Bakışıyorlardı. Değişmişlerdi sanki biraz. Ayrılıktan mıydı? Hayattan mıydı? Sadece 65 günde birbirlerine bu kadar yabancı gelmeleri normal miydi?
Hem öyleydi hem değildi efendim. Neden mi?
65 günde değişmedi onlar. Batuhan, onu bırakıp gittiğini düşünmeye başladığı gece, Kutay da yine bırakıldığını fark ettiği gece değişti. Sadece bir gecede. Gözyaşları değiştirdi onları.
Kutay kendine küfrediyordu. Hâlâ aynı renkleri görebildiği için. Ne olurdu sanki siyahlarla, grilerle, kahverengilerle çevrili hayatına geri dönseydi.
Ama efendim olamazdı, olmazdı. O zaman şu andaki mutluluğunu asla tarif etme yetisine sahip olamazdı. Pembenin, turuncunun, morun neler hissettirdiğini, nasıl göründüğünü bilemezdi.
Şu an hepsini hissediyordu ama o bunu istemiyordu. O sadece koyu pembesine muhtaçtı.
Batuhan sarılmak için bir hamle yaptığında geri çekildi.
"Ne sanıyorsun üstüne atlayacağımı falan mı?"
"Ben sadece..."
"Ben söyleyeyim, sen sadece aptalın tekisin! Bana layık olmaya çalışıyormuş beyefendi. Ben seni her türlü kabul ederdim zaten. Şuna bak yanında bile olamadım! Kim bilir ne kadar kötüydün? Bana değer veriyorsan, güveniyorsan ve layık olmak istiyorsan beni itekleme! Tamam mı? Uzaklaştırma kendini benden. Kendin iyileştin belki ama gözyaşlarım? Seni suçlamıyorum, belki o an o doğrudur senin için. İçinde neler döndüğünü bilemedim ki."
Devam edecekken Batuhan'ı gördü ve sözlerini sonlandırdı:
"Ağlama aptal!"
Sözünü bitirince Batuhan'a sarılmıştı.
"Yavrum... özür dilerim. Ben seni kötü hissettirmek istememiştim. Benim gibi değil de sorunsuz biriyle olursun belki bu süre zarfında diye düşünmüştüm. Tabii kalbim bunu kaldıramazdı orası ayrı. Özür dilerim."
"Affettim seni."
Nasıl affetmedim denirdi ki?
"Siktiğimin hayatında güzel giden tek şeydin. Olmazsan olmazdı. Sanki buydu tek şerit. Beklemekten her gün ölene dek seni."
"Penceremden bakıyorum sonra diyorum gir içeri." (Yeis Sensura - Gir İçeri, medyadaki)
"Ben söyleyecektim. Biliyor musun şarkıyı?"
"Tabii ki de. Bilmeseydim çok saçma olurdu. Daha önce böyle içeri davet edilmemiştim."
"Evet garip kaçardı."
Sohbet bitmişti. Kim başlatacaktı tekrar?
"İyi misin şimdi? Yani tamamlandı mı tedavin?"
Tabii ki susan da tekrar konuşan da Kutay'dı. Karşısındaki bir şey söyleyince cevap vermek zorunda hissediyordu kendini.
Kafasını salladı cevap olarak Batu.
Oturuyorlardı öyle. Ama Kutay buna rağmen çok mutluydu.
Batuhan yapacağı şeyi hatırlayınca ayağa kalktı. Aynı zamanda Kutay'ın da elinden çekiştirip Kutay'ın odasına geldiler.
"Giyin."
"Neden?"
"Gideceğiz."
"Nereye?"
"Bir yere işte. Hadiii."
"Çık o zaman."
"Ama-"
"Çık."
Deyip kapıyı işaret etti. Batuhan dudaklarını büzüp son kez saatine bakarak çıktı.
Üstünü giyinip geldi Kutay. Batuhan onu görünce kolundan tutup sürüklemek istese de bu anca filmlerde olur. Tabii ki Kutay önce telefonunu, anahtarlarını ve cüzdanını aldı.
"Ne güzel film sahnesi yapacaktım. Niye bozuyorsun?"
"Film sahnesiymiş bak sen şu işe."
Yürüyerek gidiyorlardı. Aslında Batuhan koşuyordu.
"Ya nasıl heyecanlanmıyorsun? Nereye gidiyoruz diye sorman lazım değil mi?"
"Yaaa yaa evet sen de 'sürpriz' ya da 'gidince görürsün' diyeceksin değil mi? Nasıl yaratıcısın ama!"
"Bari rol yap be adam."
Kutay önce buna güldü. Daha sonra suratına meraklı bir ifade yerleştirip "Nereye gidiyoruz Batuuuu?" diye sordu.
Batuhan sırıttı sonra "Doğum gününü kutlamaya gidiyoruz. Telafi etmem gereken şeylerden biri!" dedi.
"Ayı mısın sen? Madem söyleyecektin başta söylesene. Bir de sor diyorsun- Heey ne doğum günüsü? Geçeli çok oldu."
"Olsun. Benimle bir daha kutlamak istemez misin?"
Batuhan'dan başka kimse kutlamak istememişti zaten. Bu cümleyi içine gömdü. Hayatında ilk defa doğum günü kutlayacak değildi ama annesi dışında biriyle ilk defa kutlayacaktı. Babası bile bilmezdi doğum gününü.
"Tamam."
"Bin."
"Nereye?"
"Sırtıma. Hadi."
"Beni taşıyamazsın ki."
"Taşırım, sen bin."
"Düşmek istemiyorum sevgilim."
"Düşmeyeceksin zaten."
"Sen bilirsin."
Kutay kollarını Batuhan'ın arkasından boynuna sardı. Batuhan da bacaklarını tuttu. Kalkıp öyle bir şekilde yürüdüler.
Ama en fazla bir dakika. Batuhan ayağını bir yere takmıştı ve Kutay üstünde olucak şekilde düştü. Batuhan acıyla inlerken Kutay hemen kalktı.
"İyi misin sarışınım?"
"Sence?"
"Bak bana."
Biraz inceledikten sonra ciddi bir şey olmadığını görünce rahatladı. Ayağı burkulmuş olabilirdi.
"Hadi evimize dönelim."
"Ama-"
"Boş ver Batu. Bu halinle ne yapmayı planlıyorsun sanki. Yüreyebilir misin?"
"Sanırım."
Kalkmaya çalıştığı anda geri yere oturdu.
"Sanmıyorum."
Oflayarak Batuhan'ın bacaklarının altından bir elini geçirip diğerini de beline koyup kucağına aldı.
"Hafif miyim o kadar?"
"Sen güçsüzsün de taşıyamadın beni. Demiştim sana, belliydi bir şey olacağı. Çok hafifsin Batuhan bu arada."
Dudaklarını büzerek baktı Batuhan.
"Yapma."
"Neyiii?"
"Ayaklarını sallama Batuhan belime vurup duruyorsun!"
"Of, dudaklarını büzme demen gerekmiyor muydu!"
"Alıntılara gerek yok. Aklımın o kısmını evde çalıştırırım ben." deyip göz kırptı.
Batuhan'ın elleri soğuyup kulakları kızarınca sustu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buldum mu? (bxb)
General Fiction[Tamamlanmıştır (×2)] Sevgi ya da aşk yalan mıydı? Ya da durun bir dakika asıl soru: Var mıydı? Bilmiyordu. Ama aramaktan da hiç vazgeçmemişti. Bulmuş muydu? İyi okumalar,