Seni piyanist olarak düşünmek zor. Hiçbir enstrümana dokunmamıştır belki de ellerin. Fakat hayal ediyorum. Siyah beyaz tuşlara her dokunuşunda oluşturduğun melodiler kendimi kaybedişlerime karışıp gidiyor. Şefkati kuşanmış, ıssızlığıma değiyor parmak uçların. Beklediğim sensin.
Yine zihnim meşgul oluyor gözlerinle. Bu kez hep hissettiğim o derinliği bakışlarında göremiyorum, gözlerin kapalı, başın hafiften eğik. Neler geçip gidiyor göz kapaklarının ardından, merak ediyorum. Endişeler mi, yorgunluğunu bir nebze olsun dindirmeye çalıştığın düşler mi... Sürekli tekrarladığımız bir eylem; yüzleşmekten korktuğumuz duygularla savaşmak.
Şimdi etraf karanlık. Ama bir tünel karanlığı değil. Kafam karışık. Yerin altındakiler mi daha rahat yoksa üstündekiler mi? Çamların arasındaki derin sessizlikte midir kurtuluş, yoksa dudakların arasından çıkan sözcüklerde mi? Bilmiyorum. Anlamak zor. Matematik bilmeyen bir çocuğun birbirine girmiş onlarca denklemi çarpanlarına ayırma çabası gibi. Yakınlığın ve uzaklığın arasındaki mesafeleri ölçememem başka neye dayandırılabilir? Hoyratça esen bir yel, yanından geçtiğim kafeden yükselen piyano sesi, caddede acelesiz hareket eden adımlarım ve ince ince yağan yağmur. Bir şeyler eksik.
Belki hiç olmadın, baharları da kışları da kafamın içinde yaşadım. Birçok senaryo kurdum, bozdum, değiştirdim, yeniden yazdım. Zaman zaman kendimi bir deli sandım. O kadar inandım ki normal olmadığıma, davranışlarımın bazısı evrildi. Sonra 'normal' olgusunu sorguladım. Deli kavramını didikledim. Daha samimi geldi bana, delilik buysa şayet, memnundum. Gocunmadım.
Peki sen söyle, hayal kırıklıkları, acılar, yarım bırakılmış hayatlar ve hüzünlerle karşılaşacağını bile bile bir yola yeniden çıkmak delilik midir, sadece insanlık mı? ''İnsanlık,'' dediğini duyar gibiyim. ''Çünkü insanlık içine her şeyi sığdırır.''
01.10.21