18. Bölüm "Kurt Ve Kuzu"

66 10 7
                                    

Keyifli okumalar...

&&&&&

Gözlerimi araladığımda, başımda hissettiğim sızıyla yüzümü buruşturdum. Kafama bir darbe mi almıştım?

Etrafa göz attım. Küçük sayılmayacak bir odadaydım ve çift kişilik bir yatakta uzanıyordum. Eşyalar eskiydi, doksanlı yıllardan kalmalardı...

Elimi karnıma koydum. İyi miydi? O adamla mücadele ederken, kasıklarıma saplanan sancıyı hatırladım. Gözlerim dolarken, kollarımı karnıma sardım. "Lütfen iyi ol, lütfen gitme..."

Burnumu çekip yataktan kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Şu an Aslan'ın elinde olduğumu bilmek korkutucuydu... Kapı kolunu aşağıya indirdim ama kapı açılmadı. Ne bekliyordum ki, kilitli olmamasını falan mı? Kapıya birkaç tane yumruk attım "Aslan, neredesin?!"

Defalarca bağırıp, küfürler eşliğinde onun adını haykırdım fakat cevap gelmedi. Çaresizce tekrardan yatağa oturduğumda, camdan dışarıya baktım. Dağlık bir alandaydık. Yerlerde ve ağaçların üzerinde karlar vardı, dağlar bembeyazdı. Hava kararmıştı. Saat kaçtı acaba? Kaç saattir buradaydım? Aktan ne haldeydi? O da benim gibi çok çaresiz hissediyor olmalıydı...

Yataktan kalkıp camın kenarındaki berjere oturdum. Kollarımı tekrardan karnıma sardım onu korumak ister gibi...

"Korkacak bir şey yok" dedim gülümsemeye çalışırken "bak, ağaçlar çok güzel."

Derin bir nefes aldım "sana masal anlatayım mı? Bence anlatayım... Benim annem bana hiç masal anlatmadı, nasıl hissettirdiğini bilmiyorum ama sen nasıl hissettirdiğini bil. O yüzden anlatacağım."

Yatağın üzerindeki battaniyeyi çekip aldım ve sadece o üşümesin diye karnıma sardım. Ardından karnımdaki ufaklık için kendimce bir masal uydurdum.

Kurt ve kuzu masalı...

"Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, bir kuzu varmış, bir de onun küçük bir yavrusu... Kuzu ve yavrusu bir gün kırlarda dolaşırken, bir kurt onları kapıp koşmaya başlamış, onları çok uzaklara, dağların ardına götürmüş."

Ağaçların arkasından gözüken dağlara baktım. Aktan o dağların ardında mıydı şimdi?

"Ama sakın endişelenme ufaklık. Biliyor musun? Baba kuzu o kocaman dağları aşmış ve onları kurdun elinden kurtarmış. Ardından bir daha kimsenin, onları alıp götürmesine izin vermemiş ve sonsuza dek mutlu yaşamışlar."

Gözümden akan bir damla yaşı sildim ve tekrar gülümsedim "kurt ve kuzunun masalını beğendin mi ufaklık? Beğendiğini hissediyorum..."

Titrek bir nefes aldım. Birkaç saniye sonra duyduğum ayak sesiyle oturduğum yerden fırladım. Saniyeler sonra kapı bir kadın tarafından açıldı. Zengin dizilerindeki hizmetçilerin giydiği siyah beyaz kıyafetler vardı üzerinde.

"Benimle gelin lütfen."

Yutkunduğum sırada kapıya doğru ilerlemeye başlamıştım. Az sonra odadan çıktık ve merdivenleri inmeye başladık. Bu sırada evi inceliyordum. Beni kilitledikleri odadaki gibi doksanlı yıllardan kalma eşyalar vardı her yerde...

Merdivenlerden indiğimizde, geniş bir salon tarafından karşılandım. Tavanda büyük, gösterişli bir avize vardı... Yanan şömine, oturma grubu, büyük bir yemek masası ve kısık kesle çalan klasik bir müzik...

"Hoşgeldin."

Arkamdan gelen sesle birlikte hızla o tarafa döndüm. Aslan okuduğu kitabı bıraktı ve oturduğu koltuktan kalkıp bana doğru geldi. Gözlüklerini çıkartıp gömleğinin ön cebine koydu ve bana gülümsedi. "Ah, seni burada görmek ne kadar güzel Güneş..."

16 Numara SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin