(21)

202 17 5
                                    

         ( Medya 10 yaşında Burak)

                 (Geçmişten devam)

Ben Burak Ateşoğlu. Şu an kan gölünün ortasındayım. Az önce Fatih tarafından en yakın arkadaşım ve ailesi öldürüldü. Ben hiçbirşey yapmadım. Zaten ben kendime bile yardım edemedim ki.

3 cesedin ortasında morarmış elimle beraber ağlayarak oturuyordum. Yaşadıklarımı düşünüyordum kısaca. Şimdi ne olacaktı? Beni bu durumdan kim kurtaracaktı? Ölen ailenin hesabını kim verecekti? Bunu zevkle yapan Fatih mi, yoksa ağlamaktan başka hiçbirşey yapamayan ben mi?

Birkaç dakika sonra Fatih gelmiş ve beni kucağına almıştı. Sesimi çıkarmamıştım. Zaten ona karşı ne yapabilirdim ki? Beni banyoya götürüp küvete oturttu. Birden soğuk suyu üstüme tutmasıyla geriye çekildim.

- Ne yapıyorsun? Üşüyorum kapat şu suyu.

Fatih: Rahat dur üstündeki kanların gitmesi gerek. Hem-

Morarmış elimi tuttuğunda acıyla çığlık atmıştım.

Fatih: Bu elle benden kaçabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun.

Biraz daha öyle üstüme soğuk su tuttuktan sonra banyodan çıkıp, temiz kıyafetlerle geri gelmişti.

Fatih: Şimdi kurulan ve bunları giyip aşağı gel. Eğer 5 dakika içinde gelmezsen ben gelirim. Duydun mu?

Evet anlamında kafamı salladığımda gülümseyerek banyodan çıkmıştı. Islak kıyafetlerimle küvetten çıkıp zorlukla üstümü giyindiğimde elim konusunda ne yapabileceğimi düşünüyordum. Tam bu sırada Fatih geri gelmiş, bana yaklaşmıştı.

Fatih: Neden aşağı gelmedin?

- A-anca giyinebildim. Elim çok acıyor, hareket ettiremiyorum.

Fatih: Elin için özür dilerim ama bazı şeyleri anlaman gerekiyordu.

Tekrar onu onaylayıp kafamı salladığımda saç kurutma makinasını alıp yanıma geldi.

Fatih: Hadi saçlarını kurutalım. Hasta olmanı istemem sevgilim.

Fatih saçımı kuruturken ben derin düşüncelere dalmıştım. Sanki az önce birilerini öldürmemiş gibi memnuniyetle yüzüme bakıyor, bana gülümsüyordu. Normal bir psikolojide değildi bu hareketlerinden  belliydi.

Saçlarımı kuruttuktan sonra eliyle saçlarıma şekilde verdi ve beni kendine çekip boynumu öptü.

Fatih: Seninle halletmemiz gereken son bir iş kaldı. Hadi geç olmadan onu halledip geri dönelim.

Elimi tutup beni banyodan çıkardığında ne yapabileceğini düşünmüştüm ama karşımdaki psikopatın tekiydi. Ne yapacağı belli olmazdı. Evden çıkıp arabasına bindiğimiz de anında kapıları kilitlemişti. Bunu neden yaptığını ilk anlamasam da arka koltukta gördüğüm cesetlerle hemen sonuca varmıştım. Kaçmamı istemiyordu. Arabayı çalıştırıp sürmeye başladığında gergince konuşmuştum.

- N-nereye gidiyoruz?

Fatih: Çok meraklısın Burak. Azıcık sabret öğreneceksin zaten.

Susmuştum. Ne yapabilirim ki? Adamın biri gözümün önünde arkadaşım ve ailesini öldürmüş, beni cesetlerle beraber bilmediğim bir yere götürüyordu. Bu durumda konuşabilir miydim? Ya da soruyu düzeltiyorum. Bu durumda konuşup da ne yapabilirdim? Tek bir seçeneğim vardı. Susmak...

Aradan geçen yarım saatin ardından ormanlık bir yola sapmış ve oradan da uçurumun kenarına gelmiştik. Burada ne işimiz vardı? Yoksa beni buradan aşağı mı atacaktı?

KATLİAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin