Yorumlara bazen cevap veremiyorum, ya Wattpad hata veriyor (Bunu da niye veriyorsa hiç bilmiyorum) ya da vaktim olmuyor. Ama hepsini okuyorum ve bu bölümün tüm yorumlarına cevap vermeye çalışacağım. Siz lütfen yorumlarınızı ihmal etmeyin çünkü onlarsız yazamam...
Sizi seviyorum.
İyi okumalar...
-
İki adım geri atıp elini ağzına götürdü ve kısa bir ıslık çaldı. Bunu yaparken gözlerini de üzerimden ayırmamıştı. Güçlükle nefes almaya çalışarak dudağımın kenarındaki karıncalanmanın geçmesini bekledim. Aksine tüm vücuduma yayılıyor, en çok da kalbimde toplanıyordu.
Az önce onu gördüğüm yerdeki sık ağaçların arasından çıkan Paleon'u gördüm. Sahibinin onu çağırmasını duymuştu ve şimdi birbiri ardını takip eden adımlarının yönü olduğumuz yere doğruydu.
Geldiğinde Bruce'un hemen arkasında durdu ve yelelerini yağmur damlalarının esaretinden kurtarmak istercesine kafasını hafifçe sağa sola salladı. Ardından vücudunun geri kalanı kadar siyah olan gözlerini düşmanca bir tavırla üzerime sabitledi. Beni ahırdaki o günden beri sevmiyordu, biliyordum.
Bruce dönüp tek hamlede bindi geceden parça Paleon'a. Hiç yadırgamamıştı at onu, adeta birbirilerinin parçası gibiydiler. Sahibini sırtına alan sadık at iki adım atıp yanımda durduğunda Bruce uzanıp beni yaslandığım ağaç gövdesinden ayırdı ve atın sırtına çekti.
Yine neye uğradığımı şaşırmış gibi hissediyordum, idrak yetim böyle durumlarda olayları algılamada güçlük çekiyordu. Özellikle de Bruce etrafımdayken...
Yine de odaklanmaya çalıştım ve dengemi korumak için ellerimi atın boynuna sabitledim. Hala yağan yağmur, tutunmayı daha da zorlaştırıyordu. Bunun üzerine güçlü kollarından birini belime doladı ve beni kendine çekti.
Kendimi ölecekmişim gibi hissediyordum, yüzü hemen başımın üst kısmının hizasındaydı, nefesini saçlarımda hissederken titrek bir nefes verdim. Soğuk damlalar saç uçlarımdan süzülüyordu. Üşüyordum. Ardından az önceki nefesim gibi titredim, kalbim alev alev yansa da bedenim bu kez uyum sağlayamıyordu.
Paleon, sahibinin, dizginlerini çekmesiyle harekete geçince hızla ağaçların arasına daldık. Nereye gittiğimiz hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ama yine de sormayı reddettim. Kaleye yağmur dindikten sonra gideceğimizi söylemişti. Öyleyse şu an yağmurdan korunabileceğimiz geçici bir yere gidiyor olmalıydık
Soğuk yağmur damlaları düşünmemi büyük oranda engelliyordu. Titremelerim adeta tüm zihinsel fonksiyonlarımın önüne geçmişti. Arkamdaki sıcak göğüse sokulma isteğimi bastırarak etrafa göz gezdirdim. Ormanın içinde durmadan ilerliyorduk. Paleon hızlı ve yavaş arasında, hızlıya daha yakın bir tempoda koşturuyordu. Eminim ki Lord Bruce, alışkın olduğu o hızda ilerleseydi kesinlikle bu atın üzerinde duramazdım. Bu ince düşüncesi için ona minnettardım.
Dakikalar boyunca, üşüyerek ve bilincim, Bruce'un hemen arkamda olduğunu bana her hatırlattığında bir kalp çarpıntısı geçirerek sessizliğimle boğuştum. Hem bir an önce eve, Kennis'in yanına gitmek istiyordum; hem de tüm benliğimle aşık olduğum bu adamın yanından bir saniye bile olsun ayrılmamak... Sessizliğime bir de bu ikilemlerim eklenince yolun nasıl geçtiğini anlamadım. Paleon yavaşlayıp durduğu zaman titreyen ellerimi onun yelelerine zarar vermemeye çalışarak boynuna sabitleyedim ve kafamı doğrulttum. Ormancılara ait olduğunu düşündüğüm küçük, ahşap bir kulübenin önündeydik.
Bruce çevik bir şekilde attan indikten sonra uzandı ve beni de güçlü kolları ile atın sırtından çekti. Bir eli bu sırada yine belime sabitlenince onunla göz göze gelmemeye çalışarak ayaklarımı yere bastım. Dengem sağlanır sağlanmaz temasını üzerimden çekti ve kalp atışlarım bir miktar düzene girdi. Sıcaklığı üzerimden yok olduğunda zihnimin kontrolünü ele geçirebilmiştim ama o soğuk boşluğa savrulma hissinin gelip beni bulması sadece saniyeler almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtarıcı ve Mavi
Historical Fiction🔴 HİKAYEYE YENİ BÖLÜMLER EKLENMEYECEKTİR MAALESEF. ______________________ Clarine Moncreiffe, Eilinior Kalesi'nin tek leydisidir. Ama on sekiz yaşına geldiğinde babası tarafından kırk iki yaşında İskoç bir lorda verilir; evlenmek üzere... Başka hi...