Keyifli okumalar!
Bir gece içinde yaşadığım şokların haddi hesabı yoktu. Önce Toprak'ın İzci olduğunu, ardından da öldüğünü öğrenmiştim. Bu doğru olabilir miydi? Nedense bana öyle gelmiyordu. Eğer Toprak İzci'yse ve gerçek bir psikopatsa hayatı bu kadar kolay bırakmazdı. Ayrıca Yaprak ikizini öldürecek biri değildi. Yaprak'a oyun oynamış olabilir miydi? Peki Yaprak neden bu kadar kendinden emindi?
Büyük bir sessizlik olurken sadece Yaprak'ın hıçkırıkları duyuluyordu. Hâlâ Yekta'nın göğsündeydi ve durumu kötüydü.
Egehan hareketlenerek Yaprak'a yaklaşırken "Yaprak? Ne diyorsun sen? Ne öldürmesi?" diye sordu acıyla.
Alkın, onlara yaklaşan Egehan'ı durdurdu. "Şimdi değil Egehan. Neler olduğunu öğreniriz ama önce Yaprak'ın kendine gelmesi lazım."
Egehan dişlerini sıkarak "Çekil önümden." dese de Alkın hiçbir şekilde harekete geçmemişti.
"Neler olduğunu öğrenmek istiyorum!" diye bağırdı Egehan.
Alkın sinirlenmeye başlayarak "Öğreneceğiz diyorum, nesini anlamadın? Sence Yaprak şu an bir şey anlatabilecek durumda mı?" dedi sertçe.
Egehan öfkeyle Alkın'ı iterken "Ya öldürmediyse? Ya şu an bir yerde kan kaybediyorsa? Nerede olduğunu söylesin bari!" dedi.
Kendini kaybetmeye başlayacağı için Pelin'e bakarak "Onu buradan uzaklaştırır mısın? Biraz sakinleşmesi lazım." dedim. Pelin hiç olmadığı kadar soğukkanlı bir şekilde başını sallayarak "Tamam, merak etme." dedi ve Egehan'ın yanına ilerleyerek elini omzuna koydu.
Egehan'ın başı Pelin'e döndüğünde Pelin yumuşak bir sesle "Hadi gel. Önce sakinleşmen lazım." dedi. Egehan öfkeyle tekrar Yaprak'a baksa da daha fazla üstelemeyerek Pelin'le birlikte yanımızdan uzaklaştı.
Bakışlarım Alkın'ı bulduğunda yavaşça yanına gittim. Eris uzakta kalmaya karar vermiş olmalıydı ki yerinden kıpırdamadı. Alkın'ın elini tuttuğumda elimi sıktı. "Şimdi ne olacak?" diye fısıldadım. Yaprak'ın hıçkırıkları azalmıştı fakat hâlâ kendinde değil gibiydi.
Alkın derin bir nefes aldı. "Bilmiyorum ama Toprak'ı bulmamız gerek." diye cevap verdi.
Şüpheyle "Ölmemiş olamaz mı? Belki de Yaprak'a bir oyun oynamıştır?" diye sorduğumda düşünceli bir şekilde "Olabilir. Toprak için böyle bir şey yapmaz diyemem." dedi.
Gözlerim tekrar Yaprak'a odaklandığında "Eğer oyunsa inandırıcı olması için bayağı uğraşmış." dedim. Üzerindeki kanı daha net görebiliyordum.
Yaprak Yekta'nın göğsünden uzaklaşırken Yekta da Yaprak kadar dağılmış görünüyordu. Gözlüğünü düzeltip ayağa kalktı ve elini Yaprak'a uzattı. Yaprak derin bir nefes alıp vererek başını yerden kaldırmadan Yekta'nın elini tutup yavaşça ayağa kalktı. Ağlamaktan şişmiş gözlerini bize çevirerek "Sizi onun yanına götüreceğim." dedi. "Sonra da karakola gidip teslim olacağım."
Bir şeyler yapmak zorundaydık. Yaprak'ın hayatı alt üst olacaktı. Bunun bir oyun olmasını ve Toprak'ın en kısa zamanda canlı bir şekilde ortaya çıkmasını istiyordum. Yaprak'a yaklaşarak yumuşak bir sesle "Onun öldüğüne emin misin Yaprak? Belki de sadece yaralanmıştır." dediğimde Yaprak başını yavaşça iki yana salladı.
"Hayır. Öldü. Gözleri açık kaldı. Nefesi durdu." derken gözyaşları yanaklarına inmeye başlamıştı.
Yekta sıkıntılı bir nefes alarak "Bizimle gelme istersen Yaprak. Biz gidip bakalım, olur mu?" diye sorduğunda Yaprak "Hayır. Onu son kez görmek istiyorum." dedi. Sesi ruhsuz çıkıyordu. Onun için çok endişeleniyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf Dövmecisi
FantasyKaranlık sokakların birinde, kenar köşede kalmış bir dövmeci, yıllardır saklanan bir sırrı korumaya çalışıyordu. Burası normal bir dövmeci gibi görünen ama normallikle uzaktan yakından alakası olmayan bir yerdi. Dükkan göz önünde olmasa da kime sors...