23 | Meeting

1.7K 100 33
                                    

Olivia bulunduğu odayı inceledi. Ortada uzun bir masa vardı. Şu an masada kimse oturmuyordu. Odada tanıdığı Bellatrix, Barty, Rabastan, Lucius, Narcissa ve -Tanrıya şükür- Regulus vardı. Diğerleri ise yaşı başı olan kişilerdi. Hepsi siyah giyinmişti ve korkunç derecede iğrenç gözüküyorlardı.

"Ben diğerleriyle selamlaşayım Olivia, sen de okul arkadaşlarının yanına git." Olivia, Regulus'un yanına ilerledi. Kollarını oğlanın boynuna dolayıp kulağına yaklaştı. "Götüm tutuştu diyip kaçamıyorum değil mi?" Regulus güldü. "Ne yazık ki hayır." Onlar bir şeyler konuşurken Rabastan yanlarına geldi. "Aramıza katılmana çok sevindim Olivia." dedi Rabastan gülümseyerek. Olivia'yı kolları arasına aldı. Şu an kendinden tiksiniyordu Olivia. Tüm bu canavarlara gülümseyecek, selam verecekti. Bu düşündüğünden daha da zor olacaktı anlaşılan. Birkaç kişiyle daha selamlaştı ve Ben'in çağrısıyla masadaki yerini aldı.

"Aramızda yeni yüzler var." dedi Voldemort keyifle. Olivia gergince gülümsedi. "Sizin gibi kudretli birine itaat etmek büyük bir onur efendim." kelimeleri özenle seçmişti. Voldemort övüldüğü zaman ortaya çıkan ilginç egosunu göstermeye başladı.

"Sana özel bir görev vereceğim." Olivia oturuşunu dikleştirdi. Titreyen bacaklarını durdurmak için ellerini bacaklarının üstüne koydu. "Sirius Orion Black'i bana getireceksin. Blacklerin büyük oğlunu. Fotoğrafını getir Bellatrix." Bellatrix Voldemort'un dibinde bitti. Elindeki fotoğrafı efendisine uzattı. Voldemort başını salladı ve fotoğrafı Olivia'ya gönderdi. Olivia fotoğrafa baktı. Bu fotoğraf geçen yazdan, Sirius evden kaçmadan önce çekilmiş olmalıydı. Yoksa nereden bulacaklardı ki fotoğrafı? Sirius'un gülümseyen şapşal suratına baktı. Bacaklarının titremesinin azaldığını hissetti. Aptal herifin resmi bile onu sakinleştirmeye yetiyordu. "Kendisini tanıyorum efendim." Voldemort başını salladı. "Sizi beraber gören Slytherinler varmış." İşte bu hesaba katmadıkları bir şeydi. Olivia'nın düşünmeye süresi yoktu. "Kendi çıkarlarım için onu kullandım. Yoksa onun gibi kan hainiyle ne işim olur ki?" bu kelimeleri söylerken kusacak gibi hissetti. Aynı şeyi Regulus'un da hissettiğini biliyordu. Slytherinli öğrenciler birbirine bakıyordu. İlişkileri o kadar gerçekçiydi ki kimse böyle bir olaya ihtimal vermemişti. Masadan bir süre ses çıkmadı. Ben'e baktı. Ağabeyi ona hiç bakmıyordu. Aslında kimse birbirine bakmıyordu. Baktıkları tek şey biricik efendileriydi.

Biraz sonra Voldemort konuştu. "Eh tabiki. Bizim gibi asiller kan hainleriyle samimi olmamalılar. Akıllı bir kız olduğunu biliyorum Olivia. Senden istediğim şey Sirius Black'i bir kez daha kullanman." Olivia yavaşça başını salladı. "Efendim, merakımı mazur görün. Sirius Black'i ne yapacaksınız? Onun gibi biri bize ne kazandırabilir?" diye sordu. "Evet efendim. Aptal kuzenim hiçbir şeyi becerememekle beraber bize katılmayı reddeder." Voldemort 'sus' anlamında elini kaldırdı. Olivia'ya döndü. "Lazım olan tüm süre senin. Sirius Black ile yine yakınlaşman gerekecek. Bizim gizli ajanımız olacak. Onu bana getireceksin." Olivia ağzını açacak gibi oldu ancak Ben onu durdurdu. Korku ve sinirle titreyen kız başını sallamakla yetindi.

Toplantı sonucu saldırının ne zaman, nerede, nasıl yapılacağı belliydi. İlk saldırı Diagon Yolunda olacaktı. 16 Martta. En kalabalık olduğu saat olduğu için 15.00'da yapılacaktı. Olivia saldırıya katılmayacaktı. Ağabeyi onu tüm saldırılardan koruyordu.

Ben, kız kardeşini uğurlamadan son kez ona sarıldı. "Mektuplaşalım tamam mı? Bir şey olursa haberleşiriz." Olivia ailesinden sadece ağabeyinin gördüğü sıcak gülümsemesini gösterdi. Ardından cisimlenerek Hogwarts'a gitti.

Astronomi Kulesi'nin merdivenlerini çıkmaya başladı. Sirius'u özlüyordu. Onun şapşal suratını, aptal gülümsemesini, sapık şakalarını... her şeyini. Olivia bazen onu bu kadar çok sevmekten korkuyordu.

The Secret | Sirius BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin