Anılar...

21 11 2
                                    

Bu kadar kolay mıydı bir anda yok olmak?
Her şey gitse bile anılar kalırdı hani...
Peki anılar neredeydi şimdi?

     Sabah uyandığımda içimde kötü bir his vardı.Nedenini anlamadığım bir şekilde...Kalktım,elimi yüzümü yıkadım ama asla geçmedi.Sanki içimde bir orman yanıyordu.Ağlamak istiyor o yangını söndürmek istiyordum ama tek bir gözyaşım bile o yangını söndüremiyordu...Ağlayamıyordum.Ruhum acı çekerken bedenim donmuş gibi davranıyordu.

     Aşağı indiğimde annemle babam çoktan işe gitmişti.Cesur ise oturmuş etrafı izliyordu...
"Cesur neler oluyor?"dedim.
"Gözleri bana bakıyordu...Bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ama anlayamıyordum..."
Nefes alamıyordum... içeri gidip bir bardak su içtim.Ayakta duracak gücüm bile kalmamıştı...Biraz koltukta öylece oturup duvarı izledim.Ne yaptığımı ben bile anlamıyordum.Duygularım çekip alınmış gibiydi. "NELER OLUYOR!"dedim.Sesim evin içinde yankılandı.İçimin acısını geçirmek istedim ama olmadı...
     Kendimi sahil'e attım.Koşuyordum.Ciğerlerim patlarcasına koşuyordum...Rüzgar saçlarımın arasından geçiyordu.Bir ağacın altına oturdum.Nefes almaya çalıştım ama koştuğum için artık neredeyse hiç nefes alamıyordum.Bir süre oturdum...Nefesimin düzelmesini bekledim.Etrafa bakındım.Elinde balonu ile giden minik bir çocuk vardı.Annesinin elini tutmuştu ne kadar da mutluydu...

     Nefes alışverişim düzelmişti kalktım ve eve gittim.Eve geldiğimde annem işten erken çıkmıştı.Yüzünde bi hüzün vardı.
"Anne bir şey mi oldu?"
"Duru,sana bir şey söylemem lazım."
Yutkunamadım.Kalbim sıkışmaya başlamıştı.Gözlerim kızarıyordu...
"Önce şuraya otur."dedi annem.Elime de bir bardak su verdi.
"Mine-" dedi.
"Noldu Mine'ye?!"
Derin bir nefes aldı.Ve konuşmaya devam etti.
"Mine'nin annesi bugün eve geldiğinde Mine'yi evde baygın bulmuş.Hastaneye götürmüşler..."dedi. O da yutkunamıyordu.Gözüm daha da yanmaya başladı.İçimdeki orman daha da yanmaya başlamıştı...
"Mine iyi mi?"dedim korkarak.
"Duru-"
"Anne bir şey söyle iyi mi Mine?
"Mine iyi ama..."
"Ama!"
"Hiçbir şey hatırlamıyormuş."dedi...

     Elimdeki bardak yere düşmüştü.Nasıl yani?Mine hiçbir şey hatırlamıyor muydu? Beni bile mi?
"Anne nasıl hatırlamaz.Beni bile mi hatırlamıyor.Onca anıyı bile mi?"dedim.
"Maalesef duru..."dedi. İçime bir taş düşmüş gibiydi.Nefes almama engel olurken daha da ağırlaşıyor canımı yakıyordu.
"Ne zaman hatırlar?"dedim...Artık konuşacak gücüm bile kalmamıştı.
"İki ihtimal var.Ya her şeyi sonsuza kadar unutacak, ya da hatırlayacak."dedi.Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibiydi.
"Anne lütfen şaka yapıyorum de lütfen."diye yalvardım.Gözyaşlarım üstümü ıslatmıştı.
"Keşke şaka olsa duru..."dedi.Kendime engel olamadım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
    
     Onca anı,onca hatıra hepsi yok mu olmuştu...Olamaz,olmamalı...Onca şey bir hiç uğruna yaşanmış olamaz...
"Mine'nin yanına gidicem."dedim.
"Gitmen bir şeyi değiştirmeyecek.Daha da üzülmenden başka bir işe yaramaz..."dedi.
"Peki hatırlaması için ne yapmalıyız?"dedim.
"Yapacak herhangi bir şey yok...Zaman lazım."dedi.
"Öylece elim kolum bağlı duramam."dedim.
"Başka çaremiz yok duru."dedi. Nasıl olabilirdi ya?
"Mine'nin hiçbir şeyden haberi yok."dedi...Bu ondan olanları saklamamız gerektiği anlamına geliyordu...

     Evin arka bahçesine çıktım.Ağacın altına oturdum ve gökyüzüne baktım.Her zaman olduğu gibi masmavi bir gökyüzü vardı.Mine'ye Herkesten yakın olmak isterken nasıl onu hiç tanımamışım gibi davranacaktım...
Hazal defalarca aramış olmalı ki annem telefonumu almış yanıma getirdi. Kimseyle konuşmak istemiyordum.Hazal bir kere daha aradı.
"Efendim Hazal."
"Duru,Mine-"
"Haberim var.Keşke haberim olmasaydı ama var."
"Ne yapacağız?"
"Bilmiyorum Hazal...Yolumu,yönümü kaybettim...Bulamıyorum..."dedim.
"Yanına gelmemi ister misin?"dedi mi hayır desem de geleceğini biliyordum.
"İyi olur."dedim.

     Telefonu kapattıktan sonra kucağıma uzanan Cesur'u sevmeye başladım.Gözlerimden yaşlar düşüyor,Cesur'a damlıyordu.
Cesur'u gıdıkladım ve "gözyaşlarıyla yıkayayım mı seni?"dedim.

     Hazal gelmişti.Annem zaten hazal'ı tanıdığı için yanıma göndermişti.Hazal Cesur'un başını okşadı ve yanıma oturdu.Sımsıkı sarıldı.
"Üzülme geçecek."
"Ya geçmezse..."dedim.Bir şey söyleyemedi.Çimenlere baktı.Beni güldürmek için elini Cesur'a uzattı ve patisini tuttu.
"Merhaba,Ben Hazal.Senin adın nedir?"dedi.
"Cesur,Onun adı cesur."dedim.
"Tanıştığıma memnun oldum cesur."
Cesur da ona kuyruğunu salladı.Bu demek oluyordu ki cesur da Hazal'ı sevmişti.
"Mine'nin bir şeyler hatırlaması için bir şeyler yapamaz mıyız?"
"Ne yapacağız ki?"
"Onunla anılarımızın olduğu yerlere götürsek.Ya da ona bir şeyler hatırlatacak eşyalar versek."
"Tanımadığı biri ile bir yere gelir mi sence?! Ya da tanımadığı birinden bir şey alır mı?"dedim.
"Doğru,saçmaladım.Özür dilerim."dedi.
"Önemli değil, boş ver."dedim.
"Öylece bekleyeceğiz yani..."dedi.
"Mecburuz..."dedim.

     Uzun uzun gökyüzünü izledik.Aklımıza ona hatırlaması için yapabileceğimiz herhangi bir şey gelmedi...
Annem yememiz için bir şeyler getirdi ama ikimizin de iştahı yoktu. Zaman akıp gidiyordu...
"Toprak nerede?"dedim.Hazal bir anda endişelenmeye başladı.Davranışlarından belliydi yine bir şeyler olduğu...Zaten Toprak'ın ne sakladığını da öğrenememiştim.Hazal "Bilmem."dedi.
"Toprak ne saklıyor Hazal?"dedim.
Hazal cevap vermedi Hatta konuyu dağıtmaya çalıştı.
"Gökyüzü çok güzel."dedi. Belli ki o da asla söylemeyecekti...
"Evet,çok güzel."dedim.
"Artık Mine için hiçbir şey ifade etmiyorum."dedim.
"Öyle deme, elbet hatırlayacak."dedi.
"Hatırlamama ihtimali de var."dedim.
"Kötü düşünmeyi ne zaman bırakırsın,öyle olmayacak."dedi.
"Umarım senin dediğin gibi olur"dedim.Yıllardır tanıdığım Mine için hiçbir şey ifade etmiyordum.O kadar anı yok olmuştu? Sanki onca şey hiç yaşanmamış gibiydi. Bu kadar kolaymış demek bir anda hiç olmak...

     Hazal gitmişti.Saat ise epey geç olmuştu.Annem "duru lütfen bir parça yemek ye."dedi.
"Anne iştahım yok,lütfen zorlama."dedim.
Anne yüreği işte dayanamadı.Elinde bir tabak çorba ile geldi. "Şunu ye lütfen duru."dedi.
Mecbur zorlasa olsa yedim.Annem başımdan öptü. "Üzülme her şey yoluna girecek."dedi ve gitti...

     Yıldıztakımıma baktım. "Mine bana bir daha yıldız ışığım demeyecek mi şimdi?"dedim.Gözlerim yine yanmaya başladı... Yine duramadım ve hıçkıra hıçkıra ağladım...İçimdeki orman her dakika daha da yanıyordu.Çocukluk arkadaşım,Kız kardeşim,Mine'm gitmişti...Beni tanımıyordu bile...Hani ne olursa gitmeyecekti.Ne olursa olsun beni yalnız bırakmayacaktı...Yine kalmıştım bir başıma...Kitaplarım ile başbaşa kalmıştım... "Meğer ne çok yanarmış canı insanın,baktığı yerde göremeyince görmek istediğini..." Neredeydi benim o güneş gülüşlü Mine'm...O gitmiş yerine başka birisi gelmiş gibiydi...Ona kavuşamayacağımı biliyorum ama "insan üzülüyor...Geçmişe,geleceğe,yaşanmışa,yaşanmamışa ve en çok can yakanı hiç yaşanmayacak olanlara üzülüyor..." Zaman acımasızdı...Sevdiklerimizi,anılarımız ile alıp giderdi ve biz hiçbir şey yapamazdık...geriye sadece yapayalnız bir şekilde biz kalırdık...

Kaybolan anılarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin