49.Bölüm

270 25 2
                                    

Sarayda sabah telaşı vardı. Sultanların kahvaltı sofrası kuruluyordu. Gülsade, kahvaltısını valide sultan dairesinde yapıyordu. Valide sultan onu özel olarak çağırmıştı. Kahvaltıda Gülsade'ye artık halvete gidebileceğini söyledi. Gülsade'nin yüzü gölgelendi, başını eğdi. Valide sultan merakla sordu
"Neyin var Gülsade?"

Gülsade biraz tereddütle derdini anlattı.
"Sultanım nasıl derim bilmem ama hünkârımız artık benimle sadece evladı için görüşür oldu."

"Anladım Gülsade, sen orasını bana bırak. Yalnız sen sakın pes etme! Hümaşah vazgeçilmez değil ya..."

Selvihan sultan da kahvaltının başından kalkmış evlatlarını bahçeye çıkarmak için hazırlıyordu. Kendisi de başını örtüp dışlığını giyince iki şehzadesinin elinden tutup has bahçeye çıktılar. Tabii ki Sultan Selim'in de has bahçede olduğunu biliyordu. Ahmet ve Osman babalarını görünce sevinçle yanına gittiler. Selvihan da yanlarına gidip onları izlemeye başladı. Sultan Selim iki evladını yanına oturtmuş onlarla sohbet ediyordu. O an Selvihan'ın aklına dünkü düşünceleri gelmişti. Bir anlık sinirle öyle düşündüğünü zannediyordu fakat fikri hâlâ değişmemişti. Gülsade'den kurtulmayı kafaya koymuştu.

***

Ertesi sabah valide sultan kendince planlar yapmaya başlamıştı. Hümaşah'ın dairesinde kahvaltı sofrası kuruluyordu. Destur sesiyle Sultan Selim içeri girdi. Cariyeler işlerini bitirip daireden çıktılar. Selim, Hümaşah ve üç evladıyla kahvaltısını yaptı. Küçük Gülru huzursuzlanınca Selim onu Hümaşah'ın kucağından alıp sakinleştirmeye çalıştı. Hümaşah tebessümle baba kızı izliyordu. O an ne kadar mutlu olduğunu farketti. Fakat mutluluğunu bozmak isteyenler hep olacaktı. Bu yüzden tedbiri elden bırakmamak gerekti.

Hatice sultan Gülsade'yi bu akşam halvete göndermeye karar vermişti. Artık Gülsade'nin kendini Selim'e hatırlatma zamanı gelmişti. İlerleyen saatlerde Gülsade gizlice halvet için hazırlanıyordu. Fakat Halime sultanın casusu Melek kalfa olanı biteni anlamıştı. Soluğu Halime sultanın dairesinde aldı ve bildiklerini ona anlattı. Halime sultan, Hatice sultanın kendisiyle uğraşmaya başladığının farkındaydı. Hem Hatice sultanın odağını başka tarafa çevirmek için hem de Hümaşah'ın güvenini tekrar kazanabilmek için iyi bir fırsat yakalamıştı. Melek kalfaya mükâfatını verip gönderdi. Melek kalfa Halime sultanın emriyle Saime kalfayı buldu.
"Saime kalfa çamaşırhanede işimiz vardı unuttun mu?"

Saime kalfa önce anlamadı, Melek kalfa kaş göz yapınca anlayıp peşinden gitti.
"Ne oluyor Melek kalfa, ne diye buraya geldik?"

"Diyeceğim mühim şeyler var. Gülsade hatun bu gece halvete gidecek. Hümaşah Sultan bilmek ister diye düşündüm."

"İyi düşünmüşsün. Şimdi Hümaşah Sultanın dairesine gider söylerim."

Saime kalfa arkasını dönüp bir iki adım atmışken Melek kalfa arkasından seslendi,
"Saime kalfa! Halime Sultanın selamı var."

Saime biraz sonra Hümaşah'ın dairesindeydi. Hümaşah beş yaşındakı kızı Aybüke'yi yanına sedire oturtmuş bir şeyler anlatıyordu. Evlatlarının eğitimine çok önem verdiği için şimdiden bir şeyler öğretmeye başlamıştı. Saime gelince Aybüke'yi arka odaya gönderdi.
"Sultanım Melek kalfadan Gülsade'nin halvete gideceğini öğrendim. Gittim esas mı değil mi öğrenmeye çalıştım, maalesef kalfa doğruyu söylemiş. Ne yapalım?"

"Nurmisal buraya gel! Öğrendiğin iyi oldu Saime, bundan sonra gözünüz açık olsun."

"Ha bir de Halime Sultanın selamı varmış, öyle dedi."

Akşam saatlerinde yemekler yenmiş, sofralar kaldırılıyordu. Gülsade ise hazır sayılırdı. Fakat Hümaşah müdahale edeceği için boşuna hazırlanmıştı. Hümaşah da tabii ki güzelce hazırlanmış yemek sonrası has odanın yolunu tutmuştu. Elini çabuk tutup altın yoldan geçti ve has odaya ulaştı. Selim Hümaşah'ı görünce işlerinin başından kalkıp onu karşıladı. İki âşık beraber sedire geçip sohbet etmeye başladılar. Onlar meyveler ve şerbet eşliğinde koyu bir sohbete dalmışken Gülsade has odanın kapısına gelmişti. Fakat ağalar tarafından kapıdan çevrilince asık suratla valide sultan dairesine gitti. Selam verip Hümaşah'ı şikayet etmeye başladı.
"Hümaşah yine yaptı yapacağını. Benim sıram olmasına rağmen yine kapıda kaldım sultanım."

Valide sultanın yüzü düştü. Sinirlerine hakim olmaya çalışarak Gülsade'yi dairesine gönderdi. Gülsade dairesine gidip oğlu Orhan'ı kucağına aldı, biraz teselli buldu. Fakat valide sultan küplere binmişti. Dairede öfkeyle volta atıyordu. Yadigâr kalfa gelince ona çıkıştı.
"Niye elinizi çabuk tutmadınız Hümaşah yine yapmış yapacağını. Bu kadın artık fazla oluyor. Hanedana üç evlat verdi diye sesimi çıkarmayım diyorum ama yetti. Selim'in ondan bir şekilde soğuması lazım gelir."

Valide sultan Hümaşah'ı tam olarak yenemediğini idrak etmiş daha da sinirlenmişti. Halime'yle uğraşmayı bırakıp tekrar Hümaşah'a odaklanmaya karar vermişti.

***

1 hafta sonra;
Selvihan sultan günlerini Gülsade'den nasıl kurtulacağını düşünerek geçiriyordu. Üstelik kimseye de söylemeden tek başına düşünüyordu. Bir şekilde Gülsade'yi ortadan kaldırıp suçu da Hümaşah'ın üzerine atmalıydı. Gülsade ise dairesinde elişiyle uğraşıyordu. Bir yandan da aklında Hümaşah vardı. Selvihan'ı hesaba bile katmıyordu. Şehzade Orhan ağlamaya başlayınca elişini bırakıp yanına gitti. Şehzade gece boyunca da ağlamıştı. Gülsade oğlunu sakinleştirmeye çalışırken ateşi olduğunu farketti. Cariyesini derhal hekim çağırmaya gönderdi.

Sehzade Orhan'ın hastalığından dolayı Selim ve valide sultan da oradaydı. Minik şehzadenin ateşi bir türlü düşmüyordu. Nihayet akşam vakitlerinde ateşi biraz düştü ve rahatlayınca uyuyakaldı. Selim o gece evladı için Gülsade'nin dairesinde kaldı. Hümaşah, Selim'in Gülsade'ye artık yüz vermediğini bildiği için hatunu zararsız görüyordu. Tabi ki düşmanını hafife almıyordu fakat asıl tehlikeli olanın Gülsade'yi yöneten valide sultan olduğunu biliyordu. O yüzden içi rahattı. Selvihan'ın ise hiç hoşuna gitmemişti. Çünkü şehzadenin hastalığı dolayısıyla Gülsade'nin etrafı hep kalabalık olacaktı ve Selvihan planını uygulamayacaktı. Canı sıkılsa da biraz daha sabretmeliydi.

İlerleyen günlerde tam da Selvihan'ın tahmin ettiği gibi Gülsade hiç yalnız kalmıyordu. Bilhassa valide sultan gözde gelininin sürekli yanındaydı. Zira Gülsade hatun ve şehzadesi Orhan valide sultan için Hümaşah'tan kurtulma biletiydi. Bu yüzden de ikisini çok önemsiyordu. Selvihan ara ara tereddüt etse de kesin kararını vermişti. Gülsade'nin de Hümaşah gibi güçlenmesine izin vermeyecek ve ondan temelli kurtulacaktı.

İlerleyen günlerde Şehzade Orhan iyileşmeye başlamıştı. Selvihan da yeniden plan yapmaya başlamıştı. Bir gün yine dairesinde düşünceli bir şekilde otururken Sultan Selim geldi. Selim iki evladını da sevip sedire oturdu.
"Şehzade Orhan nasıl hünkârım? İnşallah daha iyidir."

"Hamdolsun daha iyi. Seninle Ahmet hakkında konuşacaktım. Artık büyüdüğüne göre eğitimine başlamalı. Ahmet'le alakadar olması için bir lala görevlendireceğim."

"Çok iyi düşünmüşsünüz hünkârım. Allah'ın izniyle Ahmet devlete hayırlı bir şehzade olacak."

Selvihan'ın keyfi yerindeydi. Şehzadesi iyileştiği için Gülsade'nin etrafındaki kalabalık yakında dağılırdı. Selvihan planından işbirlikçisi Nigar'a da bahsetmeye karar verdi.

Bölüm sonu!

Hümaşah SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin