//kitabı eski haliyle değil daha düzgün şekilde yazmaya karar verdim fiçuv tarihe uygun deil yazılanların %99'u Ğ ehe yaw nys olr öle şylr şş caktirma
''Uygun sıcaklıkta her şey yanar. Ağaçlar. Giysiler.
İnsanlar.
250 derecede vücut tutuşur. Deri kararır ve yarılır. Deri altı yağları tıpkı kızgın yağdaki iç yağı gibi sıvılaşmaya koyulur. Yağlarının yakıt görevi gördüğü vücut yanmaya başlar. İlk önce tutuşan kollarla bacaklar, daha hacimli olan gövdenin yanmasında çıra rolü oynar. Tendonların ve kas liflerinin kısalması, yanmakta olan kol ve bacakların sanki canlılarmış gibi korkunç bir şekilde hareket etmelerine neden olur. En sonda organlar gelir. Nemlilikleri sayesinde koza içindeymiş gibi korunan organlar, çoğu kez yumuşak dokunun yanıp kül olmasından sonra bile kalırlar.
Ama kemik farklıdır. Neredeyse en kızgın ateşlere bile inatla direnir. Ve içindeki karbon yanıp tükenerek onu bir süngertaşı kadar cansız bıraktğında bile şeklini korur. Ne var ki, artık eski halinin, dokunulsa unufak olacak hayaleti gibidir; hayatın son kalesi küle dönüşmüştür. Bu süreç bir-iki değişiklikle birlikte aynı acımasız şablonu izler.''Evin sükuneti Nazi'nin ayak sesleri ile bozuluyor. Isı ile kurumuş kapı itilerek açılırken, menteşeleri verilen rahatsızlığa itiraz ediyor. Kapının açılması ile odaya giren gün ışığı, eşiği bir gölgenin kaplamasıyla kesiliyor. Nazi içerinin karanlığında etrafı görebilmek için başını eğiyor. Yanındaki küçük köpek tereddütlü; duyuları daha şimdiden onu içerideki şey konusunda harekete geçirmiş. Şimdi Nazi de duraksıyor, eşikten içeri adım atmaya gönülsüz gibi. Köpek içeri girmeye kalkışınca Nazi onu geri çağırıyor.
''Gel buraya.''
Köpek itaatkarca geri geliyor, katarakttan matlaşmış gözleriyle Nazi'ye tedirgin bir bakış atıyor. Kulübedeki kokuyu almasının yanı sıra, Nazi'nin gerginliğini de hissedebiliyor.
''Bekle.''
Köpek huzursuzlanarak seyrederken, Nazi evin içine doğru ilerliyor. İlerledikçe, etrafını saran rutubet kokusuna bir başka koku daha ekleniyor. Nazi yavaş yavaş, neredeyse isteksizce, arka duvardaki alçak kapıya yöneliyor. Kapı kapalı. Kapının kanadını itmek için elini uzatıyor ama yine duraksıyor. Arkasında, köpek hafifçe inliyor. Nazi onu işitmiyor. Sanki göreceği şeyden korkuyormuş gibi, kapının kanadını usulca itiyor.
Fakat ilk önce hiçbir şey görmüyor. Oda loş, içeriye sadece küçük bir pencereden ışık giriyor; pencerenin camı çatlak ve ısı ile kararmış halde. Çatlaklardan giren zayıf ışıkta, oda sırlarını birkaç saniye daha saklıyor. Nazi'nin gözleri loşluğa alışınca, ayrıntılar ortaya çıkmaya başlıyor.
Ve odada yatan şeyleri görüyor.
İlk birkaç saniye hiçbir şey anlamıyor, ta ki evin sahibinin kim olduğunu hatırlayana kadar. Sanki midesine yumruk yemiş gibi nefesi kesilerek, gayriihtiyarı bir adım geriliyor.
''Ah, yüce tanrım... Führerim... Eva...''
Yumuşak bir sesle söylenmiş olsalar da, sözcükler evin sessiz sınırları içinde anormal derecede yüksek çıkıyor. Benzi atan Nazi, her şeyin bittiğini anlıyor. Führer ve karısına arkasını dönmek istemiyormuş gibi, kapıya geri geri gidiyor. Ancak yamuk kapı gıcırdayarak kapanıp odanın içi görünmez olunca arkasını dönüyor.
Sarsak adımlarla kulübeden çıktığında yaşlı köpek onu karşılıyor ama Nazi köpeği görmezden geliyor. Başına neler geleceğini düşünürken uzaktan gür bir sesin adını söylediğini duyuyor. Ses tek kelime olsa da Nazi'nin tüylerini diken diken etmeye yetiyor. Korkarak sesin geldiği yöne bakıyor. Ne kadar uzakta olsa da seslenen kişinin kızıllığını görüyor. Sarı gözlerinin beynini delip geçtiğini hissediyor. Sovyet...
Nazi, Sovyet'in koca adımlar ile ona yaklaştığını gördüğünde var gücü ile kaçmaya başlıyor. Gittiği yönü umursamıyor, sadece sığınabileceği bir yer arıyor. Nazi koşarken, askerler binaları patlatmaya başlıyor. Yıkılmak üzere olan çikolata fabrikasının içine giriyor ve saklanıyor. Ölümün eşiğindeyken kakaonun kıvamlı ve rahatlatıcı kokusunu ciğerlerine dolduruyor. Kakao ve enkaz tozunun tadını beyninde hissediyor. Kendisini çikolata tanrısının yumuşak kollarına bırakmak istiyor, ancak kendisini Sovyet'in kollarında bulmaktan korkuyor. Kakao dolu derin bir nefes çekiyor ve sakinleşmeye çalışıyor. Ölümün kötü bir şey olmadığını, üstünden yüklerini atıp rahatlayacağını düşünüyor. Düşüncelerinin gerçek olmadığını biliyor ancak yine de umutlanıyor. Umutları ile dolduruyor kalbini ve kendisini fabrikanın soğuk duvarlarına bırakıyor. Kapatıyor gözlerini, uykuya dalıyor yavaş yavaş.
Nazi birkaç saat sonra uyanıyor, hava zifiri karanlık. Fabrikanın içine zerre miktar ışık girmiyor. Nazi bunca zaman nası ölmedim diye düşünürken arkadan ayak sesleri geliyor. O an ölümü iliklerine kadar hissediyor, kan vücudundan çekiliyor ve titriyor. Hareket etmek, kaçmak istiyor. Öyle çok istiyor ki kaçmayı, her şeyi geride bırakıp kendini soğuk sulara atmayı, balıklar ile özgürce yüzmeyi... Ancak vücudu ona oyun oynuyor sanki. Tüm vücudu felç olmuş gibi kasılıyor, kalıyor yerinde. Ağzını açıyor ancak ne atmak için kendini zorladığı çığlık duyuluyor ne de rüzgarın bile çıkarmadığı en ufak uğultu. Sadece kendi nefesini duyuyor. Ayak sesleri gittikçe yakınlaşıyor, yakınlaşıyor, yakınlaşıyor... Nazi ayak seslerini kulağının dibinde hissetmeye başlayınca birden ses kesiliyor. Fabrikanın yalnız duvarları içinde tetiğin ardından gelen sağır edici ses duyuluyor.
Bam...
Nazi'nin üstüne alıkonulamaz bir rahatlık çöküyor. Son kez kakaonun kokusu ciğerlerine doluyor, ama uzun sürmüyor. Tüm vücudu gevşiyor. Kakao, Nazi'yi hızlıca terk ediyor. Artık fabrikada yalnızca Sovyet'in damarlarındaki kanın sesi duyuluyor.../
æ.Yeni hal bok gibi di mi sj sj biliorm sölenmesine gerek yok wae-
bence yeni hali daha güzel ayrıntılarından, ama yoruyor be...
bilmiom vala bi ara yazarım devamını ĞNYS BAİ BİÇS
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Boş Pompala Coş | SovietReich
Sonstiges''Bir arkadaşım'' yüzünden kitabı yanlışlıkla sildim ve şimdi hatırladığım kadar ile baştan yazıyorum :') L'amour est enfant de Bohême Il n'a jamais, jamais connu de loi Si tu ne m'aimes pas, je t'aime Si je t'aime, prends garde à toi!