neden onun kadar güzeli yoktu?
Ellerini birbirine birleştirmişken çaresizce dizlerinin üzerine çöktü.
"Ah Tanrıçam, yalvarırım duy sesimi. Ne olur bana senin kadar güzel bir kadın gönder. Şu zavallı yaratığının sesini duy. Senin için kocaman bir boğa kurban edeceğim. Lütfen."Aşk Tanrıçası o an belki de gökyüzünden gülümsedi aciz kuluna. Çünkü biliyordu ki dileği gerçek olacaktı ancak sanılanın aksine bir Tanrıça gücüyle değil, heykeltıraş kralın kendi elinin mahareti sayesinde.
•••
Pygmalion hikayesini duymuşsunuzdur belki, bir heykeltıraş kendisi için mükemmel kadını elleriyle yaratıp ona aşık oluyor. Hikaye bunun üzerine kurulu ancak ilerledikçe değişimler olacak, orijinal hikaye belli bir yerden sonra değişecek. Sınavlardan sonra buralardayım :) Görüşmek üzere ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pygmalion: Jimin
Fanfiction"Ne kadar da güzelsin." dedi heykeltıraş hayranlıkla. Ardından parmaklarını çekinerek yanağına hafifçe değdirdi. "Keşke-" Durdu ve gözünden akan bir damla yaş heykeli bir santimle teğet geçerken devam etti. "gerçek olsan, Galatea. Benim güzel aşkım."