Grimes & amp HANA - We Appreciate Power
At üzerinde yolculuğa başlayalı uzun bir süre olmuştu. Leydilerden oluşan gruba Toprak Leydisi Isabella Martin öncülük ediyordu çünkü yön duygusu oldukça gelişmişti. Kısaca bahsedecek olursam Isabella ve Sophia ikizleri toprak eyaletinin Leydileriydi. Isabella Su eyaletinin, Sophia ise Demir eyaletinin Lordu ile evliydi.
Aslında ikiz olmaları bir bakımdan oldukça yararlıydı. Bu sayede Yıldırım eyaletine ait bir Leydi olmadığından herhangi bir Lord bekar kalmıyordu.
Yüzümü öfkeyle buruşturdum. Şu lanet olasıca gelenekler...
Isabella elini havaya kaldırarak bize durmamızı işaret etti. Atımın kayışını çekiştirerek isteğini yerine getirdim. Diğer Leydilerde durmuştu. Sophia ikizinin yanına doğru atını sürdü ve hepimizin aklındaki soruyu sordu.
"Neden durduk?"
Isabella etrafı kolaçan eden gözleriyle kardeşinin sorusunu cevapladı.
"Aslında burada bir açıklık olmalıydı. Ve bu açıklığın olduğu yerde de zindanın girişinin bulunması lazımdı."
Şüpheyle mırıldandığı bu sözler üzerine ilk konuşan Emma oldu.
"Sınıra yaklaştığımızı bende hissedebiliyorum daha fazla ilerleyemeyiz. Yanlış yolda olmadığımızdan emin misin Isabella?"
Isabella hafif bir öfkeyle Emma'ya cevap verdi.
"Ne demek emin miyim? Yön duygumu hafife mi alıyorsun sen?"
Sophia'nın kardeşine sakin olması ile ilgili bir şeyler fısıldadığı sırada tüm gün hiç konuşmamış olan Buz Leydisi Hana'nın sesi duyuldu.
"Tartışarak nereye varabiliriz ki? Öncelikle hepiniz sakin olun. Isabella'nın bizi yanlış yola sürüklediğini düşünmüyorum. Bu yüzden şu an içinde bulunduğumuz durum bir tuzak olabilir. Ayrıca hava da çok karanlık. İblisler yakında kokumuzu alıp buraya gelecektir. Yani bir arada kalmalı ve tartışmamalıyız. Tamam mı? "
Isabella ve Emma'nın üzerine diktiği buz gibi mavi gözleri ve itiraz kabul etmeyen ses tonu ortalığı biraz yatıştırmıştı.
Tamam... Sanırım aramızda oldukça zeki bir Leydi vardı. Aklımdan geçen düşünceyle birlikte hafifçe güldüm. Bu Leydi ile iyi anlaşacakmışım gibi geliyordu.
"Peki... Şimdi ne yapacağız?"
Bu soru Larissa'dan gelmişti. Cevap veren ise Hana olmuştu.
"Birbirimizden çok uzaklaşmadan etrafa bakınalım."
Bakışlarımı açıklığın olması gereken yere çevirdim. Gözlerimi kısarak karşıda adeta bir duvar gibi örülmüş olan ağaçlara baktım. Atımı ağaçların olduğu tarafa doğru sürerek konuşmaya başladım.
"Bence buna hiç gerek yok Leydi Hana."
"Anlayamadım?"
Başını hafifçe sağa doğru eğmiş şaşkın yüzü ne kadar da güzeldi. Ona hafifçe gülümsedim ve atımı ağaçların karşısında durdurdum. Sağ elimi havaya kaldırdım. Avucumun içinde toplanan mavi alevleri ağaçların arasına doğru fırlattığım sırada Isabella'nın bana doğru bağıran sesini duydum.
"Ne yapıyorsun sen!? Ormanı mı yakmaya çalışıyorsun?"
Soğuk bakışlarımı alevlerimden çekip Isabella'ya diktim.
"Hayır, öyle bir niyetim yok. Ben sadece..."
Elimle arkamdaki açıklığı işaret ederek yarım kalan sözlerimi masumane bir tavırla tamamladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ KRALLIĞI
Roman pour AdolescentsAltı yaşındayken ailesi ve yaşadığı topraklar elinden alınan genç bir kız. Bir gün tekrardan ait olduğu topraklara çağrılır lakin bu çağrılışın altındaki sebepler çok başkadır. Kral ve planlarına ayak uydurup yıllar önce ondan alınanları geri almak...