İsterseniz arka planı siyah yapabilirsiniz.Hikaye atmosferine daha uygun olur.İyi okumalar.
Hugh kendisine bol olan kazağının kolunu çekerek altın sarısı denemeyecek kadar eskimiş kol saatine baktı.Saat akşamın sekizi olmuştu.Bugün hiç Güneş doğmamıştı.Kış ayında oldukları için Güneş'in birkaç saat önce batması gerekiyordu.Hugh yerinden kalkarak dışarıyı görmeyi engelleyen penceredeki perdeyi araladı.Kar lapa lapa yağıyordu.Rüzgarın şiddetiyle yerler daha hızlı karla kaplanıyordu.Ahşaptan yapılmış köy evinin çatısında şiddetli rüzgar, ıslıkla ev ahalisine sert bir melodi tutturmuştu.
"Bayan Mercy bugün hiç uyanmadi baba.Ama annem hâlâ yaşadığını söyledi."
Annesi Lizzy, Bayan Mercy'nin derin yada fazla derin olmayan kesiklerdeki mikropları arındırmış,dikişlerini atıp pansumanlarını yapmıştı.Ama göğsünden ve boğazından ağır yaralar almıştı.Bunları uygularken ilkyardim çantasındaki malzemeler çok azalmıştı.Yenilerini almak şarttı.
Hava şimdi daha karanlıktı.Gündüz alacakaranlık, geceleri ise kömür karasıydı.Ay ve yıldızlar Dünya'yı gerektiği gibi aydınlatmıyordu.Bilindik geceden daha derin bir gece.Babası Hugh bugün Bayan Mercy olayından sonra bir kez daha dışarı çıkması gerekmişti.Dışarıda kar bastırdığı için köpekleri daha dün dolu olan ama şimdi maalesef bomboş olan küçük ahırına koymuştu.Hugh dışarıda olduğu vakitlerde aralıklarla uluma sesleri duymuştu.Köye yakın olan uluma sesleri...
''Herhalde Bayan Mercy'nin kalın giydiği elbiseler bir tür zayıf zırh oluşturdu.Boğuşmadan canlı kurtulmasını sağladı ve sağ çıkmasında bizimde biraz katkımız oldu.'' diyerek oğluna cevap verdi.Gün içerisinde havanın neden karanlık olduğunu da konuşmuşlardı.Buna bir anlam verememişlerdi.Havanın karanlık olmasının nedenini bilmiyorlardı.Hayvanların saldırmalarını,gereğinden vahşi olmalarının nedenlerinide bilmiyorlardı.Weyt'in annesi Lizzy Weyt'e,Bayan Mercy'nin kocası Bay Harves'a Bayan Mercy'nin durumunu bildirmesi için Weyt'i onların evine göndermişti.Ama kapıyı kimse açmamıştı.Bay Harves ticaretle ilgileniyordu.Göllerin buz tutmadığı zamanlarda balık tutardı ve balıkları ikna ediciliği ve pratik zekâsıyla onları çok kâr elde edebilecek şekilde şehirlere gidip satardı.Yaklaşık bir haftadır köye gelmemişti.Bugünde gelmemişti.
"Haydi beyler masaya geçin,akşam yemeği hazır." dedi Lizzy son tabaklarıda şöminenin yanındaki masaya koyarken.
Lizzy, herkez masaya geçince insanın içini ısıtan ciğerli beyaz çorbayı porselen tabaklara döktü.Herkeze yetecek kadar ekmek dilimi,çay-akşam çayı olarak- ve bir sürahi su.Yemek yemeye başladılar.
Yemeğini ilk bitiren Lizzy oldu ve tabağını bir daha çorbayla doldurdu.Bu tabak yaralı olarak yatan Bayan Mercy içindi.Lizzy elinde tabakla birlikte Bayan Mercy'nin yatağının ucuna oturdu.
"Haydi Bayan Mercy akşam yemeği saati." dedi ama Bayan Mercy den tepki yoktu.Kapalı gözlerle,düzenli bir nefes alışverişiyle yatıyordu.Bir kaşık yemeği aldı,Bayan Mercy'nin ağzını aralayarak döktü.Bunu birkaç kez tekrarladı.Durdu ve hepsinin boğazından geçmesini bekledi ve tabaktaki çorba bitene kadar bunu tekrarladı.
Çorbanın hepsini içmişti.Ailedeki herkezde içmişti.Artık masayı toparlamaya hazırlanırlarken kapı vuruldu.Lizzy kapıya yönelirken Hugh eliyle Lizzy'i tuttu ve "Şşş bekle önce pencereden bakayım" dedi ve pencereden baktı.Mâlum bugün normal bir gün değildi.Kimin geleceği belli olamazdi.Bir ayı bile sizden bal istemek için kapınızı çalabilirdi bugün.
"Bizim köy toplanmış" dedi şaşırmış bir şekilde.Beklenmeyen misafirlerdi."Kapıyı açabilirsin."
Lizzy kapıyı açtı.Karşısında tüm Nolan köyü toplanmıştı.Yaşlı Faris,Bayan Brenna,küçük Edwin,Ilena ve geri kalan köy halkı.Karanlığa ve kar yağışına aldırmaksızın yaklaşık kırk kişiye yakın kalabalık vardı.Bazılarının ellerinde gaz lambaları evin önündeki karlı ortamı aydınlatıyordu.Sanki hemen içeri geçmeyi istiyorlarmışcasına Lizzy'e bakıyorlardı."Hoş geldiniz,buyrun" dedi Lizzy.Lizzy davet eder etmez aralarından biri "Nolan köyü toplantısı" diyerek toplanma ve içeri girme sebeplerini açıklamış bulundu.
-''Hayır bunda büyüyle ilgisi yok.Bu bu sadec..''
-''Kıyamet vakti geldi.Evet evet kıyamet kopacak''
-''Bin yılda bir Güneş doğmaz.O bir günde bugüne denk geldi tamamen tesadüf.''
İçerideki kalabalık tartışmaya başlamıştı.Bir sonuca varamamışlardı.Herkesin ayrı bir düşüncesi vardı.Her telden bir ses çıkıyordu.Bu tartışmalı gürültüyü bozan Bayan Mercynin yatağının kenarında oturan Lizzy'den geldi.
''Ya peki hayvanların vahşileşmesi'' dedi Bayan Mercy'i göstererek.Nolan köyündeki insanların bugün hayvanlarının normal olmayan tepkilerine tanık olmuşlardı.Tavukları,en basit örnek ise sürüydü.Sürüdeki hayvanların sahipleri kendi hayvanlarınıda sormuşlardı Weyt'e.Weyt de olayı anlatmıştı.İstemeyerek de olsa bunu kabullenmişlerdi.
"Ama benim köpeklerim vahşi değil" diyerek araya girdi Weyt.Çok haklıydıda.Vahşiliğin tam aksine Weyt'i sürüden kurtarmışlardı.
"Çünkü onlar sadakatliler Weyt.Yıllardır bizimle beraber yaşadılar." diyerek Babası Hugh cevap verdi.
Yaşlı Faris bu konuşmalardan sıkılmıştı.Toplantının başından beri suskunluğunu korumuştu.Faris, Nolan köyünün en yaşlılarından biriydi.Haliyle de bilgiliydi.Sonunda suskunluğunu bozarak
"Artık yeter.Bu boş hikâyelerinizi kendinize saklayın.Geçmişteki yaptıklarımızdan dolayı Tanrı bizi cezalandırdı ve şimdi cezamızı çekiyoruz.Eninde sonunda " durdu ve Bayan Mercy'i göstererek konuşmasını sürdürdü "bizde onun gibi olabiliriz.Dua edilim ki yarın Güneş doğsun."Bir an sessizlik ten sonra
"Mmmeh bu tam bir saçmalık.Senin o bunak kafana inanmam.Ben hep iyi biri oldum.Cezalandırılamam." dedi sertçe Mayhew.Mayhew köyde tarımla uğraşıyordu.Otuzlu yaşlardaydı ve kalıplıda değildi.Geçmişte,yıllar önce Mayhew ve Yaşlı Faris arasında bir gerginlik olmuştu ve halada iyi bir arkadaş olamamışlardı.
"Yoo zavallı Mayhew geçmişinizden korkmayın.Sizin sebzelerinizi nasıl sattığınızı herkes biliyor.Nasıl yetiştirdiğini ve ..."
"Yeter ! Bu yaşlı bunak haddinden fazla konuşmaya başladı.Artık susturun şunu" dedi bağırarak Mayhew.Toplantı daki kişilerde bu konuşmalardan rahatsız olmuşlardı.Onlarda konuşmaya katılarak birşeyler demeye başlamışlardı.Herkes kendi fikrini sertçe dile getiriyordu.Gürültülerden kimsenin ne dediği anlaşılmıyordu.Weyt bu konuşmalardan hiç hoşlanmamıştı.Pencereden dışarı baktı.Bir siluet gözüne çarptı.Yerdeki dizboyuna gelen bembeyaz karlar sayesinde etraf birazda olsa aydınlanıyordu.Biri buraya,toplantı evine, derin kara bata çıkarak geliyordu.Dikkatlice baktı.Gelen Bayan Mercy'nin eşi Bay Harvestı !Weyt'in gözüne başka bir şey daha çarptı.Arkasından hızla bir hayvan Bay Harves'a doğru koşuyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
30 Gün Gece
AventuraAlaska da Nolan köyünde yaşayan 17 yaşındaki Weyt,kendi ailesinin tarlasında çalışır,çoğu zamanda Nolan köyündeki insanların koyunlarını ve keçilerini gütmeye dağlara,dere kenarlarına götürürdü.Yine bir sabah, güneş doğmadan hayvanları Alaska'nın so...