2. Bölüm
"Düzgün oyna lan şu oyunu salak herif ! "
Jimin ne zaman Taehyung'la aynı takımda olsa kaybettikleri için, sonu belli bu savaştan bari az bir farkla kurtulabilmek için sürekli hakaretler savuruyordu.
Belki sevgi ve saygı çerçevesinde oynasa her şey düzelecekti...
"Haha gerizekalı bir de tüm hafta yemek paralarını ödemek için iddaya girelim diyordu." Dedi Yoongi, Jimin'den bahsederek.
Tabiki de ortaya böyle salak saçma iddalar atabilecek tek Bangtan üyesi benim kardeşimdi çünkü ondan başka kimsenin it gibi çalışıp her hafta cebine harçlık koyan bir ablası yoktu.
"Ben Taehyung'la takım olacağımızı bilseydim sence böyle bir şey söyler miydim?"
Oyundakilerin hepsi -Taehyung hariç- buna gülerken Hoseok ve ben üyelere kurabiye ve birkaç sandviç hazırliyorduk
Aslında benle yaşıt olan tek üye Jin olduğu için yardım teklifinin ilk andan gelmesini bekliyordum ama o, her seferinde oyun konsolunun başına ilk oturan üye oluyordu.
Ama hakkını yemeyelim lezzetli yemek yaptığı için de birkaç defa oyundan kafasını kaldırmış, bize kurabiye tarifi vermişti.
"Yardımın için teşekkür ederim Hoseok. Sen benim kesinlikle favorimsin."
"Biz sana teşekkür etmeliyiz noona. Bizi sürekli kalmaya davet ediyorsun."
Hoseok'un cevabına beceriksizce gülümsedim. " Ah lafı mı olur!"
En azından birileri, kendimi sık sık kiradaki evimden fazla gürültü nedeniyle
atılma riskiyle karşı karşıya bıraktığımın farkındaydı.Bu yağmurlu günde isteyeceğim en son şey evimden atılıp Bangtan yurduna taşınmaktı .
"Hoseok sen şunları üyelere dağıt..." Büyük tabağı ona verdim Kendim de tezgahın önünde duran ayrı tabaktaki sandviçi aldım.
Evdeki tek yumurtayı buna koymuştum. Sonuçta bu tabağın sahibinin daha fazla proteine ihtiyacı vardı.
"Ben de bunu Jungkok'a götüreyim. "
Hoseok dediklerimi yapıp üyelerin yanına giderken ben de ben de mutfağın yanındaki odaya doğru yöneldim. O oda bu evdeki en sessiz ve rahat odaydı. Benim odamdı.
Aslında Bangtan'a bu akşam katlanmamın nedeni kesinlikle fedakar bir abla olmam değildi. Hatta bir insan Jimin'le ne kadar az vakit geçirmek isterse ben o kadar istiyordum ama Bangtan'ın maknaesinin yarın liseyi bitirme sınavı vardı.
Zaten her gün saatlerce pratik yapan bu çocuğun akşamları da kalabalık Bangtan yurdunda ders çalışmasının imkanı yoktu.
Akşam yatmadan sadece ramen yiyen bir çocuğun da kafası ne kadar çalışabilirdi ki?
Geceleri oda arkadaşı Jimin'in, horlayıp onu uyutmamasından bahsetmiyorum bile.
İşte ben tüm bunlar için, bu akşam maknae'ye odamı vermiştim.
Eve geldiğinden beri odadan hiç çıkmayıp sadece ders çalışan makinenin kapısını "jungkook " diyerek açtığımda Jet hızıyla önündeki kağıtlardan birini kitabının arasına koyup bana doğru döndü. "E-efendim noona?"
Zaten genişliği toplam iki adım olan odamda saniyeler içinde Jungkook'un yanına ulaşmıştım.
"Sen ne saklıyorsun bakayım?"
Küçücük gözleri benle odanın etrafında dolaşıp duruyordu. O kadar tedirgin gözüküyordu ki gülmeyip ciddi bir noona gibi gözükebilmek için ciddi bir savaş vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The One Who Must Leave | JJK
FanfictionJungkook 3 sene sonra geri geldi ama eskiden olduğundan bambaşka biriydi. fluff, dark romantizm, lgbt ve yaş farkı içerir. 21 Ocak 2022 #Btssmut'ta #1 numara 24 Ocak 2022