Elimdeki beyaz şaraptan bir yudum daha aldım sıkkın bir nefes verdikten hemen sonra. Geniş salonda 17. Prens için yapılan merasimin hemen bitmesi dileklerimi Tanrı'ya sunup, büyük bir yudumla ardı sıra kapadım gözlerimi.
Göz önünde olmalı ve asil durmalıydım, bir prense yakışır şekilde.
Hafif çakırkeyif, fakat kendimden emin değerli konuklarımın yanına gittim. Beni görünce dikleşmiş, yaptıkları dedikoduyu sonlandırmışlardı. Fakat ben bu üç soylu hanımın kim hakkında konuşup cilveleşerek birbirlerine güldüklerini merak etmiştim.
"Ne konuşuyordunuz, Matmazel Bons?"
Soldaki sarışın ve kısa olan sorduğum soru ile önce tedirgince göz bebeklerini yüzümde titreştirmiş, ardından biraz gevşemek için elindeki şaraptan biraz içmişti. "Ah, biliyorsunuz efendim, Babanız V. Louis, savaş hazırlıkları için güçlü bir ordu topluyor."
Sözlerine övgü ile devam edeceğini anlamış, elimle yaptığım hareket ile asıl bahse girmesini istediğimi göstermiştim.
Boğazını bir kez temizleyip, eli ile çapraz masayı işaret etti. "Kore'den gelen askerlerin düzeni için gönderilen General, taç merasiminiz için bu gece burada, ayrıca..."
Kafamı gösterdiği yere çevirdim yavaş yavaş. Daha sonra yanımdaki leydinin söyledikleri önemini yitirmiş, dikkatimi düz siyah saçları ile kamufle edilmiş bir çift siyah göz ele geçirmişti.
Koyu yeşil üniformasının üstündeki oldukça önemli olduğunu düşündüğüm, rütbe belirleyici armalar fit vücudunu gizleyememiş, aksine ince belini gözler önünde sermişti. Etrafta iri gözlerini dolaştırıp şarabı cesur, büyük yudumlarla içiyor, onu izlerken boğazımın kurumasına sebep oluyordu.
Çok geçmeden, hissetmiş gibi bana döndü. Vücudumu saran merak, şimdi saçma gelen, ileride anlam kazanacak bir hüznü de beraberinde getirmişti. Fakat gözlerimiz kesiştiğinden, ikisini de ardıma atıp sesli bir nefes verdim.
Gözlerini ayırmıyordu, ben de öyle.
"İsmi nedir, matmazel?"
Hâlâ konuşmaya devam eden leydi, sözünü kestiğim için afalladı bir süre. Ardından önce ona dönüp generali süzmüş, titrek bir nefesle sarf etmişti ismini.
"Ona, General Jeon diyorlar, lordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kelebekler | taekook
FanfictionEsmer tenini rüzgar okşarken eğildi üzerime, dudağımın altında, belirli bir noktayı okşadı uzun parmaklarıyla. "Son nefesim, ilk filizim, penceremden pencerene uzanan loş ışık, güvenli sığınağım," Eğildi ve öptü okşadığı yeri. "burasıdır Jeon."