Gözlerim; geceleri uykuya muhtaç bırakan ellerimin üzerine düştü. Yine kendimi parça parça suçlamaya başlıyorum. İtiraf etmeliyim ki kendimi büsbütün suçlayacak kadar henüz büyümedim. Hep birilerini mazeret olarak gösteriyor, yaptıklarımı kabullenemiyorum.
Belki de kabullenmek istemiyorum.
Üzerinde düşünemediğim konuların, sonuçlarını yaşıyorum. Ve sonra diyorum, sonra... Ellerimi tutup yürümeyi öğreten hayatın, bir anda beni yalnız başıma bırakışına seyirci kalıyorum. O günden sonra ise ne birine güvenebiliyorum ne de birinden yardım isteyebiliyorum. Olduğum kişi önüme pay olarak düşüyor. Sanki seçim yapmışım gibi suçlanıyor, kimse tarafından itibar sahibi olamıyorum.
Ben, Ekim Gündoğan.
Zihni intihara sürüklenmiş, bedeni ise yıllar önceden satılmış kız çocuğuyum.
Her şeyimi kaybettiğim söylenebilir, işte bu yüzden çok tehlikeli olduğum bilinmeli. Ya içimdeki şeytanın başını kesip ezeceğim ya da onunla bir anlaşmaya varıp boyun eğeceğim.
"Ekim sana diyorum."
Kafamdaki düşünceler gittikçe ağırlaşmaya başlıyorken, Yağmur'un sesiyle onlardan sıyrıldım. Başımı hafifçe kaldırdım ve kahvelerimi, onun elalarına sabitledim. Yüzünde en ufak duygu karmaşası yoktu. Yalnızca tepkimi ölçmeye çalışan ve benden cevap bekleyen bir hali vardı. Cümleleri bir kez daha beynimde yankılandı. Onunla para karşılığı beraber olmamı istiyordu. Benden istediğini zaten almamış mıydı? Şu an ki halimi umursamadan benden bunu isteyişini iğrenti ile karşıladım. Onun için gerçekten hiçbir şey ifade etmiyordum. Sürekli olarak bunu yüzüme çarpıyor olması, beni daha da hissizleştiriyordu. Peki ya Yağmur? Kalp yerine taş taşıyormuşum gibi hiçbir sözünü esirgemeyen, neyili nasılı sorup soruşturmadan suçlayan, kendi çıkarları için herkesi uğruna feda edecek olan kişi, kimdi ki benim için?
Kahvelerimi, elalarından ayırmadan yatağa uzandım ve sorusuna karşılık olarak kafamı sallamakla yetindim. İsteğini gerçekleştirmiş çocuk edasıyla yarım bir gülüş sergiledi. Hiç zaman kaybetmeden boynuma atıldı ve dişlerini de beraberinde bastırdı. Dudaklarımın arasından kayıp giden inlemeye engel olamadım. Yay gibi gerilen belimin altına kolunu uzattı ve kendine doğru çekti. Bacak aramda hissettiğim sertliğine sürtünmeye başladım. Ben sürtünmeye devam ettikçe; boğuk boğuk inliyor, boynumdaki hakimiyetini kaybediyordu. Bu durumu fırsat bilip hızlı bir hamleyle üzerine çıktım. Üzerimdeki tişörtten aynı hızla kurtuldum ve bir elini göğsümü tutması için kaldırdım. Bir yandan göğsümü sıkıyor diğer yandan kalçalarıma uzanan parmakları rahat durmuyordu. Altımdaki sertliğinin daha fazla dayanamayacağını anladığımdan, pantolonun fermuarına uzandım. Olabildiğimce yavaş hareket etmeye çalıştım.
"Hadi bebeğim hızlı ol."
Yağmur'un inleme tarzı çıkan sesinden, kelimeleri zar zor zihnimde birleştirdim. Acı içinde kıvranması hoşuma gitmişti. Rolleri değişmiştik.
Sözünü umursamadan aynı yavaşlıkta devam ettim. Pantolonunu dizlerine kadar sıyırdım ve sıranın baxerena geldiğini fark ettim. Onu çıkarmadan önce, üzerimdeki diğer kıyafetlerden kurtulmaya çalıştım. Yağmur yavaşlığıma sinirlenmiş olacak ki benden önce atıldı ve hızla soyunmamı sağladı.
Karşısında tek bir kumaş parçası taşımayan bedenimle kaldım. Elalarını üzerimden çekmiyor, pür dikkat beni izliyordu. Vücuduma nüfus eden sıcaklığı hissetmemek mümkün değildi.
Parmaklarım, onun üzerinde kalan son kıyafet parçasına doğru yol aldı. En sonunda onu da indirdim. Gözlerim, gördüğüm manzara karşısında çıkacak duruma geldi. Hayatta içime alamazdım.
Çok büyüktü.
Yağmur'a kısa bir bakış attım. Kendini kaybetmiş şekilde beni bekliyordu. Bu hali sırıtmama neden oldu. Büyüklüğünün üzerinde git gel yapmaya başladım.
İnlemelerimiz birbirine karıştı. Onu kıvama getirene kadar üzerindeki etkimi sürdürmeye çalıştım.
"Artık içine al beni!"
Söylediği tek bir kelimenin bile hükmü bende kalmamıştı. Onunla ilgili ne varsa hayatımdan çıkarmak istiyordum. Bahse girerim ki, o da beni yalnızca gecesinin eğlencesi olarak görüyordu. Ne acı...
Dudaklarına doğru uzandım ve kısa bir öpücük bıraktım. Hareketlerimin artık hızlı olmasına gayret ediyordum. Hemen üzerinden kalktım ve koşar adımlarla kapıya doğru ilerledim. Uzun, siyah paltomu üstümü kapatacak şekilde giydim ve çantamı da alıp evimden uzaklaştım.
Yağmur'un arkamdan ettiği küfürleri ne kadar duymazlıktan gelsem de bende bıraktığı bağlılık tesiri gururumu zedeliyordu.
Evime geri döndüğümde orada bıraktığım Yağmur'un, artık bana Fırtına olacağına emindim.
26/01/2022
Çarşamba.BİLGİLENDİRME
İlk bölümde yazdığım yazım dilini sadeleştirdim. Artık böyle yazacağım.
Bölümlerin ne sık geleceği hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler hesabımı takip edebilirler.