Su Leydisi

102 11 1
                                    

Cage The Elephant - Cold Cold Cold

At arabası sakin bir şekilde başkente doğru gidiyordu. Yolculuk başlayalı uzun bir süre olmuştu ama ikimizden de çıt çıkmıyordu. Ama benim aklıma takılan birkaç şey vardı ve bunları da cevaplayabilecek tek kişi Lord'du. Açıkcası cevap vereceğinden bile şüphe duyuyordum ama... Yine de sormaya karar verdim.

"Lordum?"

Dışarıyı seyreden Lord bakışlarını sakince bana döndürdü.

"Bir sorun mu var Leydim?"

Ah... Bu ilgisizlik. Sorduğu soru ve ses tonu büyük bir ikilemdi. Açıkcası soracağım şeyden şimdiden pişmanlık duymuştum. Yine de kendimi toparlamaya çalışarak tekrar ağzımı açtım.

"Bu gücü neden bu kadar çok istiyorsunuz?"

Gözleri yavaşça kısıldı. Ben ise bakışlarımı bu gözlerden kaçırmamak için büyük bir çaba sarf ediyordum. Yavaşça aralanan dudaklarının arasından çıkan sözcükler nedense beni hiç şaşırtmamıştı.

"Bunun sizi ilgilendirdiğini düşünmüyorum Leydim."

Dişlerimi birbirine bastırdım. Neden bana karşı nazik olmak için biraz çaba sarf etmiyordu ki? Kaşlarımı çattım ve az önceki kararsızlığımdan eser olmayan sesimle konuştum.

"Bence bunu bilmek benim hakkım. Çünkü bu gücü elde etmek için hayatımı riske atacağım."

Aynı umursamaz bakışları ile bana bakan Lord, bir cevap vermedi. Ben ise inatla ona bakıyor, bir cevap vermesini bekliyordum.

Bu sessizliğimizi bozan şey ise arabanın açılan kapısı olmuştu. Başkente varmıştık ve muhafız tuhaf bakışlarla bize bakıyordu. En sonunda boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.

"Başkente güvenli bir şekilde dönüşünüzü kutlarım Lordum. Diğer aileler şu anda Kral'ın yanında sizi bekliyorlar."

Hala bakışları benim öfkeli bakışlarımda olan Lord anladığını belli edercesine başını salladı ve arabadan indi. Bakışlarımı yavaşça yere indirdim. Sanırım tartışmadan geçirebileceğimiz veya sorularımı cevaplayabileceği bir gün hiç olmayacaktı.

Derin bir nefes aldım ve arabadan çıkmak için yavaşça ayağa kalktım. At arabasından inerken ve çıkarken bulunan üç tane merdivenden yardım alıyorduk. Ve Lord beni o merdivenlerin başında bekliyordu.
Yavaşça elini yardım etmek için bana uzattı. Ben ise bakışlarımı kaçırdım ve kısık bir sesle konuştum.

"Kendim yapabilirim."

Elini yavaşça indirdi. Tam da tahmin ettiğim gibi. Bana yardımcı olmak için oldukça gönülsüz birine bunları yaptırmak anlamsızdı.

Belimde hissettiğim eller ile şaşkınlıkla bu ellerin sahibine baktım. Beni hiç zorlanmadan havaya kaldıran Lord çevresinde yarım tur döndü. Bu hareketi ile birlikte savrulan saçlarım Lord'un yüzüne düştü. Beni yavaşça yere bırakan Lord onun bu hareketine anlam veremediğim sırada sessizce yanıma geçerek kolunu bana uzattı.

Tam o sırada şu an nerede bulunduğumuz aklıma geldi. Biz şu an başkentteydik. Ve bu evlilik Kral tarafından emredilmişti. Yani burada ki insanlar aramızda ters giden şeyler olduğunu hissederlerse muhtemelen direk Kral'a bunu bildirirdi. Bu yüzden de başkentte olduğumuz süre zarfında olabildiğince mutlu bir çift gibi görünmeliydik.

Yavaşça gülümsedim, koluna girdim ve kibarca teşekkür ettim. Bizi izleyen bakışlara aldırış etmeden ikimizde karşımıza bakarak ilerlemeye başladık. Saraya girdiğimizde herkes tek tek bizi selamlıyordu ve arkamızda bıraktığımız insanlar fısıldayarak hakkımızda bir şeyler konuşuyordu.

GÜNEŞ KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin