(geçmiş)
Masanın üstünde duran poğaçayı alacakken annem elime vurmuştu.
Sevim: Burak daha kaç kere uyaracağım onları yiyemezsin diye?
- Ama anne çok güzel duruyorlar. Bir tane alayım söz başka istemeyeceğim.
Sevim: Sen öyle bakarsan ben nasıl sana kıyarım ki? Tamam hadi al bir tane. Ama başka istemek yok ona göre.
Anneme gülümseyip masaya yaklaştım ve iki tane poğaça alıp oradan uzaklaştım.
Sevim: Burak! Onlardan birini hemen buraya getiriyorsun! Ah kime diyorum ben!
Hızla ayakkabılarımı giydim ve kendimi dışarı attım. Bugün anneannemi ziyarete hastaneye gidecektim ve annemde ona poğaça yapmıştı. Anneannem son birkaç aydır kanserden dolayı hastanede tedavi görüyordu. Annem her onu ziyarete gideceğimiz zaman poğaça, börek yapar ona götürürdü. Bugün de o günlerden birisiydi ama kuzenlerim hasta olduğu için annem benimle hastaneye gelmeyecekti. Elimdeki poğaçayı yerken bir yandan top oynuyor, bir yandan da anneanneme anlatacak hikaye düşünüyordum.
: Lan Kâmil! Dikkat etsenize biraz. Kıracaksınız bütün eşyaları! Nereden işe aldım ki sizi?
Yan evden gelen seslerle ön bahçeye koşmuştum. Kapının önünde yük kamyonu vardı ve bahçe ful eşyalarla doluydu. Acaba yeni komşumuzun benimle yaşıt çocuğu var mıydı? Aniden birinin arkamdan sarılmasıyla korkarak geriye gitmiştim.
Fatih: Sakin ol yakışıklım.
Duyduğum sesle az önceki korkum gitmiş yerine büyük bir rahatlama gelmişti. Bana sarılan Fatihti onu sesinden tanımıştım. Boynumu öptü ve saçlarımı karıştırdı.
Fatih: Nasılsın yakışıklım?
Kafamı yukarı kaldırıp ona baktım.
- İyiyim sen nasılsın?
O da kafasını eğip;
Fatih: Gayet iyiyim. Teminden beri baktığın bu eve taşındım.
- Ne? Cidden bu eve mi taşındın!?
Fatih: Evet buraya taşındım. Neden bu kadar şaşırdın ki? Yoksa buraya taşınmamı istemiyor musun?
- Hayır, hayır öyle değil! Sadece buraya taşınmanı beklemiyordum. Hem senin adına sevindim.
Fatih: Buraya taşınırsam birbirimize daha yakın oluruz diye düşündüm.
- İyi düşünmüşsün ama senin sevdiğin birisi yok muydu? Sürekli bizim yanımızda olursan sana kızmaz mı?
Fatih: Bana kızamayacağı kadar ona yakınım.
- Ne demek istediğini anlamadım.
Fatih: Merak etme yakında anlarsın.
- Yoksa beni onunla mı tanıştıracaksın?
Fatih: Hayır tanıştırmayacağım. Çünkü onu zaten tanıyorsun.
- Tanıyor muyum?
Sevim: Burak.
Annemin seslenmesiyle ikimiz de arkamıza dönmüştük. Annem elindeki poşetlerle yanımıza gelmişti.
Sevim: Bakıyorum da ikiniz çok iyi anlaştınız galiba?
Fatih: Burakla birbirimizi çok sevdik. Öyle değil mi yakışıklım?
Fatih bunları söyledikten sonra sıkıca bana sarılmış ve yüzünü boynuma gömüp anneme bakmıştı. Onun bu hareketiyle istemsizce gerilmiştim. Sanki bu sarılmada başka birşey vardı.
- Evet anne Fatih abiyle bayağı iyi anlaştık.
Sevim: Ne güzel abi kardeş takılırsınız artık.
Annem elindeki poşetleri bana uzatmıştı.
Sevim: Bunları anneannene götür ve onunla vakit geçir tamam mı oğlum?
- Tamam anne.
Sevim: Fatih eğer işin yoksa sende Burakla gidebilir misin? Sokaklarda yanlız dolanmasını istemiyorum.
Fatih: Tabiki onunla giderim.
- Senin evinle ilgilenmen gerekmiyor mu?
Fatih: Merak etme arkadaşım benim için eve göz kulak olur.
Fatih bunu söyler söylemez yan evden sarı saçlı bir kız çıkmıştı.
Fatih: Bak arkadaşım da dışarı çıktı. Selenay buraya bakar mısın?
Kız yanımıza geldi ve bana elini uzattı.
Selenay: Merhaba benim adım Selenay. Fatih'in arkadaşıyım.
Elini tuttum ve kendimi tanıttım.
- Bende Burak.
Selenay: Seninle tanıştığımıza memnun oldum Burak.
Fatih: Selenay benim Burakla bir yere kadar gitmem gerekiyor da-
Selenay: Merak etme ben eve sahip çıkarım.
Fatih: Teşekkür ederim.
Selenay: Size iyi eğlenceler. Tekrar görüşmek üzere Burak.
Fatih: Hadi gidelim yakışıklım.
Fatih'le beraber yürümeye başlamıştık. Birden elimi tutmasıyla ellerimize baktım. Baş parmağıyla doğum lekemi okşuyordu.
Fatih: Doğum leken güzelmiş.
- Hiçte bile. İğrenç duruyor ondan nefret ediyorum.
Fatih: Doğum lekesini her insanda bulabilirsin ama kalp şeklinde olanı çok az bulursun Burak. İşte bu seni diğer insanlardan ayıran en büyük özellik.
- Boşversene doğum lekemi asla sevmeyeceğim. Hem onu bırak da o kız kimdi?
Fatih: Selenay mı?
- Evet o.
Fatih: O benim bir arkadaşım.
- Sadece arkadaşın mı?
Fatih: Evet?
- Sevdiğin kişi o mu yoksa?
Fatih: Bunu da nereden çıkarttın? O sadece arkadaşım fazlası değil. Hem neden bunu sorguluyorsun? Yoksa kıskandın mı?
- Ne kıskanacağım ya sadece sordum.
Fatih: Kıskanma yakışıklım ben sadece seni seveceğim.
- Hastaneye geldik hadi içeri girelim.
Hastaneye girdiğimiz gibi 3. kata çıkmaya başladım. Anneannemle konuşacağım için mutluydum ve onun yanına gidebilmek için acele ediyordum. 3. kata geldiğimizde içime kötü bir his doğmuştu. Sanki birşey olacaktı. Anneannemin odasına ilerlerken odaya giren hemşireler ve doktorla olduğum yerde kalmıştım. Neden hepsi oraya gidiyordu? Fatih'in elini bıraktım ve oraya koştum. Kapı açıktı ve herkes anneannemin başında dikiliyordu. Her zaman ritim tutan makine artık ritim tutmuyor dümdüz çizgilerle ötüyordu. Doktor olumsuzca kafasını salladı ve konuşmaya başladı;
"Ölüm saati..."
Hızla arkama dönüp Fatihe baktım. Beni kucağına aldı ve boynumu öpüp saçlarımı karıştırdı.
Fatih: Burak sana şimdi birşey söyleyeceğim ama sakin olacaksın. Anlaştık mı?
Korkarak ona baktım.
- Fatih abi neler oluyor?
Fatih: Burak anneannen melek oldu...
O güne dair hatırladığım son şey yemek poşetinin elimden düşmüş olduğuydu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATLİAM
Mystery / ThrillerBüyük felaketten önce sessizce içimizde gezinen bombayı arıyordu gözlerim. Patlarsa çoğumuz kül olup gidecekti bu dünyadan. Ailemi korumaya çalışırken sığınağıma kaptırmış gidiyordum kendimi. Ve günün sonunda pimi çeken ben, bombanın ta kedisiydim ş...