Bu hikayem bana ilham veren tüm yazarlar için...
~Sen, şuan bu satırları okuyan insan, hayatın hep sevgiyle geçsin...~
02/11/2003
03:27
Bir doğumhane, bir anne, iki bebek.
Hastaneyi yıkan bir ağlayış,
Hayır iki ağlayış;
Bunların birisi annenin feryatı,
Diğeri yalnızlığın......
GÜNÜMÜZ
İlk çocuk hep kısmetiyle gelir derler, fakat diğer insanlara göre farklı olan çocuklar istisna...
Hep uğursuzluğuyla hatırlanmak istemez ya hiç kimse. Bende istediğim için değil, zorunda olduğum için mahkum kalmıştım buna.
Her doğum gününde daha da parçalanırsın uğursuzlukla hatırlanırsan. Her üflediğin mumun ateşi tenini yakar. Kendini durmadan suçlarsın yada suçlamasan bile suçlanırsın. Özellikle ölümüne -sözde- sebep olduğun kişi çift yumurta ikizinse... Ardı arkası kesilmeyen felaketler gelir üstüne ve artık adın tamamen uğursuza çıkar. Kim ister peki bunu? Ben istemezdim, sen ister misin bilemem tabi.
Ben Umar, Umar Aydın.*medya*, Umar çare demekmiş. Bana çare olmadı, ama ben herkese çare olmaya çalıştım. Hayatımı insanlara adadım ve bunu kendim adına yapmadım.
O'nun adına yaptım.
O'na hep 'O' deriz. -gerçi bahsi kırk yılda bir geçer ama- O kim derseniz, O bundan yaklaşık 17 yıl 2 ay önce benim yüzümden hayata güle güle demek zorunda kalan kişi.
Basitçe ölen ikizim.
Hep düşündüm, acaba O yaşasa hayatım nasıl olurdu? Kim bilir, belki de o yaşasa ben kendimi yaşatmazdım. Tamam demedim bir şey.
O yok ama onun izleri, O yokken daha fazla artıyor. Her 2 Kasımda... Ortak doğum günümüz olması gereken bu tarihe yine ortak olduk ama ben doğarak o doğamadan giderek. Sahi sadece bu da değil.
Doğduğum gün içinde 2 kişi de hayata gözlerini kapadı. Hiç açmamak üzere. Birincisi O, ikincisi babam.
Tabi ki yine Umar suçlu. O benim yüzümden yaşamadı ve babamda bu haberle beraber hastanenin çatı katından atladı. Ne kadar saçma gelsede bunu yaptı, evet.
Şimdi böyle anlatınca kendimden nefret ediyormuşum gibi gelsede hayır ben kendimi seviyorum. Çünkü O'ndan sonra benim başka bir parçam daha var. Tabi onunda kim olduğunu bilmiyorum ama en azından varlığı kendimden nefret etmememi sağlıyor. O da ölen ikizimden dolayı psikolojik sorunlar yaşayan annemin Amerika'dan Türkiye'ye taşınmış bir aileye evlatlık verdiği kız kardeşim. (Teyzemin anlattığı kadarıyla) İsmini bile koymamış, 1 sene boyunca bizimleymiş ama nüfus kaydını bile yaptırmamış. Aramızda 2 yaş var. Evet kendim hesapladım.
1. yaş gününde varlıklı ve çocukları olmadığı için evlat edinmek isteyen aileyle İstanbul'a gitmiş. Bunları öğrendiğimde henüz 7 yaşındaydım ve ismini 13 yaşımdayken Kayra koydum. Yaşadığı ailesi hangi ismi verdi bilemem ama o benim için hep Kayra olacak ve bir gün onu bulabilirsem eğer ona Kayra diyeceğim.
Kayra Aydın
Kayra ismini en sevdiğim kitapta öğrendim ve kitabın sadece iki yerinde görünen bir karakterdi. Yinede karaktere çok bağlanmıştım ve kitapta bir daha görünmemesinden dolayı kitabı yırtmıştım. Evet en sevdiğim kitabın sonununda Kayra karakteri olmadığı için kitabı yırttım. Sonra aklım başıma geldi ve kitabı kendimce bantla düzelttim. Eh olduğu kadar. Kitap hala kitaplığımda durur.
Ben Umar Aydın ve kendi kendini büyüten o çocuklardan oldum hep ben. Kitabımı kendim onardım, odamı kendim toplardım, bir eşyam kaybolduğunda kendim bulurdum, ihtiyaç alışverişimi kendim yapardım, 8 yaşına geldiğimde evin altındaki bakkalda çıraklık yaptım ve kazandığım ilk parayla kendime o en sevdiğim kitabı almıştım. Okuma yazmayı bile kimsenin çalıştırmasına ihtiyaç duymadan, okulda dersi dinleyerek söktüm. Başarılarımdan dolayı kendimi tebrik eden tek kişi de bendim. Tabi ne kadar başarılı olduğum kişiden kişiye değişir.
Asla bencil olmadım, sokaktaki kedileri bile kendimden çok önemserim. 6 yaşımda bayramda verilen harçlıklarla sokak kedilerine yemek aldığımı hatırlarım hatta. İlk harçlığımla kedileri mutlu etmiştim. Hep olduğu gibi kendimi arka plana atarak.
Şimdi o her şeyi değiştirecek okula başlıyorum, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...
————————
"Gece biter, gün doğar..."